DENEME
Giriş Tarihi : 14-01-2023 20:24   Güncelleme : 14-01-2023 20:34

Tabii ki Türkçe Edebiyat /2

Yazan: Hakan Cucunel -TABİİ Kİ TÜRKÇE EDEBİYAT /2

Tabii ki Türkçe Edebiyat /2

TABİİ Kİ TÜRKÇE EDEBİYAT /2

Osmanlı yıkıldı. Türkiye Cumhuriyeti devleti kuruldu. Çeyrekler bitti mi? Elbette hayır. Bizim milletin adam olamayacağını hemen anladı, çeyrekler. Bu milletle olmazdı. Türkçe mi? Dil değildi ki Türkçe. Nereye çeksen oraya giderdi. Göktürk Yazıtlarıymış? Boş laf. Birkaç taş parçası. Hunlar mı? Attila mı? O, bir barbar. Yıldırım Bayezid? Herhangi bir padişah. Niğbolu? Geçin onu.

Timur? Savaştan başka bir şey bilmez. Peki Semerkant, Buhara, nar kubbeli mimari, Ali Kuşçu… Bunlar boş işler. Ama Napolyon büyük komutan. Cezzar Ahmet Paşa? Hani şu Fransız donanmasını perişan eden komutan. Adını bilmezler. 

Yunan Medeniyeti'ni sorun siz çeyreklere. Hatmettiler ve öğrendiler. Avrupa'lı olsun çöpten olsun. (Hüseyin Rahmi Gürpınar; “Mürebbiye”. Bu roman, Fransız mürebbiye olmadan çocuk yetiştirmek zinhar haramdır, bunu beyan eder)
Cezzar Ahmet’in adını bilmeyenler için elbette ve sonuna kadar “Türkçe edebiyat" Kuruldu Cumhuriyet dedik ya çeyrekler başladı çalışmaya, kafa yormaya. Bu memleketin sorunlarını çözmeye. Bu defa Amerikancı oldular. Artık uygarlık Amerika'ydı. 

Oraya gittiler de her bir şeyleri öğrendiler. Demediler ki BATI bir yıkım merkezidir. Anlamadılar ki sömürgecilik diye bir şey var. Çok beğendikleri batı, bugün hâlâ Afrika ülkelerinin çoğunun parasını basıyor, bugün hâlâ koca bir kıtanın iliğini kemiğini sömürüyor.

Çeyreklerin bir ideolojisi yoktu. “insan hakları” diyerek etnik kimlikleri kaşımayı solculuk saydılar. “halkların kardeşliği” dediler bölücülük yaptılar.

Sanayileşme, ekonomik kalkınma, eğitimin sorunları ve başka basit konulara kafa yormadı çeyrekler. Toprak reformu, ziraat, köyden kente göç, gecekondular, çürüyen kültürümüz onların aklını meşgul edemeyecek kadar basit konulardı.

Eşkıya romanlarını sevdiler. Cumhuriyet Türkiye'sini sevemediler. Barışmadı yıldızları. Mustafa Kemal mi? Jakobendi çeyrekler için. Stalin’i sevdiler, Mao’ya hayran kaldılar da Atatürk’e içleri ısınamadı.
Küreselleşmeye taptılar. Özelleştirmeyi savunmayanla aynı masaya bile oturmadılar. Bunlar olmazsa çağdaş olamazdık. 1990’larda onlarca ülke bölündü. Hepsi aynı yöntemle paramparça edildi. 

Bizim çeyrekler başladılar etnikçiliğin yanına mezhepçiliği koymaya. Solculuğu siyasal kürtçülük sanıyorlardı. Pkk, onlar için halk savaşçısıydı. Dilleri varıp da ASALA’ya bile terörist diyemiyorlardı. Kıyamıyorlardı. Öyle hümanisttiler.

Oysa bunlardı ülkeleri bölüp parçalayan. Ama çeyreklerimiz Amerika'nca biliyor, Amerika'da yüksek lisans yapıyorlardı. 

Çeyreklerin kafası kızmasın. Bir anda insan hakları düşmanı olurdunuz. Her yere de yerleşmişlerdi. Yayınevlerine, müzik piyasasına, televizyon kanallarına çıkmışlardı. En iyi köşeleri tutmuşlardı. 

Onlar, Euro ve dolar karşılığında romanlar yazdılar da edebiyat nobeli aldılar maşallah. Hemen bizim soykırımcı olduğumuzu anladılar. Ermenileri katletmiştik. 

Herkese anlattılar bu gerçeği. Eğer kırılsa da yanlışı yazmayan KURŞUN KALEM' lerden değil de dövizle doldurulan bir dolmakalem iseniz elbette ve sonuna kadar “Türkçe edebiyat” 

Alman edebiyatı olur. İngiliz edebiyatı olur, Mozambik edebiyatı da olur da “Türk edebiyatı” asla olmaz. Eğer Pamuk Orhanları seviyor da AZİZ SANCAR’ı beğenmiyorsanız ve zaten beğenmeyin, ne yapmış ki Aziz Sancar? Tuttu Nobel ödülünü Anıtkabir’e götürdü de Atatürk’ün manevi kişiliğine armağan etti. 
“Türkçe edebiyat” tam sizin için. Siz “Türkçe edebiyat” diyin. Biz, Aziz Sancar’ın yanındayız. Biz, ulus-devlet’in yanındayız. Biz hakimi alnından vurup karısının ağzını burnunu kıran, Yılmaz Güney’in değil, Oktay Sinanoğlu’nun yanındayız. Biz küreselleşmeci değiliz, biz Türkçemizi seviyoruz. Biz hiç kimsenin etnik bilinçaltlarını deşmiyoruz. Biz mezhepleri oyarak Alevilik, İslam dışıdır demiyoruz. Biz parçalamayı değil birleştirmeyi seviyoruz. 

Her milleti aynı gözle görüyoruz, kimseyi ayırmıyoruz. Türkçe edebiyat sizin, büyük devletler kuran, uygarlıklar taşıyan, dünya tarihini şekillendiren, imparatorluklar inşa eden bir milletin evladı olarak, kendimizi inkar etmiyoruz. 

“Türkçe edebiyat” bu milleti soykırımcı ilan edenlerin, bölücülüğü solculuk zannedenlerin, tarih bilmeden tarihçi kesilenlerin;  “TÜRK EDEBİYATI” yalnızca bizim.

***

BİRİNCİ BÖLÜMÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi