ANI
Giriş Tarihi : 18-11-2023 22:22

Yuva Kurmak / Hamdiye Özer Okudan

Yazan: Hamdiye Özer Okudan -YUVA KURMAK

Yuva Kurmak / Hamdiye Özer Okudan

YUVA KURMAK

Bir yuva kurmak, aile olmak kolay değil.

Çevre etkisi, baskısı veya farklı çevrelerden gelmek…

Yani içinde yaşadığın toplumun insana yüklediği değerler, inançlar din ırk ayrılıkları, ekonomik durumlar, eğitim, kültür farkı…

Saymakla bitmez…

Kısacası, sevgiye dayanan sağlam temelli bir yuva kurmak çok zordur. Oysa sevgi dolu bir yuvanın sıcaklığına herkesin ihtiyacı vardır. Yalnızlıktan kurtulmak, çoğalmak, soyunun devamını sağlamak önemlidir insanlar için.

Ama zordur işte, güzel bir yuva kurmak ve onu ilk günkü güzelliğinde devam ettirmek…

Bu konu çok geniş; anlatmaya kalksam, sayfalara sığmaz.

İki kumrunun, şehrin ortasındaki bir evin balkonunun açık kalmış penceresinden girip, o balkondaki bir dolabın üstüne yuva yapma cesaretini ve yaşadıkları zorlukları anlatmak istiyorum, ben bu yazımda..

Bu balkon, evimdeki arka odamın çok sık kullanmadığım balkonu. Cam kaplı balkonun bir tek bölmesini, hava alsın kabilinden açık bırakıyorum genelde…

Evime gelen konuklarımdan sigara içenlerine mekan olur zaman zaman. Bir de, torunum bana geldiğinde bir aparata çamaşır asar buraya.

Bir gezi dönüşü, balkonun kapısını açtığımda; zeminde sap, saman çöpleri gördüm yer yer. Hatta erzak dolabının dibinde top halinde birikmişlerdi.

Dolabın üstüne kaldırdım başımı ki, nasıl bir mutluluk kapladı içimi, anlatamam…

İki sevimli küçük kara göz, ürkek ve masum bana bakıyordu. O an, yalnız olmadığımı hissettim. Büyük bir sevgi kapladı içimi...

Yerdeki saman çöplerini inceledim.  Özeldi, herhangi çöp değildi bunlar. Şehir dışından, kırlık alandan getirilmiş, kurumuş aynı türden ot saplarıydı. Anız artıklarına benziyorlardı. Bu kadar benzerini nasıl bulmuşlardı, ve o küçücük gagalarında nasıl taşımışlardı… Bir de; “kuş beyinli” diyerek küçümsemeye çalışırız onları…

Yuva yapımı ile çok uğraştıkları belliydi. Getirdikleri malzemenin bir kısmı balkona dökülmüş, bir kısmı da yumak halinde aşağıya yuvarlanmıştı.

Biraz su, biraz da bulgur koyup tabaklara, daha fazla rahatsız etmemek için onları, masum ve ürkek bakışlarının takibinde balkondan ayrıldım. Ara sıra tülü açıp, cam arkasından seyrederek seviyordum onları...

Hafta sonu, pek laf dinletemediğim torunum geldi, çamaşır yıkamayı çok sevdiği için.  Kirli mi, temiz mi diye koklaya koklaya ortalıkta ne varsa giysi, çarşaf takımı türünden ne varsa hepsini yıkadı ve yıkadıklarını arka balkona asmak istedi.

“Olmaz, kuşlar korkar” dedik, yalvardık ama nafile..

Torunum çamaşırları asarken kuşları ürküttü. Üzülmüştüm ama yapacak bir şey yoktu. O da kuşlar kadar masumdu. Çünkü çocuktu, hem de özel bir çocuktu.

Kumrular, bir süre sonra yine geldiler. Onlar yuvadan, ben cam arkasından bakışıyorduk. Mutluyduk karşılıklı. Onların mutluluğu her hallerinden belliydi. Sevgiyle, güvenle sokulmuşlardı birbirlerine…

Derken temizlik günü geldi. Yardımcıma; “Balkonda kuşlar var rahatsız etme.” dedim.

Ama bir süre sonra beni çağırdı; “Abla, kuşlar yok, yumurtalar yere düşmüş kırılmış içinde yavruylar... Yavrular ölmüş!”

Gerçekten çok acıklı bir durumdu. Yardımcım, sırası geldiğinde balkonu da temizledi ve gitti..

“Bitti, artık gelmezler.” diye düşündüm.

Ama, öyle olmadı.. Kumrular, kısa bir süre sonra, yine geldiler. Bu kez, onları yakından izledim. Yuvalarını ne incelikler, ne zorluklarla inşa ettiklerini gördüm.. O küçücük gagalarıyla birbirinin aynı olan o saman çöplerinden, duvarlar yükseldi. Ben yapmaya kalksam, beceremezdim. Sonra, yanyana içine yerleştiler. Şu an, onlar mutlu, ben de mutluyum. Bakalım sonumuz ne olacak? (!)

Salgının olduğu o yalnız geçirdiğim aylarda, ön odamın camına bir kumru gelirdi her gün. Yalnızlığımı paylaşırdı. Küçücük gözleriyle bana bakışında sanki hayat bulurdum. Hatta ona bir şiir bile yazmıştım.

Hep düşünürüm ve derim ki; “Yaratılan bütün canlar, birbirine ne kadar yakın, şekiller, davranışlar, yaşayışlar ne kadar farklı olursa olsun. Ortak sevgide ne büyük mutluluk var… Bunu yaşamak, çok güzel ve çok anlamlı…”

KUMRU

Nokta gözlüm, boz kumrucuk,
Nedir düşündüğün derinden,
Sen de mi yalnızsın benim gibi,
Ürkek ürkek bakarsın penceremden.

Yalnızım, benim de farkım yok senden.
Uçarsın baştanbaşa gökyüzü senin,
Sınırsız mavilikte özgürce gezersin.
Benim gibi yükün mü var, nedir derdin?

Gün gelir gezdiğin bağlar yeşerir,
Eşin, yavruların olur, yuvan şenlenir,
Umutla uçarsın, sever, sevilirsin gün gelir.
Benim derdimin biri biterken yenisi gelir.

Gel sokul göğsüme, korkma benden,
Okşayayım başını, güç alayım sevginden.
Selam götür uzaklara garip gönlümden,
Bir haber ver, o vefasız, hayırsız sevgilimden.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi