Yaz İkindileri

Hilmi Yavuz

16-07-2022 17:04

Advert

Yaz ikindilerinde, İstanbul’da, bir pastanede, açık ve ferah, kalabalığın dışında, kalabalıkla aranızda kalın bir cam vardır, güneşin yüzünüze hafifçe  ve yatay vurduğu saatlerde, sanki kentin ortasında değil de, kırda yürüyormuşum gibi duyumsadığım olmuştur çoğu kez. Kalabalığın tenhalık, kentin kır, gürültünün sessizlik olarak yaşanmasında, güneşin yatay ve hafifçe, yüzüme vurup gözlerimi kamaştırarak kapamama neden olmasının payı yok mudur?

Gözün kamaşmasında, akşam güneşidir, bir büyü etkisi gizlidir. Göz’leriniz kamaşır, ama sıradan bir kamaşma değildir bu. Güneşe bakmaya benzemeyen, sanki güneşin gelip (sizin) gözlerinizi bulduğu bir ân’dır.

Bu büyü etkisinde, herşeyin kararması değil (çünkü ancak güneşe uzun süre bakarsanız kararır güneş ve onunla herşey), herşeyi bulanıklaştırması sözkonusudur. Aragon’un ‘sonra birden güneş açar, o bulanıklık geçer’ dizesinde söylenmek istenenden o kadar farklıdır ki bu bulanıklık, bir hazzı, o bulanıklıktan edinmek söz konusudur burada.

Herşeyin açık seçik olduğu bir Kartezyen dünyayı, belki, bilginin pekinliği adına isteyebiliriz. Ama hazlarda, açık seçiklik değil, bulanıklık başattır. Bulanıklığı hazzın karşıtı olarak görme eğilimini onaylamıyorum. İşte burada, burada pastanede otururken, herşeyi  kamaştırıp bulanıklaştıran akşam güneşi, kenti kıra, kalabalığı tenhalığa dönüştürürken, benim de sıradan yaşanmakta olan bir ân’ımı hazza dönüştürüyorsa eğer, bunu nasıl görmezden gelebiliriz  ki?

Giderek, güz ikindilerinin de, yazları arasıra yaşanan bulanıklığı bir tür yerli yerindelik’e dönüştürdüğünü söyleyebilirim sanıyorum.

Güzün anımsama mevsimi olduğu düşüncesini yadsıyorum. Açık ve ferah güz ikindilerinin bana anımsamada bir yardımı dokunmadı. Shakespeare’a ‘the winter of our discontent’ (‘mutsuzluğumuzun kışı’) dedirtenin ne olduğunu biliyoruz çünkü.

 

 

 

DİĞER YAZILARI Elbiselikler 01-01-1970 03:00 Çeviri Şiirler Kaynakçası: Hangi Şiir Kimin?  01-01-1970 03:00 Dinî Bayramların Ruhaniyeti Niçin Yok Oldu? 01-01-1970 03:00 Safa Önal: Hatıra, Şairdir! 01-01-1970 03:00 Yalan Üzerine Bir Deneme 01-01-1970 03:00 Sofra ve İktidar 01-01-1970 03:00 Sigara Nostaljisi Üzerine Notlar 01-01-1970 03:00 Missouri Geldi! 01-01-1970 03:00 Para Üzerine bir Deneme 01-01-1970 03:00 1950 Kuşağı Üzerine Notlar 01-01-1970 03:00 Canım Kardeşim Oruç Aruoba İçin 01-01-1970 03:00 İnsanoğlu güvende mi?  01-01-1970 03:00 Anketler ve İdeoloji 01-01-1970 03:00 ‘İstanbul Beyefendisi’ 01-01-1970 03:00 Fethi Naci’yi Anmak 01-01-1970 03:00 Çocukluğumun Ramazanları 01-01-1970 03:00 Sivil Toplum Üzerine 01-01-1970 03:00 Asrîleşme İkonları 01-01-1970 03:00 Kabul Günleri 01-01-1970 03:00 ‘Vicdan, Mülkün Temelidir’ 01-01-1970 03:00 Kıskançlığın Soykütüğü 01-01-1970 03:00 Sorulmaması Gereken Sorular 01-01-1970 03:00 Bursa’da Ben: Çocuk Narkissos ve Yaşlı Dionysos 01-01-1970 03:00 ‘Filozoflar ve Eşekler’ Üzerine Bir Deneme 01-01-1970 03:00 Cemal Süreya 01-01-1970 03:00 Baba düzyazıdır; anne şiir! 01-01-1970 03:00 İşkence ve İşkencenin Tarihi Üzerine 01-01-1970 03:00 Okuma Takıntısı 01-01-1970 03:00 Fragmanlar 01-01-1970 03:00 Haziran! Ayların En Zalimi! 01-01-1970 03:00 Eski Telefon Anıları 01-01-1970 03:00 Felsefe ve Şiir İlişkisi Üzerine Notlar 01-01-1970 03:00 ‘Ah güzdür, güzdür o bulanık defter!’ 01-01-1970 03:00