ANI
Giriş Tarihi : 13-04-2023 21:27

Zemzem ve Bir Anadolu Geleneği

Yazan: Yusuf Sarıkaya -ZEMZEM ve BİR ANADOLU GELENEĞİ

Zemzem ve Bir Anadolu Geleneği

ZEMZEM ve BİR ANADOLU GELENEĞİ

Anadolu’nun dinimiz kaynaklı pek çok geleneği vardır. Bunlar dinimiz İslam’a olan sevgi ve hürmetin yansımasıdır. Bunlardan bir tanesi de Zemzem ile ilgilidir.

Bayramlar bildiğimiz üzere birlik, beraberlik ve mutluluk günlerimizdir. Evde hanımefendiler, dışarıda beyefendiler, evlerin çiçekleri çocuklar ayrı ayrı heyecan içindedirler. Yeni elbiseler alınır. Misafirlere ikram için baklavalar yapılır.

Evlere “bayramınız kutlu olsun” diye gelen çocuklara harçlık veya şekerler hazırlanır. Çörekler, börekler, sarmalar, tatlılar kısaca herkes kendi bütçesine göre hazırlık yapar.

Çocukluğumuzda yeni ayakkabılarımız ve gömleklerimizle bayram geceleri birlikte yattığımız sanırım hepimizin hatırları arasındadır.

Bayramlarda Yozgat ve çevresinde bir gelenek daha vardı çocukluğumda. Başka yerde de var mı bilmiyorum? Hatta yeni nesil bu geleneği devam ettiriyor mu onu da bilmiyorum. 

Bayram sabahı, namaz vakti ailenin bütün fertleri kalkar. Hanımefendi su kapları ile en yakın akar çeşmeye gider. Çeşmeden şırıl şırıl akan suyla kabını doldurur. Sonra da çeşmenin uygun bir yerine taş bırakır. Bu çeşmeye ilk bırakılan taştan sonra her gelen suyunu doldurur ve bir taş daha bırakır. Güneş doğuncaya kadar bu böyle devam eder. Bunun amacı o gün akan suların zemzem suyu olduğu düşüncesidir. Aslında bunun öyle olmayacağı herkes tarafından bilinir ama, tevhit inancında önemli bir görev üslenmiş Hacer annemize bir telmih düşmektir. 

İbrahim (a.s.) yakmak üzere ateşe atıldığında yakıcı ateşe Allah’ın “ Ey ateş İbrahim’e karşı serin ol.”  Buyruğu ile nârın nura dönüşü Kur’an’da ifade edilmektedir. Bu olay üzerine artık bulunduğu yerden ayrılmak zorunda kalan İbrahim (a.s.) Allah’ın emri üzere Hicaz bölgesine gitmek üzere yola koyulur. Yanında Hacer annemiz ve kundaktaki İsmail vardır.

Yolu izi beli olmayan, gündüzü kavurucu sıcaklık, geceleri soğuk çöl günleri başladı. Deve sırtında, son derece kıt imkânlarla, tehlikelerle dolu bir yolculuktu bu.

Bin bir zorlukla ulaştılar yeryüzünün ilk evi Kâbe’ye. İnsanlığın ilk atası Âdem a.s’ın inşa ettiği mübarek mekâna. Bir müddet sonra İbrahim (a.s.) geldiği yere dönmek üzere hazırlık yaparken bu kurak çölde bir çocuğu ile kalacak olan Hacer annemiz eşine şöyle bir soru yöneltti: “İbrahim bu geri dönüş kararın sana mı ait yoksa Allah’ın emri üzere midir?” İbrahim (a.s.) eşi Hacer’e: “Allah’ın emridir.” deyince, “O’nun emri ise kaygım olmaz.” Diyerek tevekkül örneğinde önder oldu.  

Bir müddet geçtikten sonra, kundaktaki İsmail susadı. Suları bitmişti. Anne hassasiyeti ile derhal su aramaya koyuldu. Koştu oraya buraya. Safa’dan Merve’ye; Merve’den Safa’ya koşturdu durdu. Çocuğunu da yan gözüyle takip ediyordu zarar görmesin diye. Derken bir su sesi kulağına fısıldadı. İsmail’in ayakucundan su akıyordu. Koştu evladına sevinçle. Baktı ki, kayalıklar arasına sığınmış Kâbe’nin eteğinden mucizevi bir su fışkırmıştı.

Heyecanla İbranice “Zemzem” yani çevirin etrafını boşa akmasın anlamına gelen sözü söyledi. Böylece insanlığın kelime dağarcığına ilk defa Zemzem kelimesi girmiş oldu.

İşte Anadolu kadınının hemcinsi Hacer annemizin hatırasını canlandırmayı düşündü.

Böylece her bayram sabahı bulunduğu yerdeki çeşmeden akan suyun Zemzem suyu gibi kıymetli olduğunu hayal etti. Çünkü Hacer annemiz için oğlu İsmail’e içecek suyu bulması bir bayram idi. Hacer annemizin bu bayramına her bayram Anadolu kadını vurgu yaparak bu kıymetli hatırayı nesilden nesle aktarmaya devam eder durur.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi