ÇAYCI HAMDİ' DEN TAVŞAN KANI HİKÂYELER /1
Baylar bayanlar ayağınıza geldi çaylar, şıngırdasın şeker kaşıklar, ayrılmasın Hamdi'nin çayını içen aşıklar. Bir çay daha isteyene anlatacak hikayelerim var.
Buyrun hanım ablalarım pek muhterem ağabeylerim: Çayım tazedir.
Efendim beni tanımazsınız amma tanısanız pek seversiniz. Gönlündeki dilinde, işinde gücünde, dal sigarası kulağının üstünde gezerim. İkram ederseniz sizinle içerim. İşim çaycılıktır velâkin gözlerim keskin kulağım deliktir, istihbaratım kuvvetlidir. İlçede ne vukuat olmuş ilk ben öğrenirim çevrem pek geniştir. Köylerden jandarma beni çağırır ilçeden polis beni çağırır, kaymakam beni çağırtır, oturtup sigarayla okkalı kahve ikram ederler. Çaycı Hamdi demezler, Hamdi Bey derler bana. Ben de bildiklerimi söylerim.
Dedikoduyu hiç mi hiç sevmem. Su-i zanda bulunup kimsenin günahını alamam amma velâkin Allah'ın bildiğini kuldan gizleyemem, duyduğumu gördüğüm her şeyi anlatır hikaye ederim.
Çaycılıktan ziyade işim gücüm budur benim. Küçük yaştan başım kabak ayağım aksak, kahveye çırak girdim yetiştim. Gecelerden öksüzüm gündüzlerden yetim.
Okusaydım gazeteci de olurdum hafiye de olurdum fakat yine hikaye yazardım yine hikaye anlatırdım. Şimdi sözümüz ne eksik olsun ne fazla. Yudumladığımız çaylar bitene kadar sizlere Kısmetsiz Kısmet'in başından geçenleri bir bir anlatmayı dilerim. Kısmetsiz Kısmet'in nikahta takılan altınlarını düğün günü kim çaldı? Dünürler nasıl birbirine girdi? Gelinin anası damadı nasıl tokatladı, kayınço yanlışlıkla kimi vurdu hepsini tek tek anlatacağım. Birer çay daha içerseniz tabii...
Evvelâ Kısmetsiz Kısmet'e neden Kısmetsiz lâkabı verilmiş bunu anlatalım değil mi? Eşgalini tabiatını halini, ahvalini öyle bir söyleyelim ki zinhar kısmetsizliği bize bulaşmasın. At nalından koca koca nazarlıklar, içten içe kara kara pazarlıklar, demişlerdir ki insanoğludur hem beşerdir hem şaşar. Arşı azamda kiminin yazgısı şaşa yazar... Bizim ne okumaya ne anlatmaya gücümüz yeter. Burda bilcümle oturduk da demli güzel çaylar içtik de göz gönül esenledik de, geçmiş gelecek tüm kısmetsizliklerimizin fıstıklı helvasını kavurup fakir fukaraya dağıtalım, tuz okuyup, pirinç yutalım başımızdan ekmek çevirelim Allah kimseye keder vermeye... Dar günümüzde Hızır Aleyhisselam bol günümüzde Peygamberimiz (s.a.v) dualarımıza vesile olsun kısmetimiz her daim açık olsun inşaallah. Sıra sıra kazanlar kaynasın sarı sarı köçekler oynasın, kundakta bebelere Alkarısı, lahusa analara, cin peri musallat olmasın aman bizim Kısmetsiz Kısmet isimli benî Adem için daha doğduğu ilk ayda gayba karıştı dediler de, konu komşuyu bir endişe sarmıştı.
Vaktinden çok evvel doğduğundan iki karış kadar olduğundan anne sütü emmediğinden bir gülüp bir ağladığından, ebe kadınlar "belki yaşar belki ölür" dediğinden ismi "Kısmet" olarak üç defa göğsüne yazılmıştı bir muskacı tarafından. "Yaşasın." diye efendim. Her doğan yaşamalıdır ki hayat bulsun hayat versin.
Muskacı nasıl yazmıştır ne yazmıştır onu biz bilemeyiz fakat iki gözümle şahidim ki Kısmet bebeği beşiğe bıraktıktan bir kaç dakika içinde başından ayağına ters döndü Muskacı, gözlerinden gayrı hiçbir uzvunu kıpırdatamadı ömrünce. Bu olay kulaktan kulağa dilden dile yayıladursun , anası lahusalıktan çıkamayıp terki diyar eyleyiverdi.
Baba da pek sevdiği kadının ölümünden Kısmet'in doğumunu mesul tutunca... Belki yaşar belki ölür denilen Kısmet bebek Uğursuz Kısmet olarak yaşamaya ve anılmaya başladı.
Dünyadan bihaber yavrucak Kısmet, babası tarafından hizmetçinin eline terk edildi. Hayata fidan gibi boy atıp bahtının kara toprağına kök salarken pek sevimsiz bir kusuru da onunla büyüyüp belirginleşti: Doğumuyla anasının ölümünden, Muskacı Hoca' nın felç geçirmesinden mütevellit uğursuz sayılan ve uzun hikayemizin ilerleyen kısımlarda anlatacağım Kısmetsiz Kısmet' imizin boynundaki eğrilik eşi menendi görülmemiş bir kusur idi...
Efendim ben eğrilik deyince hafiften başi eğik durur sanırsanız yanılırsınız. Çocuğun boynu hem kısa hem de göğsüne doğru çarpık idi. İncecik bedenine oranla kocaman duran başını, sağına soluna doğru çeviremez, hizmetçi Düriye onu çağırdıkça seslendikçe kendi etrafında dönüp sesin geldiği tarafa ayak uçlarını çevirip ancak öyle bakardı.
Boynundaki ve ensesindeki çarpıklık hasebiyle zavallı yavrucak okul yıllarında diğer çocuklar tarafından itilip kakılmış. "Uğursuz sakat" nidalariyla alaylara ve dayaklara maruz kaldıkça, ona analık yapan Düriye Kalfa, Kısmet'i veletlerin elinden kurtarırdı. Kendi evladına az dil dökmedi Kısmet' le oyunlar oynaması, onunla arkadaş olması için. Velhasıl kelam Düriye' nin oğlu Kısmet' in koca kafasına eğri boynuna baktıkça korkusundan ağlar kaçardı.
Velinimeti Kısmet' in hediyelerini bile istemezdi. Gel zaman git zaman Düriye Kalfa' nın oğlu Hüsam anasının cimdiklerinden mi yıldı yoksa Kısmet' in o korkunç portresinde gizlenen masmavi ağlayışlara mı acıdı tenhalarda bilinmez. Hüsam üniversiteyi kazanıp ilçeden gidinceye değin Kısmet' e can yoldaşı oldu yıllarca. Bu arkadaşlık sayesinde Kısmet, ne üniversiteyi kazanamayışına ne de sakatlığı yüzünden askere alınmayışına içerledi. Kapı gibi bir delikanlıydı. Boyu bosu yerindeydi; Çakır gözlü altın saçlıydı belki yüzü Hüsam' dan daha güzel denilebilirdi, ama upuzun bir beden üzerine yamukça oturtulmuş heykel gibi kocaman baş, yaşıtı genç kızların ona göz devirmelerine neden oluyordu.
***
BİRİNCİ BÖLÜM SONU