ANI
Giriş Tarihi : 17-02-2024 00:13   Güncelleme : 17-02-2024 06:18

Yaşamın Olgunluk Çağları / Sevda Akyol Baştımar

Yazan: Sevda Akyol Baştımar -YAŞAMIN OLGUNLUK ÇAĞLARI

Yaşamın Olgunluk Çağları / Sevda Akyol Baştımar

YAŞAMIN OLGUNLUK ÇAĞLARI

Kapıyı hafifçe tıklayıp tokmağı çevirdim. İçerisi sessiz, odası karanlıktı. Gözlerim onu aradı.

“Buradayım” diye seslendi yaşlı adam; yarı duyulur yarı duyulmaz bir sesle.

Sesin geldiği yöne odaklandım. Yunakta çırılçıplak soyunmuş, eski bir oturağın üzerinde ışıltısını yitirmiş gözlerle umarsızca bakınıyordu çevresine.

Büyük olasılıkla, Yaşlı Bakım Yurdu’nda kendisine ayrılan sürenin kısıtlı olduğu düşüncesiyle, ivedilikle hazırlanmıştı yıkanmaya.

İşlevselliğini yitirmiş, aşağıya doğru istemsizce sarkan sol kolunu, bir yandan sağ elinin yardımıyla bacaklarının üstüne yerleştirmeye, bir yandan da üremsel bölgesini gizlemeye çalışıyordu. Tir tir titreyen bacaklarını sımsıkı birbirine yanaştırmış öylece bekliyordu gelmemi...

Yaşlı adamın yaşamında, şimdiye değin üç ya da dört kez gördüğü, kızı yaşında birinin birazdan gövdesine dokunup onu yıkayacağı kaygısı, yüreğinde nasıl bir kasırga estiriyordu kim bilir?..

Kim bilir nasıl acıyordu yüreği!..

Soluk alırken göğüs kafesi hızlıca kalkıp iniyor, utandığını belli etmemeye çalışıyordu.

Ah, bu duruşu çok iyi tanırım. Yıllardır gözlemlediğim bu görüntü, yüreğimin derinliğinde koca bir yaradır, kanar da kanar… Ne acıdır ki, o yara çoğu zaman kabuk bağlamaz, iyileşmez.

Şimdi, sizi eş duyumlu olmaya çağırıyorum. Haydi, arkanıza yaslanıp derin düşüncelere dalın.

Varsayın ki, bir oturağın tepesinde çırılçıplak, birilerinin size yardım etmesini bekliyorsunuz. Üstüne üstlük, us sağaltımınız da -yukarıdaki örnekte olduğu gibi- yerinde. Ancak, bugün köpüklü sularla akan sıcacık suyun altında yıkanırken, yarın tanımadığınız birinin yardımına gereksinim duyabilecek duruma düşebilirsiniz öyle değil mi? Yaşam bu, belli mi olur?..

Siz bu yazıyı okurken ben, sizin ansızın silkelenip yaşamınızda olası bir değişiklikte belleğinizi saran korku/utanma duygularının bağrınızı nasıl acıttığını duyumsar gibiyim.

Peki böyle bir durumda size nasıl yaklaşılmasını isterdiniz? Bunu hiç düşündünüz mü?

Sorular, sorular...

Yürek yakan yanıtlar...

Sevgili Dostlarım, 
Hepimizin çevresinde iyilik yapmak ereğiyle yaşlı bir bireyi yıkayan pek çok kişi vardır kuşkusuz. Bu düşünceden yola çıkılması insancıl bir durumdur. Buna diyecek sözüm yok. Ancak bu durum; iyilikten öte, yüce bir görevdir kanımca.

Anlatmak istediğim: “Durum; yıkadım, bitti, sıcacık sularla pakladım, daha ne olsun” olayı değildir kesinlikle.

Bana sorarsanız bu durum, yaşamda üzerimize düşen en önemli, en zor görevlerden biridir. Bu görev; çaba gerektirir, kişiye saygı gerektirir.

Yıkadığımız yaşlı bireyin yaşamı boyunca sayısız deneyimleri olan iyi bir gözlemci olduğunu unutmamalıyız.

Peki, yaşlı birini yıkarken özen gösterilmesi gereken konular nelerdir?

- Öncelikle sesimizi çok iyi kullanmamız gerekir.

- Kişinin sizi duyacağı ancak yumuşak bir ses tonuyla konuşmalı (çok yüksek sesle konuşmaktan kaçınmalı), konuşurken karşımızdakine güven duygusu aşılamalıyız. Bu çok önemlidir. Birey, böylelikle kendini güvende duyumsar, içini kemiren utanma duygusundan az da olsa uzaklaşır, soluk alışı düzelir.

- Konuşurken seçtiğimiz sözcüklerin kırıcı, alaysı olmamasına özen göstermeli, kısa ve yerinde tümceler kurmalıyız. Yaşlı dostlarımız kimileyin kırılgan olabiliyorlar. Bu gerçeği kulak ardı edemeyiz.

- Kişinin içinde bulunduğu duruma, bir gün kendimizin de düşebileceği gerçeğinden yola çıkarak, yardıma gereksinimi olan kişiye, “sevgiyle” yaklaşmak gerektiğini çok iyi bilmeli insan...
İyiliğe ve güvene giden yoldur, sevgi.

- Kendini böylelikle yavaş yavaş güvende duyumsayan bireyin, ona olan yakınlığınızı da duyumsayabilmesi için gövdesini yıkarken yavaşça kısa dokunuşlarda bulunmak, sizi karşınızdaki kişiyle yakınlaştıran en etkili yol olacaktır. Gövde dilini bu durumlarda çok iyi yönetmek gerekir, düşüncesindeyim.

- Bireyi yıkarken kendisinin yapabileceği,  suyu gövdesine dökme, sabunlanma, kurulanma- gibi işleri yapmasına yer yer izin vermek uzmanca bir duruştur.  Böylelikle yaşlı bireyin kendine olan özgüveni artar. Yaşlı olduğu için bir işe yaramadığı kanısından ivedilikle sıyrılır.

- Yaşlı insanlar çok üşürler. Üzerinde durulması gereken önemli bir konu da budur. Sıcak bir ortamda ancak uzun sürmeyen sürede yıkanmalarına özen göstermeliyiz.

- Ayarladığınız suyu yavaşça ayaklarından gövdesine doğru dökmek, son olarak da saçlarını yıkayarak yıkama işini sonlandırmak en doğru yol olacaktır. Suyun sıcaklığını kişinin kendisine danışıp sizi suyun sıcaklığı konusunda yönlendirmesini isteyebilirsiniz örneğin.

Sevgili Dostlarım, 
Şimdi o oturakta oturan kişinin, bunama sayrısı (hastası) olduğunu varsayalım. Usu yerinde olan kişiyle bunayan kişi arasında çok ince bir ayrıntı vardır.

O da şudur: “Oturduğu o oturakta yıkanmayı bekleyen bunama (Alzheimer) sayrısı o an için utanma nedir, algılayamaz. Utanma duygusu burada yerini korkuya bırakır. Kişi korkar. Sudan korkar, sizden korkar, elinize aldığınız çanaktan korkar. O, her şeyden korkar. Burada verilecek olan destek, kuşkusuz onun korkmasını önlemek yönünde olacaktır. Yaklaşımınızın yavaşça ve yumuşak olmasına özen göstermelisiniz.

Her iki görevi de uzmanca yerine getirebilmek her yiğidin yapacağı iş değildir. Yürek ister, yüreğinde acıma duygusu barındırmak ister, sevgi ister, emek ister ve her şeyden önemlisi direnç (sabır) ister.

Siz, hiç sessiz duvarların arasında; hiçbir şeyi anımsamayan/anımsayan, yardıma gereksinimi olan bir insan ile yüreğinizde yeşerttiğiniz insancıl duygularla baş başa kalmak nasıl bir duygudur bilir misiniz?

Peki ya bu duyguların bir insan yaşamında ne denli etkili olduğunu bilir misiniz?

Yaşayan bilir, derler ya hani; nasıl da doğrudur. Yüreğiniz o an sevgiyle atıyorsa, yanıtınız “evet” olacaktır, kuşkusuz. Unutmayalım; bu yerkürede hiç kimse uzman doğmadı. Her şey yaşayarak, yeni yeni deneyimler edinerek öğrenilir. İnsan yeter ki istesin, yeter ki sevgiyle çarpsın yüreği...

Ne mutlu böyle zor bir görevin üstesinden yüzünün akıyla çıkana. Ne mutlu yürek sesini dinleyip görevini sevgiyle bitirene...

Deneyimlerimden yola çıkarak, en içten, yansız duygularımla yazdığım bu yazımın siz dostlarıma bir izlek (yol gösterici) olması dileğiyle...

Esen kalın.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi