ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 14-05-2023 15:17

Gazeteci Mehmet Çavuş / Yusuf Sarıkaya

Yazan: Yusuf Sarıkaya -GAZETECİ MEHMET ÇAVUŞ

Gazeteci Mehmet Çavuş / Yusuf Sarıkaya

GAZETECİ MEHMET ÇAVUŞ

Mehmet Çavuş, Molla Hasan’ın ikinci oğludur. Ağabeyi Hüseyin’den birkaç yaş küçüktür. Çok zeki ve pratik zekâya sahiptir. Bundan dolayı da askerliğini çavuş olarak yapmış. Yaşadığı zamanlarda öyle askerde herkesi çavuş yapmazlar tabii. Askerden döndükten sonra da böylelerinin isimlerinin başında çavuş eklemesini köylü kendiliğinden yapardı. Bu nedenle Mehmet adına Çavuş eklenerek Mehmet Çavuş adını ölünceye kadar taşımıştı. Köylerde Onbaşı diye seslenilenler de askerde onbaşı rütbesinde olanlardır.

Cumhuriyet ile birlikte yeni eğitim ve öğretim politikaları doğrultusunda öğretmen yetersizliği vardır. Bu nedenle Latin alfabesi ile öğretmenlik yapacak kimseler gerekmektedir. Ara çözüm olarak askerde çavuşluk yapanları mülakattan geçirerek Köy Enstitülerinde altı ay kursa tabi tuttuktan sonra Eğitmen olarak atamaları yapılırdı. İşte bunlardan birisi de Mehmet Çavuş’tur.

Mehmet Çavuş bir süre kendi köyünde, daha sonra da yakın bir köyde eğitmenlik yapar. O günlerde hükümet aynı zamanda halktan öşür adı altında vergi toplamaktadır. Şeflik dönemidir. Bu vesile ile tüm memurlar harman-harman dolaşır çıkan buğdayların etrafı işaretlenir. Mühürlenir ve hükümet alacağını alır gerisi çiftçiye kalır. Kalanla geçinilip geçinilmeyeceği hesap edilmez.

Böyle bir ortamda bazen köylü kendi mahsulünden fırsat bulursa gizlice almak zorunda kalır. Çünkü kalan kendisine yetmeyecek miktardadır. Hükümet gizlice alanların önüne geçmek için her köye bir memur gönderir. İşte Mehmet Çavuş ta bu memurlardan birisidir.

Mehmet Çavuş, gazete ve kitap okumayı seven, saat on dokuz ajansını radyodan dinlemeyi asla kaçırmayan ve okuduğunu, dinlediğini anlayan birisidir. Zeki olduğunu söylemiştik. Hatta bu konuda şöyle bir hatırasını kendisi anlatmıştı çevresindekilere:
“-Bir gün anam bal ile yağ koymuştu sofraya. Benimle beraber benden küçük kardeşim de vardı sofrada. Baktım bunlarla sadece ben doyarım.” 
Anama dedim ki:
- Yahu Ana, sen bal ile yağı kardeşimin sevmediğini bilmiyor musun? Sofraya başka bir şey koymuyor musun, kardeşim bunları yemez? Tabi bu oyuna gelen kardeşim” 
“-Ben bunları yemem ki. “ Deyiverdi. 
“-İşte böylece ben de karnımı güzelce doyurmuş oldum.” Diyerek anlattı.

Mehmet Çavuş, yine öşür nöbetinde iken bir söğüt dalına çıkmış. Bir taraftan mühürlü buğdayları gözetliyor kimse gelip almasın diye.

Bir taraftan da gazete okuyordu. Gazete dedikse günlük gazete bulunması zaten mümkün değildi o zaman. Onun için günlük olması, olmaması önemli değildi. Eski bir gazete de olsa onu okur ve yorumunu yapardı.

Ağacın tepesinde gazete okurken o kadar dalmış ki, ayağını boş bir yere koyar koymaz aşağıyı boylamış. İşite bu olaydan sonra Mehmet Çavuş, Gazeteci diye anılır olmuş.

Aynı zamanda amcam olan ve beni çok seven Mehmet Çavuş, okul hayatımda bana hep moral vermiş ve aldığım takdir ve teşekkürleri çevresiyle hep paylaşmıştır. 
“-Kimin yeğeni! Var mı böyle başarılı sülalenizde?” diyerek övünürmüş.

Devlet Parasız Yatılı sınavlarını kazanıp, devlet tarafından okutulmak bir ile ve çocuk için o yıllarda herkesin gıpta ile baktığı bir başarıydı. Çorum İmam-Hatip Lisesi’ni parasız yatılı olarak kazandıktan sonra köye dönmek üzere yola çıktım. Bin dokuz yüz yetmişli yıllardı. Tabii amcama gazete almayı da ihmal etmedim. Köye geldiğimde amcam Mehmet Çavuş’u bekliyordum. Sınava giderken beni yolcu eden amcam, geldiğimde mutlaka beni karşılardı diye düşündüm. Bayağı bir vakit geçti ama gelmedi. Rahmetli Anam dedi ki:
“-Gel oğlum biz gidelim.” Elime gazeteyi de aldım. Amcamın evine Gittik. Girer girmez, yengem ve çocukları kardeşleri çok üzüntülü idiler. Ağlamaya başladılar. Yengem:
“-Amcana gazete mi getirdin yeğenim?”

Deyince vefat ettiğini anladım. Allah rahmet eylesin. Ben de çok üzüldüm doğal olarak. Çünkü beni daima destekler ve tavsiyelerde bulunurdu.

Ben ayrıldıktan bir gün sonra yatağında uyur gibi ruhunu teslim etmişti. Sağ olsaydı kim bilir getirdiğim gazeteye ne kadar sevinecekti?

Kendisine ait sandığı açtığımda çeşitli eski tarihli gazeteler ve Halide Edip Adıvar’ın Sinekli Bakkal gibi bazı kitaplarla karşılaştım… 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi