ANI
Giriş Tarihi : 19-06-2023 20:45

Gurabhane-i Laklakan / Yusuf Sarıkaya

Yazan: Yusuf Sarıkaya -GURABHANE-İ LAKLAKAN

Gurabhane-i Laklakan / Yusuf Sarıkaya

“GURABHANE-İ LAKLAKAN”

Osmanlı ecdadımız döneminde kurulmuş olan hayvan hastanesine verilen isimdir Gurabhane-i Laklakan. Daha açık ifadeyle yazları ülkemize gelen, kışları sıcak ülkelere göç eden leyleklerden yaralanan veya hastalananlar için açılmış hayvan hastanesi. O günlerde dünyada ilk olan bu hastane medeniyetimizin harika örneklerindendir. Bugün Bursa/Osmangazi Belediyesince aynı isimle yeniden açılmış, Irgandı Köprüsü’nün bitişiğindeki binada hizmet vermektedir.

Asıl anlatmak istediğim çocukluğumdan beri nesilden nesle köyümüze gelen bir çift leylek ailesidir. Önceden dut ağacına yuva yapmışlardı. Sonra elektrik direğine yapmışlar. Elektrik tellerinin birbirine değmesi nedeniyle civardaki evlerin elektronik eşyalarına zarar verir olmuşlar. Yetkililer gelerek yuvayı bozmuşlar.

Hâlbuki aynı yere bir direk dikip hayvanları yuvasız bırakmayabilirlerdi ama işte düşüncesiz adamlar bunu yapmışlar. Neyse yine de hayvanlar bir telefon direğine yuva yaptılar. Fakat maalesef felaket-felaket üstüne geldi.

Önce eşlerden biri yol kenarında beslenirken bilinmeyen bir araç çarpmış ve ölmüş. Sağ kalan eş iki yıl kendine eş aradı. Anlaşamadı. Veya gelen eş yuvayı beğenmedi. Bir süre sonra yeni yuvayı da kuvvetli bir rüzgâr esti maalesef yıkıp dağıttı. Bir süre tek başına ve sadece tek ayağı üzerinde geceleri gelip orada dinlendi. Ama tek başına olduğu için yeni yuva da yapamadı. Bütün bunları köydeki evimin penceresinden an be an izledim. Her gün komşularla “leylek geldi mi?” muhabbeti yapmaya başladık. Hatta bir direk üzerine otomobil tekerleği yerleştirildi ama oraya da konmadı. Sanırım uygun bulmadı. Kısacası leylek de yuvası da yok oldu.

Bu bahar mevsiminde yine köyümüze aynı leylek eş te bulmuş geldi. Yuvaları olmadığı için köyümüzün üzerinde birkaç tur attılar ama yer tespiti yapamadılar. Kısacası köyümüzdeki leylekler de yuvası da yok oldu. Gerçi bazı sabahlar leyleklerin zikir temposunu uzaklardan duyuyorum. Bu dahi beni mutlu ediyor.

Bizim leyleklerle ilgili çok köklü bir literatürümüz vardır, tüm kuşlarla olduğu gibi. “Leyleğin yuvadan attığı yavru” sözü ailesine ve yakınlara kahır için söylenen deyimdir. Bizim medeniyetimizde çocuklarla leylekler arasında çok sıkı bir bağ vardır. Çocuklar, leyleklere “Hacıbaba” derler. Hicaz bölgesine gittikleri için böyle bir telmih yapılır. Yine çocuklar leyleğe: “Hacı baba Kâbe nerede?” diye sorarlar, onlar da sanki anlıyor gibi kıbleye yönelir ve uzun gagalarını arkaya öne eğerek Kıble tarafı işaret eder. Çocuklar da bundan memnun olurlar. Sabahları “lak-lak” ederek dua ritmine dururlar. Sabah namazından sonra gün doğumuna kadar tüm kuşlar da aynı zikir halkası içinde yer alırlar istisnasız. Bülbüller, sığırcıklar, serçeler, kırlangıçlar ve daha niceleri. İkindi sonrası ise kırlangıçların kıvrak uçuşları ayrı bir zevk verir insana. Evreni bizim ayağımızın altına seren, tüm canlı, cansız kâinatı hizmetimize sunan Rabbimize sonsuz hamd olsun.

Hiçbir köy leylek ’siz olmamalı. Nice haşeratları toplayan, ekinlere ve bağ bahçelere zarar veren sürüngenleri yok eden leyleklerden mahrum olmamalı köylerimiz. Leylekler yerleşim yerlerimizin süsü ve bereketidir. İnşallah köyümüzün leyleği yeni yuva yapar ve köyümüze misafir olur her yaz.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi