Para Üzerine bir Deneme

Hilmi Yavuz

01-09-2023 19:49

Advert

Sabahattin Eyuboğlu  ile Vedat Günyol’un birlikte çevirdikleri Plutharkos’un ‘Lykurgos’un Hayatı’na  yazdığı ‘Önsöz’de Azra Erhat, Fidel Castro’nun  ‘gençliği paradan tiksindireceğim!’ sözünü alıntılar ve şöyle sürdürür  yazısını: ‘Ne  tuhaf! Üç bin yıla yakın bir zaman önce, Lykurgos diye bir adam aynı şeyi düşünmüş aşağı yukarı. Toplum düzeninin içinde paranın yalnız zararlı olacağı düşüncesiyle, demirden öylesine ağır bir para bastırmış ki, ne taşınır ne saklanır!’

Plutharkos, Lykurgos’un Isparta’da giriştiği devrimlerin en kışkırtıcı olanının ‘ lüks ve zenginlik düşkünlüğünü ortadan kaldırmak’ olduğunu bildirir. Bunun için de, insanları paradan soğutmak, paraya yabancılaştırmak gerekmektedir. Önce, altın ve gümüş parayı ortadan kaldırır Lykurgos, onların yerine demir parayı dolaşıma sokar.’Üstelik’, der Plutharkos,’bu paranın değeri az, ağırlığı çok ve tuttuğu yer büyük olacaktı. O kadar ki, bin drahmilik bir parayı taşımak için bir öküz arabası, evde saklamak için de koca bir oda gerekecekti.’

Peki, sonra? Lykurgos’a göre, bu para kullanılmaya başlayınca ‘Lakedemonia’da türlü haksızlıklar ortadan kalkacak’tı ;’bu saklanmaz, elde etmeye değmez, parçalanınca da hiçbir işe yaramaz maden için ,kim artık haksızlık eder,rüşvet alır,eşkıyalığa,dolandırıcılığa kalkardı?’ Plutharkos,böyle yazıyor ‘Lykurgos’un Hayatı’nda.

Lykurgos’un Isparta’lıları paradan tiksindirip tiksindirmediğini bilmiyoruz; ama Fidel’in ‘gençliği paradan tiksindire[mediğini] ‘ biliyoruz elbet. Tam tersine ! Gençlik (sadece ‘gençlik’ mi?) paradan tiksinmek şöyle dursun, parayı daha çok, daha çok, daha çok istiyor; para ‘en yüce değer’ oluyor. Sadece ‘en yüce değer’ mi? Protagoras’ın o çok bilinen sözünü (‘insan, herşeyin ölçütüdür’) değiştirerek söylersem, ‘para, herşeyin ölçütü’ oldu artık...

Feodal toplumu ‘nulle terre sans maître’ (‘hiç bir toprak sahipsiz değildir’) özdeyişi belirliyordu. Burjuva toplumunu ise ‘l’argent n’a pas le maître’ (‘paranın sahibi yoktur’) özdeyişi! Paranın sahiplenebilirlik niteliğinden yoksun oluşunu, Shakespeare ‘Atina’lı Timon’da, o gerçekten canalıcı ‘fahişe’ metaforuyla dilegetirir: Para’ya, ‘insanlığın ortak fahişesi’ olarak (‘thou,commom whore of mankind’) diye seslenir; para, ‘karayı ak, yanlışı doğru, yaşlıyı genç,korkağı cesur,çirkini güzel’ yapar.

Marx’ın da, parayı ‘insan yabancılaşmasının özü’ olarak gördüğünü biliyoruz . ’Paris Elyazmaları’nda ‘Para’ üzerine özel bir bölüm vardır. 
Ama asıl,’Yahudi Meselesi’nde  para’ya amansız bir eleştiri yöneltir Marx: 'Para, insan’ı bir meta’ya dönüştürür. Para,Tanrı’dır ve ‘bu Tanrı’nın yanında başka  hiçbir tanrı tutunamaz.Para,insanlığın bütün tanrılarının tanrılıklarını yok eder.Hepsini bir meta haline getirir.Para,herşeyin üstünde kendi kendini yapan bir evrensel değerdir. Bundan ötürü bütün Dünya’yı, hem insanî Dünya’yı hem de Doğa’yı, onlara özgü olan değerlerden yoksun kılar. Para, insanın emeğinin ve varlığının özü olmuş ve onları insana yabancılaştırmıştır. Ve bu yabancılaşmış öz, ona hükmeder.’ Gündelik yaşamda sıklıkla kullandığımız, ‘paranın esiri oldu!’ sözünün teorik anlamı, Marx’ın bu sözlerinde karşılığını bulur.

Freud da, kuşkusuz, Castro’dan çok önce, vurgulamak istediği o olmasa da, insanı para’dan ‘tiksindirme’nin yollarından birini önermişti: Para ile Dışkı arasıında ilişki kurarak! ‘Psikanalize Giriş’in XX. Bölüm’ünde (‘Das Menschliche Sexualleben’),çocuğun ‘anal dönem’de nesnelere, dışkılama  işleviyle ve dışkının ‘simgesel değerleri’yle ilişkili anlamlar yüklediğini  bildirir Freud;- dışkıya verilen  bu büyük değerin ‘armağan’a ve ‘para’ya aktarıldığını söyler. Freud’a göre, Para ile Dışkı’yı belirli bir eşitlik içinde temellendiren ‘anal denklem’ ortaya çıkar böylece.

Ama, ister ‘fahişe’, ister ‘dışkı’ ile ilişkilendirelim, Para,hiç kimseyi tiksindirmiyor.Hepimiz, ruhları ve nefs’leri para ile satın alınmış zavallı Mephisto’larız artık..

DİĞER YAZILARI Elbiselikler 01-01-1970 03:00 Çeviri Şiirler Kaynakçası: Hangi Şiir Kimin?  01-01-1970 03:00 Dinî Bayramların Ruhaniyeti Niçin Yok Oldu? 01-01-1970 03:00 Safa Önal: Hatıra, Şairdir! 01-01-1970 03:00 Yalan Üzerine Bir Deneme 01-01-1970 03:00 Sofra ve İktidar 01-01-1970 03:00 Sigara Nostaljisi Üzerine Notlar 01-01-1970 03:00 Missouri Geldi! 01-01-1970 03:00 1950 Kuşağı Üzerine Notlar 01-01-1970 03:00 Canım Kardeşim Oruç Aruoba İçin 01-01-1970 03:00 İnsanoğlu güvende mi?  01-01-1970 03:00 Anketler ve İdeoloji 01-01-1970 03:00 ‘İstanbul Beyefendisi’ 01-01-1970 03:00 Fethi Naci’yi Anmak 01-01-1970 03:00 Çocukluğumun Ramazanları 01-01-1970 03:00 Sivil Toplum Üzerine 01-01-1970 03:00 Asrîleşme İkonları 01-01-1970 03:00 Kabul Günleri 01-01-1970 03:00 ‘Vicdan, Mülkün Temelidir’ 01-01-1970 03:00 Kıskançlığın Soykütüğü 01-01-1970 03:00 Sorulmaması Gereken Sorular 01-01-1970 03:00 Bursa’da Ben: Çocuk Narkissos ve Yaşlı Dionysos 01-01-1970 03:00 ‘Filozoflar ve Eşekler’ Üzerine Bir Deneme 01-01-1970 03:00 Cemal Süreya 01-01-1970 03:00 Baba düzyazıdır; anne şiir! 01-01-1970 03:00 İşkence ve İşkencenin Tarihi Üzerine 01-01-1970 03:00 Okuma Takıntısı 01-01-1970 03:00 Fragmanlar 01-01-1970 03:00 Yaz İkindileri 01-01-1970 03:00 Haziran! Ayların En Zalimi! 01-01-1970 03:00 Eski Telefon Anıları 01-01-1970 03:00 Felsefe ve Şiir İlişkisi Üzerine Notlar 01-01-1970 03:00 ‘Ah güzdür, güzdür o bulanık defter!’ 01-01-1970 03:00