Kültürel bir gösterge ve iletişim formu olarak: HALAY
Kimi araştırmacıların, halayın bir alay oyunu olarak Türk askeri sisteminden kaynaklandığı görüşünü öne sürdükleri dikkati çekmektedir. Öyle ki Cemil Demirsipahi’nin halayı, “Üç ya da daha çok oyuncu ile ağırdan başlayarak gittikçe hızlanan, yönetici komutu ile oynanan, bağımlı oyunların genel adıdır, askeri bir düzeninin oyun hâline dönüştürülmesinden oluşmuştur.” şeklinde tanımladığı biliniyor. Bu kapsamda yine çeşitleri ne olursa olsun, halayın bir alay oyunu olduğu düşüncesinin halaylardaki kuralların kökeninde askeri örgütlenmenin ve askeri törenlerin yer aldığı düşüncesiyle birlikte, halayların bazı araştırmacılarca Türk mitolojisinde ilk ata olarak kabul edilen, vatanı koruyucu ve/veya yurduna ihanet edenlere hastalık ve bela getiren ruh olarak değerlendirilen Elley (Allay) Han/Ata ve karısı Alay Hatun ile ilişkilendirilmiş olduğu da görülmektedir.
Bir başka kaynak, “İnsan, en eski dönemlerden itibaren sınırlı yaşamı ve güçsüzlüğü karşısında doğanın sürekliliğini ve dönüşüm ve değişimini görerek kutsal törenler yoluyla bu kısıtlılığı aşmaya, doğayla bütünleşmeye ve ondan yararlanmaya çalışmıştır.
Bu çerçevede folklor türleri ve iletişim biçimleri içinde sözsüz ve sessiz iletişim formlarından biri olarak değerlendirebileceğimiz dans; halay, başlangıçta insanın hayatta kalma temelinde doğayla mücadelesine ve uyumuna yönelik içgüdüsel çabalarının sonucunda ortaya çıkmıştır.” der.
Bu yaklaşımla halayın insan, doğa, toplum ve kültür arasındaki etkileşimlerin önceleri doğal ve işlevsel, sonraları ise estetik niteliklerle geliştirilmiş doğal bir sonucu olarak değerlendirilmesi mümkündür.
Halayları, bereket esaslı kut törenlerden mi yoksa askeri düzen esaslı disiplin algısından mı kaynaklanmış olduğu varsayımı ya da aslında tüm bu olguları kısım kısım bünyesinde toplayan, bu yönüyle Türk inançlarının, yaşam biçimlerinin, iletişim modellerinin çeşitli düzeylerini içeren göstergeler olarak bütüncül biçimde anlamak gerekir.

Türklerin Anadolu’dan Orta Asya’ya olduğu kadar, Orta Asya’dan Anadolu’ya çağlar boyunca gerçekleşen, topluca ve uyum gerektiren bir davranış olan göç yolculuklarının ve bu doğrultudaki hareketlerinin bir grup davranışı olarak -bireylerinin zihnindeki birliktelik hissini kuvvetlendiren, halaylarla sembolize edildiği anlaşılmaktadır. Halayda “Yürüme”, “Gezinme” ve “Çökme”den oluşan bu üçlü yapı incelendiğinde; “Yürüme” bölümünde Türkmenlerin göçe başlamalarının, “Gezinme” bölümünde Türkmenlerin iskân edeceği toprakları tespit etme gayretlerinin, “Çökme” bölümünde ise yerleşim alanına karar verdikleri, yurt edinme süreçlerinin canlandırıldığı anlamı çıkıyor.
Kültürel serüvende halay formu, her şeyden önce bireyin ve toplumun birlikteliğinin, kendini tanıma, koruma, doğayı ve evreni anlama ve anlamlandırma çabasının, estetik anlayışının, kısacası varlık ve düşünce tarihinin kültürel iletişim ve gösterge boyutlarıyla sembolik temsillerine dönüşebildiğini göstermektedir.
Bu bakımdan, folklorun yalnızca geleneksel dansları karşılamayan, çok daha geniş kültür konularını inceleyip çözümleyen bilimsel bir disiplin olduğuna işaret eden folklor, halay değildir.
Araştırma bulgularının da gösterdiği üzere folkloru halaya indirgemenin yanlışlığıyla birlikte geleneksel dansların da folklorun inceleme alanına giren konular içinde kültürel olgulardan çok daha derinlikli özelliklere sahip olduğu açıktır.
Bu çerçevede folklor türleri ve iletişim biçimleri içinde sözsüz ve sessiz iletişim formlarından biri olarak değerlendirebileceğimiz dans, başlangıçta insanın hayatta kalma temelinde doğayla mücadelesine ve uyumuna yönelik içgüdüsel çabalarının sonucunda ortaya çıkmıştır. Düğünlerin baş tutanı halaylarımızı çok severim ve oynardım eskiden.
Selam, sevgi ve saygıyla bereketli şen günler dilerim.
***
TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...
Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz
Yusuf Sarıkaya
Bizim Kuşak /4
Mine Çağlıyan
Özgürlük
Sedat İlhan
Sami Çelik Bey’e
Ümmügülsüm Hasyıldırım
Bir Mum Işığına Tutsak
Suna Türkmen Güngör
Ruhun Terazisi
Ümit Polat
Hakan Bahçeci’nin Öykü Yoculuğu
Dilek Tuna Memişoğlu
Sudan Ağlıyor
Ebru Bozcuk
Yaşam Gustoluğu
Musa Aşkın
Sudan’ın Sessiz Çığlığı
Gevher Aktaş Demirkaya
Sakarya Savaşındaki Gazi Kovan'ın Hikâyesi
Mehmet Şahan
Hasene ve Hasenat
Serhan Poyraz
Goriot Baba / Honore de Balzac
Ayşe Parlar Gürkan
Duyguların Matematiği
Hilmi Yavuz
Okuma Takıntısı
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
Sevgi Yönetimi
Haluk Özdil
Nazilerin Gizli Silahı Lili Marleen
Ahmet Furkan Demir
Çağımızın Hastalığı: Gösteriş
Hüseyin Uyar
İstanbul Senfonisi
Nevin Bahtişen
Hayata Dair
Ayfer Güney
Dur
Deniz İmre
Anlam Arayışının Sessiz Çığlığı
Hamiyet Su Kopartan
Meşguliyet
Sami Çelik
Ey Zımni
Turan Demirci
Yapılmayacaklar Listesi
Muhammet Çavdar
Bir Uyku Bin Ölüm
Reyhan Mete
Ey Ruh! Geldiysen Üç Kez Tıkla
Esedullah Oğuz
İçimiz Dışımız Suriye
Hakan Cucunel
Türk Edebiyatı ve Türkçe Edebiyat
Cengiz Hortoğlu
Mutlu Olmak mı Nasıl Yani?
Ufuk Batum
Yediği Ayazı Unutmamak
Şükrü Doruk
Alma Ağacı
Uzman Klinik Psikolog, Dr. Ezgi Yaz
Hayat Gökyüzüdür, Bakış Açımız da Teleskop
Demet Mannaş Kervan
Sözde Hayvanseverin Eseri: Sokak Köpeği
Tamer Şahin
Dünyalı Barış Manço
Kadir Çelik
Affet Bizi Güzelhisar