DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Mine Çağlıyan
Mine Çağlıyan
Giriş Tarihi : 14-08-2022 03:44

Çalakalem Yazıları

Duygularım bana engel oluyorsa ama bir yandan da beni yaratıyorsa…Ben yine ben kalmayı başararak onları nasıl manipüle edebilirim? İşime gelenlerle gelmeyenleri nasıl ayırt ederim? Tüm cevapları yazarak bulabilir miyim? Belki…O zaman dur biraz saçmalayayım…

Şimdi evrene mesajımı yollamaya başlıyorum ama doğru sözlerle doğru mesajı vermek çetrefilli bir iş. Her an yanlış bir cevap gelebilir ya da yanlış bir mal kapınızda beliriverir. Balkon camından beni izlemekten asla vazgeçmeyen sevimli takipçim Sebastian’a bakıyorum da… O bir kedi tabii ki. Tüm hareketleri anda ve tek derdi içeri girmek yine de giremediği için mutsuz değil. Ciğerini yedikten sonra yalanıp uykuya dalıyor. Bundan sonra şunu yapacağım bunu yapacağım gibi düşünceleri yok. Uyandığında düşünmeden ne istiyorsa onu yapıyor olacak…Kutu değiştirme ihtiyacı yok, egodan haberi yok çünkü.

Sevgili egom şu anda benimle misin? Tabii ki öylesin ama hâlâ 0-12 yaş aralığında takılıyorsun değil mi? Hadi çık oradan, gel yanıma, vallahi dövmeyeceğim. Ama aramızda anlaşalım; beni manipüle etme! Bırak büyümeye devam edeyim. Evet evet biliyorum büyüdüğümü, yetişkinim artık ve duygusal kararlar almıyorum. Çoğu zaman…Kimseye alınmıyorum, kimseyi suçlamıyorum. Kendimi de suçlamıyorum. Beni seviyorum, seni seviyorum. Bugünü, burayı ve havayı seviyorum çünkü bugün bana çok şeyler vadediyor. Kanallar açık, işte gerçekleşmeye başladı ama yine de seni boş bırakmaya gelmez canım egom. O yüzden uyanığım ve uyanık kalmaya çalışıyorum.

Her şeye sahip olduğumu geç anladım. Dinlendiğimi ve cevap aldığımı da…Ama bir kez fark ettikten sonra geriye dönüş yok. Geçmiş yok yarın yok, kapılar ardına kadar açık. Helikopter gelirse bineceğim. Hatta bindim ve gidiyorum. Tasarım benim tasarımım, uygulama benim, yorum benim.

Merhaba, ben Mine…

Tüm hayatım boyunca yazmayı sevdim. Ama asıl sevdiğim kendi hayal gücümün içinde kaybolmaktı bu yüzden de yaptığım tek şey kalemi elime aldıktan sonra hiç düşünmeden kalemin ucuna gelen ilk kelimeyle başlayıp oradan devam etmekti. Sonradan bunlara çalakalem yazılar dedim; bu da kendiliğinden kalemin ucuna gelenlerdendi. Bir zamanlar biz yoga yapanlar dışında meditasyon gibi kelimeler kullanan pek yoktu, en azından günlük hayatımıza bugünkü kadar bariz bir şekilde girmemişti bu ve bunun gibi kelimeler ama şimdi anlıyorum ki yazmak benim meditasyonummuş. Kalemi elime aldığım hiçbir anda ‘Ben şimdi bir öykü yazacağım.” ya da ‘Ben şimdi bir şiir yazacağım.’ diye düşünmedim. Akış beni nereye sürüklüyorsa oraya gittim. Bazen bir şiir gibi aktı kalemim, bazen gerçeküstü bir masalın içine soktu beni. Bazen takılıp kaldığım bir duygumu açığa çıkardı, bazen de yalnızca saçmaladı. Ama o saçmalamaları da sevmediğimi söylersem yalan söylemiş olurum çünkü tuhaf bir şekilde o satırlar her defasında bende başka bir yere gitme arzusu uyandırdılar ve yaratıcılığımı körüklediler.

Bazılarından şarkı sözü çıkarmışlığım bile vardır. Yine de tüm bunların içinde yazmanın benim için en değerli yaratımı; beni etrafımdaki her şeyden kopartıyor gibi göründüğü anlarda bile aslında tam tersi bir şekilde önce kendi özüme sonra da çevremdeki her bir varlığa daha da bağlanmamı sağlamasıdır.

Bugüne kadar hep kendim için yazdım. Şimdi ise benim için paylaşmanın yolları açıldı. Geç mi yoksa daha erken mi bilemem ama açılan yolda yürümeyi öğrendiğim için ilerliyorum…Çalakalem yazılarım sizinle buluşmak için sabırsızlarmış meğer.

Bugünün, bu anın ve bu paylaşımın gerçekleşmesini sağlayan değerli dostum Sami Çelik’e ve tüm Truva Edebiyat Dergisi ekibine teşekkür ederim…

Akışta kalın…

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA