DENEME
Giriş Tarihi : 14-05-2023 14:40   Güncelleme : 14-05-2023 14:51

Sokak Felsefesi -5 / Sedat İlhan

Yazan: Sedat İlhan -SOKAK FELSEFESİ /5

Sokak Felsefesi -5 / Sedat İlhan

SOKAK FELSEFESİ /5

Sokak felsefesi deyip sanatçı Marina Abramovic’in Rhytım o performansını anmamak olmaz. Özetle gül, tüy, makas, mermi dahil 72 obje masaya bırakılır. Bu malzemeler ile katılımcılara, sanatçıya istedikleri her şeyi yapılabilecekleri söylenir.

Başlangıçta seyirciler çok nazik davranırlar. Ta ki, içlerinden birisi bir tokat atana kadar. Sanatçı, sanatını gerçekler, tepki vermez yani. Böylece ilerleyen zamanla birlikte şiddetin dozajının da yükseldiği görülür. İlk dakikalarda çiçek verenler vurmaya başlarlar. Sanatçının elbiselerini keserler, karnına dikenli gül batırırlar. Birisi silahı kafasına dayar. Diğeri onu durdurur. Bir süre sonra içlerinden birisinin, sanatçının göz yaşlarını silip ona sarılması ile süreç geriye döner. Sanatçının elbiseleri giydirilir, koruma çemberine alınır. 6 Saatlik performans bittiğinde ise seyirciler, korkunç biri ile yüzleşmiş gibi kaçışmaya başlarlar. Konu ile ilgili daha geniş bilgi internette bulunabilir.

Performansın yorumlarında, insanların savunmasız olanlara karşı acımasız olabildiği, şiddete olan eğilimlerinin artabildiği belirtilmektedir. Sosyolojik hareketlerde, çoğunluk birbirinden güç alabilmekte ve insanların içlerindeki şiddet ortaya çıkabilmekte, durumdan rahatsız olanların karşı tepki göstermeleri geç kalabilmektedir.

Tespitlere yanlış diyemem ama eksik olduğunu söyleyebilirim. Güçsüzler sürekli olarak ezilen bir kesim değildir çünkü. Hatta toplum tarafından onlara sahip bile çıkılabilir. Yaşananlarda başka kriterler olmalı.

Farklı olmak mesela. Veya iddia. Sanatçı, 6 saat hiçbir tepki vermeden duracağını iddia etmiştir, yapılacak her türlü olumsuz davranışa rağmen…

Bir psikolog da bu durumu çok güzel özetler. Hedefimiz var ise toplum, öncelikle bunu gerçeklememizin mümkün olmadığını bize sözle ispat etmeye çalışır, yapamazsın, der. Bir sürü örnek gösterir. Devam edersek bizimle, projemizle dalga geçer. Sonrasında bize düşmanca davranışlar sergiler. Yolumuza taşlar döşer. Hala devam ediyorsak ve başaracağımız ufukta görülmeye başlar ise dost olur. Ben zaten dediydim, der. Çok gayretli, azimli, tuttuğunu koparan birisi olduğumuzu söyler.

İşte tam da bu nedenlerle normal insanlar toplumda ne öne çıkmak isterler ne de geride kalmak. Sokağın uzlaştığı sınırlarda yaşamayı tercih ederler. Çünkü birisi bu gidişatın hayra alamet olmadığını söylediğinde tüm bakışlar ona çevrilir. Ve bu iddiasında ne kadar samimi olduğunun ispatı istenir. Dışlanarak, şeytanlaştırılarak, belki de şiddet uygulanarak…

Evet, bir fikrimiz var ise bu süreci yaşamamız kaderimiz olur. Yaşananlar her ne olursa olsun bizi biz yapan şey, yaşananları nasıl algıladığımızdır.

Sokak kötüdür diyebiliriz mesela. O sokağın bir ferdi olarak, üzerimize sıçrayan hiçbir çamurun olmadığını iddiadır bu. Topluma karşı tüm sorumluluklarımızı tam olarak yerine getirdiğimizin iddiası. İnsanlık realitelerinin ve tabii ki bir insan olarak kendisinin farkındalığı yüksek olanların böyle bir iddiası olamaz. İddiası olanlar?..

İddiasızlık? En büyük iddiadır. Ben kendi halimde yaşıyorum, sizinle herhangi bir problemim yok, diyebiliriz ama buna gerçekten inanarak dememiz bir gelişim sürecini yaşamamız ile mümkün.

Herkes kendisi öğrenecektir, biliriz. Dost ararız, yoldaş, yardımcı, bir nefes, bir ışık… Aramalı da. Ama toplum? Bir derece gidişatın çözümsüzlüğünü görmeli. Sakinliğimizle, her şeye rağmen yardıma hazır olan samimiyetimizle ses olmalı, duymayan kulaklara, görmeyen gözlere…

Ve belki de teşekkür etmeli. Bir iddia ile çıkarız yola, iddiasızlık hayallerimizle. Hepimiz için, hep birlikte, hayatı yaşanır kılabiliriz, deriz mesela. Toplum bize bir şans tanır. Kendisine yakıştırabildiği tüm çirkeflikleri yapmasına rağmen hala bizden “hep birlikte” dememizi bekler. Diyebildiğimizce iddiasızlığımızı, beklentisizliğimizi tesciller. Aslında bu öyle bir eşiktir ki, aşılabildiğince toplumun halleri önemsizleşir gözümüzde.

İşte bu nedenle, herşey olması gerektiği gibidir, ne bir gram eksik ne de fazla… Veya sıradan bir insan gibi yaşamak neden zor gelir ki, bize, bana? Nedir bizi özel yapan o şey?

***

SOKAK FELSEFESİ /1 OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

SOKAK FELSEFESİ /2 OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

SOKAK FELSEFESİ /3 OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

SOKAK FELSEFESİ /4 OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi