İnsanlar, ilahi bir emir üzerine yaratılır ve belirli bir kader doğrultusunda yaşayarak bu dünyaya veda ederler. Yaratılmış olan insanların tamamı birbirinden farklı olmak üzere belirli zümrelere dâhildirler. Bu zümrelerin en başında “İslam Ümmeti” zümresi gelmektedir. İslam ümmetine mensup olan insanların da hepsi ilim ve amellerine göre belirli zümrelere ayrılmaktadır. Her zümre bir âlemi temsil etmektedir. Fakat bazı âlemler de vardır ki bu âlemlere pek nadir insan ulaşabilmektedir. Bu âleme mensup olanlar, Allah’ın izni ve lütfu olan ilimleri sayesinde bu âlemde yer almaktadırlar. Bu âlemlerden 4. safhada bulunan Seyr-i Anillah’tır.
İlmi ve kudreti sonsuz olan Cenab-ı Allah’tan başkası gaybı bilemez. Lakin Allah dilediği kullarına bu husus hakkında vesileler ile bilgi vermektedir. Âlim ve veli insanların geleceği bilme sebepleri de bundan ötürüdür. Cenab’ı Allah, dilediğine dilediğini bildirendir. Seyri Anillah safhasında yer alan veli insanlar, edindikleri bilgileri yaymaya mezundurlar. Bu safhada yer alamayan insanlar ise edindikleri bilgileri yayamazlar çünkü Seyri Anillah safhasında yer alan veliler memurdurlar. Bu safhada yer alan insanlardan biri de yakın zamanda rahmet-i rahmana kavuşan Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretleridir.
Özellikle dünyada yaşanacak olayları yıllar öncesinden söylemesi ve söylediklerinin de en ince ayrıntısına kadar zuhur etmesi tüm dünyanın dikkatini üzerine çekmesine neden olmuştu.
2014 yılında vefat etmesine rağmen kendisi vefat ettikten sonra bile söylemleri gerçekleşmektedir. Bunların en başında 17 Kasım 2019’da ortaya çıkan Covid-19 vakası gelmektedir. İnsanlığı perişan eden bir virüsün Çin’den tüm dünyaya yayılacağını söylemiştir. Ayrıca yaşanılacak olan olayları adeta bir film gibi betimleyip insanlara yıllar evvelden duyurmuştur. Şeyh Nazım Kıbrisi, dünyayı perişan edecek virüs için şöyle demiştir:
“İsterse Cenab-ı hak, 3 günde Çin’i dümdüz eder. İki milyar ahali var orda. Yüzlerce insan, binlerce insan, gömmeye vakit yok. Ya akıllarını başlarına getirirler ya da o siyah torbaların içinde cesetler böyle tepe gibi yığılır. Korkudan yaklaşamayacaklar o kara torbaların içine koyup, bağlayıp üzerine ilaç döküp uzaktan onları ateşe verecekler ki o mikroplar onlara gelmesin. Ne kadar yaksalar da o gelecek yeri bilir.”
Cesetleri gömecek yerin kalmamasını, cesetlerin torbalara koyulup yakılmasını hatta yakılacak torbaların rengini bile söylemesi ve tüm bu söylediklerinin birer birer gerçekleşmesi…
Yine ülkemizin başından geçen 15 Temmuz 2016 darbesini 1995 senesinde bir sohbette en ince ayrıntısına kadar söylemiştir. O sohbette de şöyle demiştir:
“Şimdi ordunun ihtilali yok, ordu ihtilal yapamaz. Millet kendi kendine şahlanacak. Millet kendi kendisine de şahlanırsa Allah’ın izniyle onu kimse tutamaz. Onu bekliyoruz biz yakındır…
Bunlar bu heyecan ile bir gece ayağa kalksa, bunları ne ordu durdurabilir… Hepsi kuran, iman aşkı ile dolu 70 milyon… “Hadi!” dese… Kıvılcım birden öbür tarafa nasıl gider? Cereyan bir uçtan bir uca yayılır gibi birden kaplasa memleketi, sabaha kadar bizim hiçbir şeyimiz(olumsuz durumumuz) kalmaz. Sütçü İmam gibi çıkacak milyonlarca adam var Türkiye’de. Kolay değil… Su gibi içerler. Korkmaları lazım. Çünkü durdurulamaz. 70 milyon orduyla durdurulamaz. Ordu da bizim ordumuz, kâfir ordusu değildir ki Müslümana ateş edecek. Yok… Eli tetiğe varamaz. Allahuekber diye dalgalanan milyonların üzerine ateş edecek adam bulunamaz. Yakında meydana gelecek olan çok meseleler var akıllarına fikirlerine gelmeyen…”
Aynı şekilde yine Türkiye’ de “Başkanlık Sisteminin” uygulanacağını yaptığı bir röportajda dile getirmiştir.
Ağustos 2010’da da Şili ülkesinde göçük altında kalan madencilere yardım etmesi tüm dünya basınında şok etkisi oluşturmuştu. 33 Şilili madenci, yerin 700 metre altında tam 69 gün geçirdiler. Kendilerine Şeyh Nazım’ın yardım ettiklerini, kendilerine bir muska verdiğini onun sayesinde kurtulduklarını ifade eden madencilerden 2 tanesi de göçükten çıktıktan hemen sonra, Şeyh Nazım Hazretlerinin yanına gelip Müslüman oldular. Kurtulan madencilerden biri verdiği röportajda şöyle demiştir:
“Madene o muskalar gelinceye kadar kendimi sarhoş gibi hissediyordum ama ulaştıktan sonra kendimi çok rahat hissettim.”
Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretleri kendisine verilen bu ilmi şöyle açıklamaktadır:
“Bu makamda 7 zat durur. Yedisi de beni arkamda durur. Bunlar benim önüme gelmezler. Bunlar ruhani kuvvet sahibidirler. Benim bulunduğum mecliste bulunacaktır. Benim dediğim vakitte de onlar benim kimi temsil ettiğimi bilirler. Onun için öyle duruyorlar. Ben nefsimle “Benim” demiyorum. Ben büyük şeyh efendi hazretlerini -Abdullah Dağıstani Hazretleri, Şeyh Nazım Kıbrısi’nin mürşidi- temsil ediyorum. Bende zahir olan o dur. Onda da zahir olan peygamber (sav)’dir. Peygamberde hak zahirdir onun için 7 zat ruhanilerdendir. Bizim meclisimizde hazır olurlar biz ne söylersek almak için. Çünkü bizim söylediğimiz menbayı batı ve doğu arasında söyleyecek insan yoktur. Vardır lakin mezun (izinli) değildirler. Bilir ama kendisini aşikâr etmeye, konuşmaya izni yoktur.”
“ Ben gece yarısından sonra dolaşırım. Benim dolaşmamı onlar bilmez. Ben araç istemem, at istemem, yanımda bekçi istemem bizim vazifemiz başkadır. -Sosyal vazife Seyri Anillah safhasından bahsetmektedir.- Allah’ın çeşitli kulları var, manevi kuvvet sahipleri var, Yedilerimiz var…”
Daha yüzlerce manevi güç ve keramete sahip olan Şeyh Nazım Kıbrisi, son yüzyıla damgasını vuran İslam âlimleri ve velileri arasında yer almaktadır. Yüzlerce gayrimüslimin iman etmesine, binlerce Müslümanın muttaki bir kul olmasına vesile olmuş olan Şeyh Nazım Kıbrisi Hazretleri’nin, ilminden hala faydalanılmakta ve insanlar hala onun sohbetleri ve eserleri sayesinde yekûn olarak İslam’a dönmektedirler.
Her kelamında bir sır, her cümlesinde bir hikmet bulunan veli insanların söylemlerini ancak yaşaya yaşaya idrak etmekteyiz zira ilmimiz onların tek bir kelamını bile karşılamaya yetmeyecek derecededir. Ayrıca bizler tek bir boyutta yaşam sürerken onların nazarında boyut kavramı çok daha farklıdır. Kendi âlemlerinde farklı bir yaşama sahiptirler. Bunun mantık dışı bir durum olduğunu düşünenler olabilir. Bu durumun en basit izahı da rüya âlemidir. Nasıl ki biz insanlar uyku halinde farklı bir boyutta bir şeyler görüyor ve yaşıyorsak, veli insanlar da Allah’ın izni doğrultusunda istedikleri zaman mana âleminde bulunabiliyorlar. Beden bir boyutta ruh başka bir boyutta veyahut tek bir beden birden fazla boyutta… Tüm bunların yapılabilmesi ise şüphesiz hem Cenab-ı Allah’ın izni hem de lütfu iledir. Veli insanlar da bu lütfu sadece İslam’a hizmet etmek için kullanmaktadırlar zira Allah, hangi kuluna neyi yükleyeceğini en iyi bilendir.
Bu yazı vesilesi ile de Başta Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretleri olmak üzere, vefat eden tüm âlim ve velilerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, sağ olanlara da sağlık ve afiyet diliyorum.