ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 28-12-2022 21:41   Güncelleme : 28-12-2022 23:42

Uzaklara Dalmış Gözlerim / 2. Bölüm

Yazan: Aydın Hanzala -UZAKLARA DALMIŞ GÖZLERİM / 2.BÖLÜM

Uzaklara Dalmış Gözlerim / 2. Bölüm

UZAKLARA DALMIŞ GÖZLERİM / 2.BÖLÜM 

Arkasından baktım, uzaklaşıyordu, içime bir ürperti düştü;
-Dur, dedim. 
Dönüp bakmadı, sanırım duymadı, bir daha "Dur!" dedim yüksek sesle. Durdu ama olduğu yerde kaldı, ne ses veriyor ne de dönüp bakıyor. Belki de üslubumdan hoşlanmadı, emri vaki gibi mi algıladı acaba: 

-Hayır dedi.Üslubunda bir kabalık yok, emri vakilikte yok, dedi. 
Ses vermesine sevindim. 

-Lütfen durur musun? Daha kibar bir ses ve üslup takındım.
Dönüp gözlerimin içine bilgece baktı ve gülümsedi:

-Neden gülümsedin? 

-Neden önce sert bir ses tonu, sonra neden yumuşak bir ses tonu? dedi. 
Afalladım. 

-Afallama dedi. İnsan ihtiyaç duyduğuna yumuşar ama ihtiyaç duymadığına bazen sert, bazen de umursamazdır, dedi. 

Vay be! İnsan genetiğini de iyi biliyor dedim kendi kendime:
-Biraz anlarım insandan; taşıdıklarından, biriktirdiklerinden, tabiatından,  yönelimlerinden, zaaflarından, dedi. 
Beni şaşırtmayı yine başarmıştı:

-Şaşırtmak değildi niyetim, dedi.

Sustum ve gözlerine baktım, onun gibi bilgece bakmak istedim ama çok yapmacık olduğumu bende biliyordum:

-Başarılı olmak istiyorsan taklitsel özentilerden uzak ol, dedi. 
“Nasıl?” dedim.

-Kendin ol, kendin olmazsan başkaları olursun ve bu durum seni senden uzaklaştırır, koparır, dedi. 
Haklıydı:

-Evet haklıyım, dedi. Çünkü doğruları söylerim, öyle ki senin dahi fark edemediğin yanılgıları bile ortaya döker söyleyebilirim. 
İçimden onu alkışlamak isteğim geldi:
 
-Hayır, beni alkışlama. Eğer beni takdir etmek istiyorsan beni anla, eğer beni anlarsan beni çok büyük bir şekilde takdir etmiş olursun, dedi. 

Çok güzel bir tespitti bu. Düşündüm, bu sözü anlamaya çalıştım:

-Bir söz, tespit üzerinde anlamaya yönelik düşünmek güzel bir emektir, dedi. 

-İnsanlar birbirlerini anlamaya yanaşmadığı için mi yalnızlar? dedim .

-Evet, dedi.
Birbirlerini anlamayan insanlar birbirlerine değer veremezler, birbirlerini takdir edemezler. 
Sadece işleri birbirine düştüğünde yapmacık  yüzeysel, sahte sözcüklerle birbirlerini överler, dedi. 

Bir kez daha düşündürdü beni, çünkü söyledikleri çok doğruydu. Yaşadığım ortama gitti düşüncelerim; bir de baktım ki, insanlar canciğer iken birden düşman oluyorlar, düşman iken birden canciğer oluyorlar. Nasıl olur da hem düşman hem canciğer oluyorlar? Ben bunları düşünürken... Sevgili yabancı arkadaşım durmadı, yine sessizliğime cevap verdi:

-Çünkü birbirlerine işi düşenler işlerini gördürene kadar canciğer olurlar dedi. Vefa önem arzetmez, hatır bilmek, kıymet bilmek, değer vermek bunların önemi yok. İŞİ DÜŞMÜŞLÜK İNSANI İnsana HATIRLATIYOR, dedi. 

-Bravo, dedim. 
Bana hüzünlü bir gülümsemeyle baktı. 

-Teşekkür ederim, dedi. Senin yüreğin neden çok yara alıyor diye sordu. 
Durdum, dona kaldım. Çünkü birden konu değişmişti. Hemen toparlandım ve “sanırım  çok saf bir insan olduğum için," dedim. 

-Hayır dedi. Saflık temizliktir, paklıktır, güzel bir meziyettir. Senin yüreğin çoook geniş ve geniş olduğu için çok yaralanıyorsun, dedi. 

Bu şahıs beni çok etkiliyordu. Etkili konuşuyordu:

-Yüreğini geniş tutma; tutarsan çabuk inanırsın, çabuk güvenirsin, çabuk seversin ve haliyle çabuk aldanırsın, çabuk yıpranırsın, çabuk unutulursun, çabuk yaralanırsın, 
dedi. 

O böyle konuşunca aklıma üstadın şu mısraları geldi:
"Ey, benim iyimser hâllerim, Çabuk aldanışlarım, 
Hep inanışlarım, 
Alttan alışlarım, 
Hatayı hep kendimde buluşlarım, 
Değmeyecekleri kafama takışlarım, 
Yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım, 
Herkesi, insan yerine koyuşlarım, 
Hepinize elveda…"
(Nazım hikmet ran) 

-Bilge insanlarla dost ol, dedi. Onlar kadir kıymet bilirler, insana değer verirler, dedi. 

İlk açık tavsiyesini duydum. Ve o sustu, ben sustum. 
"Dinlenelim mi?" dedi. 
"Evet." dedim....

***

BİRİNCİ BÖLÜMÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi