DENEME
Giriş Tarihi : 13-01-2023 15:37   Güncelleme : 13-01-2023 15:50

Tabii ki 'Türkçe Edebiyat' /1

Yazan: Hakan Cucunel -TABİİ Kİ “TÜRKÇE EDEBİYAT” /1

Tabii ki 'Türkçe Edebiyat' /1

TABİİ Kİ “TÜRKÇE EDEBİYAT” /1

Tartışılması bile yanlış olan sorular vardır ki bunlardan biri başlığa konudur. 

Son zamanlarda aklı başında, lafı sözü dinlenir, belli makamların sahibi olan pek çok insanın dediği gibi doğru adlandırma “Türkçe Edebiyat”tır.
Çoğumuzca bilindiği üzere Osmanlı Devleti, 1830’dan başlayarak Avrupa’ya, eğitim almaları için öğrenci göndermeye başladı.O zamanlar Avrupa demek, daha çok Fransa demekti. 

Bu öğrenciler Fransa’da bir süre kalıp biraz da Fransızca öğrenip ülkelerine dönmeye başladığında “Avrupa görmüş adam” oldular. Devlet kurumlarında itibar gördüler ve haklarını yemeyelim “çeyrek aydın” oldular. Kendi değerlerini reddetmek, kendi insanını aşağılamak, Türkçe’yi küçümsemek gibi iyileşemez bir hastalığın esiri oldular. Onlar için ve onların yazdıklarını okuyup ezber edenler için elbette ve haklı olarak “TÜRKÇE EDEBİYAT”.

Tanzimatçılar için Fransa her şeydi. Öyle ki Tunus’u işgal ettiğinde bile “Fransa gibi demokrasi beşiği olan bir ülke bunu yapmamıştır” dediler. Fransa “çeyrek aydın”ların kıblesiydi. Fransa yanlış yapmazdı. Hatta bu nedenle Mithat Paşa, İzmir’deyken Fransız konsolosluğuna sığınmıştı.

Fransa’nın kendisini koruyacağına inanıyordu. Öyle olmadı. Mithat Paşa yanılmıştı. 

Çünkü Avrupa’ya gidip eğlence mekanlarını ezberlediler, bol para harcadılar. Sanayisini incelemediler de nasıl giyindiklerini, nasıl partiler verdiklerini öğrendiler. Bahçe düzenlemesinde Palmiye ağacına özendiler. Çınarlarımız vardı görkemli, onları görmediler. Onlar gibi yediler, onlar gibi gezdiler, “Romanlara konu oldu, Metres”ler (Hüseyin Rahmi Gürpınar) edindiler. Bunu Avrupalı olmak zannettiler. 

Hepsinden önemlisi Türkçe'yi küçümsediler. Dünya dili Fransızcadır zannettiler. 
Fransa merkezli Avrupa aşıkları, Tanzimat kuşağı ile sınırlı kalsaydı belki bir şeyler düzelebilirdi. Bu “çeyrek aydın”lar daha sonra da Avrupa aşıklığına devam ettiler. Bir ara Almanlar, yeni aşkları oldu. Sonra kendi aralarından bölündü çeyrek aydınlarımız. Çok yoruldular, çok ter döktüler. 

Büyük fedakarlıktı doğrusu bu kadar tartışmaları. Almanlar mı yoksa Fransızlar mı? Nasıl olduysa sonradan yeni bir güruh eklendi bunlara. Onlar asıl güçlü olanın İngilizler olduğunu şıp diye anladılar. İngilizler gibi olmalıydık. Magna Carta, Shakespeare filan, bunlar çok önemliydi.

Bir zamanlar ilkokulu bitiren öğrenciler ortaokula geçince dil kurası çekilirdi. Kurada üç dil vardı. İngilizce, Fransızca ve Almanca… 

Bu Çeyrek aydınlardan olabildiyseniz, bu üç dille uygar olunabildiğini anlayan büyük zekalardan biriyseniz,  elbette “Türkçe Edebiyat”….

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi