ANI
Giriş Tarihi : 28-12-2023 18:57   Güncelleme : 28-12-2023 19:05

Bir Kent Masalı -3 / Orhan Sarı

Yazan: Orhan Sarı -BİR  KENT  MASALI /3

Bir Kent Masalı -3 / Orhan Sarı

BİR  KENT  MASALI /3

Bizimkisi, orta ölçekli bir kasabaydı. O yılların eğitim felsefesi, kitle eğitim merkezli değildi. Eleyici bir anlayışı vardı. Pedagojik dozlu şiddet, ders notu, sınıfta bırakma korkusu; dönemin sınıf yönetme tekniği, aracıydı.

Başaramazsan sokaktasın. Bu yüzden, kentin örgün eğitim basamakları sınırlıydı. Kime dokunsan, bu kurumları -unuttuklarım bağışlasın- duyardın. Gazi İlkokulu, Misak-ı Milli İlkokulu, Altı Eylül İlkokulu, Ülkü İlkokulu başlıca ilköğretim basamaklarıydı.

İlkokul sonu bitirme sınavları vardı. Daha sonra, Ali Şefik Ortaokulu, Atatürk Ortaokulu ilköğretim basamağından süzülen öğrencileri, orta öğretim birinci basamağı olarak toplardı.

Ortaöğretim sonrasında da, (ortaokul-lise) bitirme sınavları yine vardı. Buranın çıktıları ya okutulmaz ya da kız ve erkek sanat okullarına yönlendirilir daha elit bir kesimi, Akhisar Lisesi'ne geçiş yaparlardı. Öğrenci akış tablosu böyleydi.

Bizim kuşakta kime dokunsanız, bu kurumlarla ilgili anıları mutlak vardır. Bizim jenerasyonun okul öncesi öğretim basamağı yoktu. Anasınıfı, anaokulu görmedik. O yüzden de, oyuncaksız büyüdük. Daha doğru ifadeyle, oyuncağımızı kendimiz yapardık... Böyle bir eksikliğimiz var. Bunu sokakta oynayarak in-formal eğitimle telafi ettik.  Çok da kötü değildi.

Naylon tokalı ayakkabılarımız vardı. Varlıklığı ve yoksulluğu eşitleyen beyaz yakalı siyah önlüklerimiz de vardı. Yazları çorapsız giyildiği için ayakkabının pencere izleri ayaklarımızda motiflerini bırakırdı. Biraz daha varlıklı olanlar, Beykoz Kundura giyerlerdi. Biz cıslaved lastik ayakkabıyı gördük ama çok azımız kullandı. Kuloğlu’nun dükkanında görürdüm ben de. Unuttuklarım yine bağışlasın; Sözcüer, Dutlulu, Cankuş ve Bakırlıoğlunun dükkanlarının daha asri ayakkabılar vardı.  Taburelerini, dükkanlarının eşiklerine çekerek otururlar; büyük bir tevekkülle o günkü nasiplerinin itaatkar kabullenişlerini zamana yayarlardı.

Daha çok kazanmaktan ziyade, helal bir riskin halesi yüzlerine yayılırdı. Bu vakur duruşu, hiç unutamadım. Yaşlılar abdest  kolaylığından mes kullanırdı. Elimde katmer tabağı ile arastanın bütün vitrinleri benim için zengin bir açık öğretim tadındaydı. Hasan Hafız’ın Düğüncü mağazası hem çok büyüktü hem de  o kadar  çok kumaş topu vardı ki; renkleri, istifleme düzeni, o yüzden hep ilgimi çekerdi.

Mahallenin çocuklarının arasında, okula gidiliyor hengamesi olunca ben de kendimi, Güplüce tarafında Akhisar Gazi İlkokulu'nda buldum.  Az kalsın biraz daha yaşlı olsam mahalle imamı eşliğinde fener alayı vaveylasıyla taş mekteplerine gidecekmişim. Evde, hiç okulla ilgili oryantasyon konuşmaları işitmedim. Hazır bulunuşluk düzeyim, yeterli değildi. Okul öncesi, iki işim vardı. Annem bahçemizdeki marulları soğanla birlikte demet yapar, kargıya dizer ve ben de İş Bankası önünde, akşam alacasında satardım.  Sana yağı kıymetliydi. Tahta kutuda paketleri bulunurdu. Benim boya sandığım oydu. Ayakkabı boyar, cilalardım.  Evimizdeki egemen iklimi  - köyden kente gelinmiş, şehirde tutunma çabaları -  iliklerime kadar yaşadım. Şikayetim de yoktur. Bana zengin anılar yükledi.

Okuldaydım. Elimde sana kutusundan boya sandığı. Aman Allah’ım! Ne büyük bina! Ne kadar yüksek tavanlar… Kimse bana okul malzemeleri ile ilgili demirbaş alımı yapmamıştı. Annem, babam okuma yazma bilmezdi. Önlerinde minnetle eğiliyorum. Ayla Parmaksızoğlu diye bir öğretmene düşmüşüm. İlk derste, ayakkabısını sınıf ortamında bana boyattı. Ciddi bir ücret de ödedi. Beni hiç mahçup etmedi, en önemlisi, akran zorbalarına da ettirmedi de. Sınıfta alay konusu oluşmadı.  Okul bahçesine çıkardı. Toplu su içilen bahçe tuvaletlerinin önündeki sıra çeşmelerde, ilk davranış dersini verdi. Tek sıra yapıp ellerimizi sabunlattı, musluğu sabunlattı, ellerimizi durulattı, avucumuza su toplayarak musluğu durulattı. Uygulamalı davranış basamaklarıydı.  Evde yapmayın. Bunu anneniz, siz yokken yapar dedi. İlk piyanoyu orada gördüm. Fırsat buldukça, yasak olmasına rağmen, kapağını kaldırıp tuşlarına bastım. Bu sonsuza kadar sürmedi. Yürüme özürlü hademenin önünden, koridor taşlarını paspaslarken, naylon tokalı ayakkabımla su birikintilerine şap şap basarak  kaçarken, müdüre yakalandım. Bir tokat yedim.

Ne olursa olsun bütün bu anılarıma vesile olan okulumu çok sevdim. Ve de ilkokul öğretmenimi de hiç unutamadım, müfettişlikten İl Milli Eğitim Müdürlüğüne dek yükselişimdeki varlığını, hep hissettim. Ortası delik parayla kantinden büyük bir adaletle ikiye bölünerek satılan simidin tadını da, damağımın derinliklerinde hep sakladım. Aday öğretmen yetiştirme programlarında, bu anılarımı ders notları olarak kullandım…

***

- Bir Kent Masalı /1 okumak için tıklayınız...

- Bir Kent Masalı /2 okumak için tıklayınız...

 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi