DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Hamiyet Su Kopartan
Hamiyet Su Kopartan
Giriş Tarihi : 13-08-2022 18:44

Gül Sirkesinin Mektubu

Merhaba insan,
Merhaba dost,
Bu mektubu, gönlümün derinlerinde hissettiğim tüm duygularımı anlatmak için, sana yazıyorum.
Ben adıma Gül desem hemen tanırsın ve bana kendince bir anlam yüklersin. Gözünün önüne gelen kırmızı rengime aşk dersin, beyazıma masumiyet, sarıma hastalık veya hüzün… Kırmızı beyazıma bayrağınızın rengi olduğum için hemen Türk Gülü dersin.

Satırlarımı okurken en çok yüklediğin anlam, senin içinde bulunduğun duygudur. Ben sana rengimi söylemedim; ama sen âşıksan kırmızı, temiz kalpliysen beyaz, hastaysan sarı olduğumu düşüneceksin. Sıkı bir hamiyetperversen aklına bayrağın gelecek ve sen Türk Gülü olarak algılayacaksın.

Oysaki ben pembe renkli yediverendim. Şimdi sirkeyim, gül sirkesi. Adımın Gül Sirkesi olduğunu duyunca pek çok kişi beni tanımayacak. Bu sebeple baştan kendimi tanıtmak istedim. Hayat yolculuğumu anlaman için önce beni tanıman gerek. 

Hemen hemen herkesin evinde, bahçesinde vardır gül. Ben de senin bahçene besmeleyle ektiğin, özenle suladığın, etrafını destekleyerek koruduğun, gelip gidip kokladığın güllerdendim. Her gül gibi herkes dokunmasın, hoyrat davrananın canı yansın diye benim de dikenlerim vardı.

Herkes gülü sevdiğini söyler; ama elinde ister. İnsanların sevgi anlayışı galiba sahip olmak, elinde tutmak! Saksı çiçeği gibi oradan oraya taşısın, tomurcuk verdikçe çiçekler gözünün önünde açsın ister. Kimi koparır dalından tek tek vazoya yerleştirir kimi buket yapıp elinde gezdirir. Kimi solunca kimi de hevesi geçinde atar. Birden hiç olur o cânım güller!

Kimi reçel, şerbet, sirke, gül suyu yapmak için toplar. Daha gün ağarmadan, sabahın ilk saatlerinde üstündeki çiğ dururken toplar taze taze, temiz temiz. Abdestli eller dokunur, salavat getirilerek tek tek alınır.

Gül semboldür aslında: Çiçeklerin şahı, Peygamber Efendimizi temsil eder.

Hiçbir gül yaprağı koparılmak istemez. Özenle büyütüldüğü, sevgiyle beslendiği, ilgiyle bakıldığı, bülbülünün hasretle beklediği yerden ayrılmak, koparılmak istemez. Duygularımı, düşüncelerimi soran olsaydı ben de istemezdim.

Ayıklanır yapraklar, yıkanır nazikçe. Kendi haline bırakılır, bir gece dinlendirilir. Canı yanar yaprakların.  Sabah erkenden alınan abdestle limon suyu ve balla ovulur yapraklar, masaj yapar gibi. Kavanoza alınır, limon sulu ve ballı gül yaprakları.  Üstüne su dökülür, bekletilir.

Tek tek kopardıkça yapraklarımı, benim de canım yandı. Limonun ekşi suyu dilimi burdu. Balın şekerli tadı içimi kıydı. “Üstüne bir bardak su iç.” der misali dökülen su beni üşüttü. Kızdım, köpürdüm.

Kabımdan dışarı çıkmak istedim. Köpürdükçe sakinleşmeyi öğrendim. Sakinleştikçe rengimi, kokumu, tadımı suya verdim. Akışına bıraktım. Aradan geçen aylar sonunda artık ne ben bendim ne de su suydu. Limon suyunun ekşiliğinden, balın şekerli tadından eser kalmadı. Ben suda eridim, su bende can buldu. Tadanlar hayran kaldı, içenlere şifa oldu.

                                                              YEDİVEREN GÜL
      Ben bir güldüm,
      Yediveren gül.
      Çizgim vardı, duruşum vardı, rengim vardı.

      Kendi kendine yeten gelincik,
      Dök içindeki kara kini,
      Sök at içindeki zehrini, 
      Mehmetçik’in kızıl kanlı gömleği,
      Bil ki şehidin gelincikliği.

      Bir tepe başında yalnız duran yabani alıç,
      Bırak artık kimsesizliğinin hırçınlığını,
      At eteğindeki taşı, dök kurtlarını.
      Sal utangaç yüzündeki gülümsemeyi,
      Öğren önemsemeyi, özümsemeyi.

      Ben bir güldüm,
      Kırılsam da solsam da yaşasam da ölsem de hep güldüm;
      Çünkü ben yediveren güldüm.

      Sen ey dost,
      Gül olmayı dilersen
      Yediveren gül ol.
      Yaşarken yalınkat gül,
      Solsan da ölsen de gül.

Sen ey dost,
Yaşadığın olaylardan üşüyebilirsin. Tanıdığın insanlardan yüzünü ekşitebilirsin. Söylediğin sözlerden dilin uyuşabilir. Aldığın lezzetlerden için kıyılabilir.

Kendi kendine yeten, rüzgâr vurunca narin yapraklarını savuran bir gelincik gibi hissedebilirsin kendini. Bir dağ başında yalnız duran alıç gibi yabani, hırçın, sevgisiz olabilirsin. Özenle yetiştirilmiş, narin, hassas bir gülsün; çizgisi, duruşu, rengi olan bir gül yaprağısın belki de. Amacın sirke olmaksa akışına bırakacaksın. 
Suya güven. O senin yolunu çizecek,  hayal bile edemediğin güzelliklere çıkaracak. İşte o gün hem sen şifalanacaksın hem de özünü verdiğin herkes sende şifa bulacak. 

Bir gülün, gelinciğin, alıcın sirkeye dönme süresi aylar sürer. Sabır ister. Olgunlaşan her şey kalitelidir, sirke gibi, insan gibi…

Muhabbetle…


 
            
                      

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA