ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 28-04-2024 15:01   Güncelleme : 28-04-2024 15:54

Hayaller / Nevin Bahtışen

Yazan: Nevin Bahtışen -HAYALLER

Hayaller / Nevin Bahtışen

HAYALLER

Bir nehir kenarında olsam, otursam kayalıklara. Suyun huzuruna teslim etsem kendimi, renklerin ahengiyle dans etsem. Yüksek bir yere oturduğumda, aklıma ayaklarımı özgürce sallamak gelir.

Ayaklarımı salsam suya, beni mutsuz eden ne varsa alıp götürse. Ufuktaki gün batımının kızıllığı yıkasa doğayı, nehiri ve beni.

En güzel düşleri sürükleyip getirse bana. Beyaz zambakları, kırmızı gelincikleri konfeti gibi dökse suya. Kızıllığın her tonu kuşatmışken gökyüzünü, bir Anka kuşu alıp götürse maviliklere.

Arşın en derinliklerinden kayalıklara oturttuğum kendime dönüp baksam. Doğanın kızıla boyandığı bu saatlerde, saçlarımın buklelerinin alev alev yandığını görsem, kuşatılmış kızıllıkla.

Kıpırtısız saatlerce dalgın duruşumdan şikayet etmem, yeter ki hafızama nakşedeyim bu güzelliği.

Gören bir manzara tablosuna bakar gibi baksın, rahatsız olup şikayet etmem, yeter ki orada olayım.

Kapının açıldığını duymayan Neslihan, kendi hayal aleminde geziniyordu.

Buğra, girişini duymayan, dalıp gitmiş eşine seslendi.

“Neslihan hayallere dalmışsın yine, orada bana da yer yer var mı?”

Eşi, Buğra’ya dönüp baktı, derin uykudan uyanmış gibi.

“Senin her zaman yerin var hayatımda. Benim bu dünyada ne kadar yerim var bilmiyorum.
Baksana halime, bir yıldır yaşayamadığım hayatımı hayallerle süslüyorum.
Doktorlar yürüyebileceğimi söylese de, zaman zaman ben ümidimi yitiriyorum.
Düşünsene! Bir yıldır iki koltuk değneği ve bir bacağımın üzerinde zaruri ihtiyaçlarımı karşılıyorum. Buraya hapsedilmiş gibiyim.”

Buğra, eşinin bir hüzün çukurunda, bir çıkmazda kaldığını anladı. Sevgiyle yaklaştı, önüne düşen bukleli saçlarını şefkatle arkaya doğru ittirdi.
Neslihan’ın gözlerinin tam içine baktı; nefesi, kadının nefesine karışıyordu.

“Canım benim, sen tabi ki iyileşeceksin ve normal yürüyeceksin. Gitmek istediğin bir yer varsa söyle, seni oraya götüreyim.

Neslihan, başını eşinin omzuna koydu. Eşinin omuzunda huzurla kapadığı gözlerini açtı.

“Götüreceğini biliyorum, teşekkür ederim” diye fısıldadı eşine.

Kendisi için hazırladıkları salona bir göz attı, her şey kendisi için düzenlenmişti. Okumak istediği kitaplar alıp hazırlamışlardı. Geçmiş olsuna gelen eşin dostun kitapları yanındaydı. Her şeye tek tek göz gezdirdi, bunlarla uzun süre idare edebilecekti ama zaman zaman böyle boşluklara düşebiliyordu.

Bütün sevdiklerini yanında hissetse de, bir tarafı acı çekiyordu; her ne kadar itiraf etmese de.

Gözlerinden akan sessiz yaşlar, eşinin omuzunu ıslatmıştı.

Buğra, omuzundaki ıslaklığı hissedince, eşinin ağladığını anladı. Neslihan’ın yüzünü ellerinin arasına aldı.

“Böyle ağlarsan ben çok üzülürüm. Neye ihtiyacın varsa yapayım, nereye gitmek istersen götüreyim, bu durumu birlikte aşacağız; tamam mı canım?”

Neslihan burnunu çekti, ışıl ışıl gözlerle eşine baktı.

“Biliyor musun! Hayalimdeki manzara çok güzeldi. Resim yapmasını bilsem, o manzarayı senin için yapmak isterdim.”

“İyileşince resim kursuna gidersin, istediğin resmi yaparsın; tabi bana yapacağın manzara resmini de unutma.”

Kadın gülümsemeye başladı, eşinin gözlerinde aradığı her şeyi buluyormuş gibi bakıyordu.

Adam, eşinin burnunun ucuna bir öpücük kondurdu, eşini bağrına bastırmadan önce…

Editör: Dilek Tuna Memişoğlu 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi