ANI
Giriş Tarihi : 02-02-2024 01:15   Güncelleme : 02-02-2024 16:17

Asker Ağa Sılana Kavuşasın Bir Odun At / Mehmet Aydoğan

Yazan: Mehmet Aydoğan -ASKER AĞA SILANA KAVUŞASIN BİR ODUN AT

Asker Ağa Sılana Kavuşasın Bir Odun At / Mehmet Aydoğan

ASKER AĞA SILANA KAVUŞASIN BİR ODUN AT

Zaralı Halil'in “Asker Ağam Gelse Yaralarım İyi Olur” türküsünün  Sivas'ta  taş plaklarda duyulduğu yıllar. Ben beş veya altı yaşındayım. Bin dokuz yüz ellili yılların başı. Mehmet Paşa Mahallesi’nde evimiz var, bahçeli. Tam caddenin karşı tarafında Çavuş Başı Mahallesi’ne dönecek yerde “Lazların Fırın” diye adlandırılan bir somun ekmek fırını vardı. Yıkılan Kızılırmak İlkokulu'nun  Çavuşbaşı Mahallesi’ne bakan caddesi üzerinde idi evimiz.

Evimizin önünden geçen parke taşlı cadde, Çavuşbaşı Mahallesi’nden sonra askeri kışlaya ulaşırdı. Yukarıdan çift atlı arabalarla un çuvalları taşıyan at arabaları geçerdi. Paşa Fabrikası tarafından gelen sular üzerinde un değirmenleri vardı. Oralardan getirirlerdi un çuvallarını. Tek atlı arabalarla askerlerde kabak yazısındaki kışlaya, odun, erzak taşırlardı. Mahallenin çocukları ile bir araya gelir oyunlar oynardık. Birbirimizi iyi tanırdık.

Babam emniyette bekçi idi. Mahallede adım “Bekçi Emminin Oğlu” idi. Ara sıra, beraber Cıbırlar Parkı’na da giderdik. Babam bekçi olduğundan birazda bana güvenerek birlikte yakın yerlere de giderdik arkadaşlarla. Adım “Bekçi Emminin Oğluna” çıkmıştı. Bana, bu söylem güven veriyordu. Kabak yazısındaki kışlalara odun taşıyan tek atlı arabalar geçerdi evimizin önündeki caddeden.

Bu at arabaları askeriyeye aitti. İki asker olurdu arabada. Biri at arabasını sürer, diğeri de ona yardım ederdi. İşte bu at arabaları  kış hazırlığı için odun yükü götürürken kışlalarına mahallenin çocukları toplanır; ”Asker ağa sılana kavuşasın bir odun at” diyerek at arabasını süren askerden odun isterdik. Asker için bu sesleniş, o yıllarda pek duyarlı idi. Düşünün bir çok harp görmüş dedelerimiz henüz sağ. Türkülere dökmüşler savaş anılarını, taş plaklarda türkü olmuş bu anılar. Askerin sağ salimen sılasına yani evine dönmesi çok önemli idi.

Bu sloganı kimler bulmuştu bilmiyorum, ama çok etkileyici idi. Bunu duyan asker bir yarmaca odun atar arabadan, hangimiz kaparsak alır koşarak evimize götürürdük. Hiç kavga etmezdik. Çünkü, bir sonra atılacak odunu başka mahalleli arkadaşımıza bırakırdık ,taki her çocuk evine bir yarmaca odun götürene kadar. Odunun evine geldiğini gören Annemizin  yüzü güler aferin alırdık... Öyle ya kışın ayazına bir yarmaca odun taşıyıp getiriyorduk kendi evimize…!!!

Şüphesiz, bizden evvelki nesil de bunu yapıyordu ki, bizler de bunu yapıyorduk. Bizden sonraki nesil de yapmıştır şüphesiz. Bu ve bunun gibi olaylar, mahalle çocuklarının bilinçaltında devletlerine saygı duymanın bir yolu olmuştur.

Benim de babam devlette çalıştığı halde, bu olay kadar devletle beni yan yana getirmemiştir. Daha sonraları bu gibi devletin şefkatli elinin, orada yetişen çocuklar üzerinde çok olumlu etkileri olmuştur. O çocukların bir kısmı okudular. Her alanda devletin önemli noktalarına geldiler.

1970 yılların başında, Milli Eğitim Bakanlığı’nda Talim Terbiye Dairesi’nde daire başkanı olan Çavuşbaşılı Bahattin Örnekol bunlardan biri idi. Halen akrabaları zannediyorum yine Çavuşbaşı Mahallesindeler. 1972 yılının mart ayında Ankara'da çalışırken bir komisyon çalışması için yanına gittiğimde; "Bana nerelisin?" demişti. Ben de "Sivaslıyım" demiştim. Mahallemi sormuştu, "Mehmet Paşalıyım" demiştim. "Kimlerdensin?" diye sormuştu. O da bana, ben de "Çavuşbaşılıyım” demiştim. 1952 yılında babam evi sattı, Mehmet Paşa Mahallesi’nden ayrıldık. Höllüklük Mahallesi’ne taşındık, yeni bir ev almıştı bekçi babam….!!!!

Editör: Ümmügülsüm Hasyıldırım 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi