DENEME
Giriş Tarihi : 12-05-2023 14:46   Güncelleme : 27-05-2023 03:02

Tanrıların Dili: Devangari / Hüseyin Uyar

Yazan: Hüseyin Uyar -TANRILARIN DİLİ / DEVANGARİ

Tanrıların Dili: Devangari / Hüseyin Uyar

TANRILARIN DİLİ / DEVANGARİ

İlk konuşma nasıl başladı veya son söz ne olacak? Elbette bunu bilemeyiz. Bir gerçek var ki, dünyanın sonu gelecek ve son bir söz ya da muhtemel bir çığlık duyulacak!

‘Muhtemel son’ hakkında bir fikrimiz olmadığı gibi, başlangıç konusunda da henüz netleşmiş bilgimiz bulunmamaktadır. Şimdilik teoloji veya mitlerin söyledikleriyle ve araştırmacıların elde edebildikleriyle yetinmek zorundayız. 

Araştırmacılar, dünyada aktif, az kullanılan ve pasif olmak üzere yedi binden fazla dil olduğunu tespit etmişler. Belli ki, varoluş devam ettiği sürece yeni diller de ortaya çıkacaktır. Çağımızda, sembollerin (emoji) ve kısaltmaların kullanıldığı yeni bir iletişim yöntemi gelişmektedir. Eğer bu yöntem gelişen zaman içinde dil olarak kabul edilirse, bizler de yeni bir dilin çıkışına şahitlik etmiş olmaktayız.

İşte bütün bunların ötesinde bir dil var ki, tam olarak çözüldüğünde Asya tarihi ve bağlı olarak insanlık tarihi yeniden yazılacaktır. Bölgede kazılara katılmış, aynı zamanda arkeolog, paleograf ve epigraf olan bir Türk uzmanı Ayasya'nın tarafımıza yapmış olduğu anlatıma ile;
“Devangari günümüz coğrafyasında, Afganistan ve Pakistan’ın kuzeyinden başlayarak Tibet’e uzanan ve oradan İndus Vadisi’ne giren bir dil… Bu dile ilk olarak, henüz Vedik-Hint kültürünün şekillenmediği bir dönemde Hindikuş Dağları’nın güney eteklerinde kurulmuş olan Mohenjodaro Antik Kenti’nde yapılan mezar kazılarında bulunan altın plaklar üzerinde rastlanmıştır. Sonradan kurulmuş olan Himalayaların güneyinde, Nepali’in batısında, Mohenjodaro’nun da kuzey doğusunda yer alan Harappa Antik Kenti ve sonrasında Tibet ve Nepal üzerinden daha aşağıya günümüz Rajastan’ın kuzeyine kadar yayılmış bir dildir…

Dili Tibet kökenli bir dil yaptığınızda, içine bir de Himalaya, Meru, Kailaş gibi tanrıların dağları olarak kabul edildiği için kendilerine kutsiyet atfedilen dağları da eklediğimizde, ‘tanrıların dili’ diye bir mit doğmuş olur.

Mistik bir yapıya sahip olduğu sanısı, aslında sadece henüz çözülememiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bunun nedeni de batılı paleografların, epigrafların ve dil bilimcilerin, benim gibi bu dilin kökeninin Tamgalarda aranması gerektiğini söyleyen bilim insanlarını susturmalarıdır. Çünkü eğer bu yol takip edilirse o zaman Türk tarihini, aşina soyundan daha eskiye, neredeyse M.Ö. 4000 yılına kadar geri götürebileceğiz. Ve bu zorla bir takım küçük çerçevelerin içine sıkıştırılmış Asya tarihini yeniden yazmak anlamına gelecek. Bu felsefeyi ve edebiyatı antik dönem Mısır etkisiyle başlayan Avrupa felsefesinin ve edebiyatının sanıldığı kadar orijinal olmadığı anlamına gelir. Bunun böyle olduğuna inanan çoğunluk maalesef  gerçekle karşılaşmaya hazır değil.”

Konusunda uzman olan dostumuzun bu açıklaması bizlerde bazı şüphelerin uyanmasına sebep olmuştur. Acaba, bu gün bildiğimizi zannettiğimiz insanlık tarihinde, epeyce hata ve yanılgı olabilir mi?  
Asya tarihi yeniden yazılır ise, Dünya tarihi de değişecektir. Belki de, felsefenin ve başka birçok kültür mirasının kökeni sayılan, Antik Mısır, Yunan ve son birkaç yüzyılda gelişen kıta Avrupa aydınlanmasının kaynağının çok daha eskilere dayandığını öğreneceğiz. 

Elbette ki, bu konu öncelikle uzmanlarının çözmesi gereken bir meseledir. Bizler, akademik dünyadaki çalışmaları takip etmeye devam edeceğiz.

Dileğimiz o dur ki; güçlü ve galip olanın yazdırdığı tarihten, tarafsız uzmanların yazdığı tarihe doğru hızlı bir geçiş olsun.

***

Kaynakça: AYASYA

Editör: Dr. Özlem Demir
 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi