ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 10-10-2022 18:31

Ölümsüz Ruhlar

Yazan: Fatma Karataş - ÖLÜMSÜZ RUHLAR

Ölümsüz Ruhlar

ÖLÜMSÜZ RUHLAR

Bunalmışlığın verdiği ağırlık herkesi ondan uzaklaştırdı. O, hiç kimseyle geçinemediği gibi sürekli onlarla kavga ederdi. Bu geçimsizliği ailesine de yansımıştı. Ailesi bu durumu daha fazla katlanılmaz buluyordu. İşin kötü yanıysa o, ailesinin böyle düşündüğünü biliyordu. Ailesi bilmiyordu ama onlar ufacıkta olsa bir ilgi Aleda’ya göstermiş olsalardı belki de Aleda şuanda bulunmuş olduğu son noktaya gelmezdi. 

Aleda son zamanlarda eskisi gibi değildi. Son derece sakin ve sessizdi. Bu durumun ailesini korkutması gerekirdi fakat ailesi bu kaprisli, kavgacı halinden uzak olduğu için bu durumdan ziyadesiyle mutluydular. Aleda’nın zoruna giden de bu ya. Kimse ona neden bu halde olduğunu sormuyor onu pek önemsemiyordu. Aleda sürekli zihninde hiç kimsenin onu sevmediğini düşünüyordu. O kimselerin arasında ailesi de olunca kesin bir karar vermişti. Bu gece her şeyi sonlandıracaktı. Artık hiç sevemediği ışıktan sonsuza dek kurtulacaktı.
Son gününü odasında şiirler yazarak geçirdi. Yemek için dahi odasından çıkmadı. Ailesi yemek isteyip istemediğini sormadan Aleda’nın yemek yemeyeceğine kanaat getirerek onu çağırmamışlardı. Aleda tüm gününü buruk tebessümlerle şiir yazarak ve ailesini düşünerek geçirdi.

Vakit gittikçe yaklaşıyordu. Aleda şiirlerinin sonunda ailesine küçük bir not yazarak  defteri yatağına koydu. Onun için gerekli sayılabilecek birbirinden farklı beş tablet ilaç ve tavana asabilecek bir ipi yanına alarak camın kenarına geçip dışarıyı izlemeye başladı. Bugün hava her zamankinden biraz daha güzeldi. Sanki o da biraz sonra öleceğini hissetmişçesine ona  nispet yapar gibiydi. Aleda tüm bunlardan sıkılmışçasına iç çekip saatine baktı. Nasılsa tüm bunlardan kurtulacak düşüncesiyle odasından çıktı. Herkes bu saatte çoktan uyumuş olmalılardı. Aleda temkinli adımlarla zemin kata doğru inmeye başladı. Oturdukları apartmana nazaran zemin kat çok daha büyük görünüyordu. Aleda  sabırsızlıkla daha fazla  beklemeden hemen elinde ki tüm ilaçları su ile içti.  Ardından ipi tabure yardımıyla tavana sıkıca bağladı ve boynunu ipe geçirdi. 

Ayağının altında ki tabureyi hiçbir tereddüt göstermeden itince iple boynunun münasebeti daha da sıklaştı ve nefes almamaya başladı. Değişik bir hazla nefes alamaması onun hoşuna gidiyordu. Aleda’nın nefesi sıklaştıkça nefessiz kalışı artık ona haz değil acı vermeye başlamıştı. Aleda ne yaptığının yeni farkına varıyormuş gibi bu sefer çırpınmaya başladı. Ölüm ona neden bu kadar gecikmişti? Nefes alamamak o kadar acı vericiydi ki artık Aleda ölmek için Tanrıya yalvarıyordu adeta. 
Aradan saatler geçmesine rağmen Aleda aynı acıyla kıvranmaya devam ediyordu. Kapı hızla açılınca içeri kapıcı girmişti. Aleda sonunda diyerek kapıcının onu hemen indirmesini bekledi. Fakat kapıcı Aleda’ya yardım etmek  yerine şoka girmiş bir şekilde onun asılmış bedenine bakıyordu. Bu acıya daha fazla katlanmak istemeyen Aleda kapıcıya bağırmaya başladı.

“Daha ne bekliyorsun? Ölmek üzereyim kurtarsana beni”  kapıcı Aleda’yı duymuyor gibiydi. Hızla oradan uzaklaşarak bağırmaya başladı. Kapıcıcın bağırışını duyan apartman sakinleri korkuyla evlerinden çıkarak Aleda’nın olduğu yere doğru koştular. Aleda’yı gören herkes Aleda’yı bu iplikten kurtarmak yerine ona dehşete düşmüş vaziyette izliyorlardı. Aralarından biri;

“Bu ne yapmış?” diyerek ağlamaya başladı. Aleda o kadar çok acı çekiyordu ki ipliklerden dolayı bu sefer acıları çığlıklarıyla dışa vurdu kendini. Buna rağmen kimse onu kurtarmıyordu bu acıdan. İçeri hızla Aleda’nın annesi ve babası girince umutla onlara baktı.

“Anne lütfen kurtarın beni artık. Canım çok yanıyor nefes alamıyorum” . Annesi Aleda’yı  o vaziyette görünce gür bir çığlık attı.

“Aledaa! İndirin onu orda lütfen Aledaa” dedi ve diz kapağı onu daha fazla taşıyamadığından yere düştü. Oradakiler sonunda Aleda’yı o iplikten kurtarınca Aleda’nın bedeni annesinin önüne düştü. Annesi gördüğü beden karşısında dona kalırken Aleda zor da olsa ayağa kalkmıştı. Annesi yine, “Aleda!” diye feryat ederken, Aleda annesini sakinleştirmek için annesinin omzuna dokununca ürperdi. Daha da kötüsü yerde yatan bedeni görünce korkuyla çığlık atıp gerisin geriye gitmeye başladı. Çarptığı beden onu yine ürpertince yere oturup olanca gücüyle çığlık attı. Bu imkansızdı . O ayaktaydı. Yerde yatan beden onun olamazdı. Odada bulunan kim varsa hepsine yalvardı Aleda onu görebilmeleri için. Hayatında hiç bu kadar görünebilmek için çaba göstermemişti. Ölümü böyle hayal etmemişti. Tanrıdan son kez medet umdu.

“Lütfen Tanrım lütfen lütfen küçük bir şans daha ver.” Elini boğazına götürdü nefes alamıyordu. İpten kurtulmuştu ama ip hala boynundaymış gibi acı çektiriyordu. “ Nolur Tanrım küçük bir şans daha ver. Bir daha öyle bir hata yapmayacağım. Of Tanrım canım çok yanıyor” diye feryat ediyordu.
Annesi ve babası Aleda’ın bedenine sarılmış bedeni sarsıyorlardı. Aleda onları bu halde görünce daha da kötü oldu. Ölüm sonsuz bir yok oluş değil miydi? Neden hala tüm bunları görmek zorunda kalıyordu ki? 

Aleda  Tanrıya yalvarırken ardından gelen gür ve ürpertici sesle bedeni kaskatı kesilmişti. Hızla arkasına döndü. Kocaman dumansı  bir silueti görünce korkuyla yine geriledi. 

“Hazır mısın  adem oğlu?” diyen dumansı siluet Aleda’yı daha da korkutmuştu. Yalnızca, “neler oluyor?” diyebilmişti Aleda.

Siluet Aleda’ya yaklaştıkça Aleda’nın nefesi daha da daralıyor yine aynı acıyı çekiyordu. Acısı o kadar katlanılmaz olmuştu ki dumansı siluete acı içinde “yaklaşma artık” diye yalvarmaya başlamıştı. Dumansı siluet;

“Artık çok geç bir ömür ölümsüz ruhların yanına gidiyorsun. Artık kurtuluşun yok” deyince Aleda hissettiği tarifsiz pişmanlığını nasıl hafifleteceğini bilmiyordu. 

“Orda bana ne olacak?” sorusunun cevabını korkuyla bekledi. Dumansı siluetten cevap gecikmedi.

“Her an her saniye bedenine verdiğin eziyeti aynı acıyla yaşayacak ve hayatında neler kaçırdığını büyük gün gelene kadar izleyeceksin. Bunlar bedenine verdiğin acının cezası” dediği gibi derin bir nefes aldıktan sonra üflediğinde Aleda’nın ruhu ölümsüz ruhların olduğu yere uçtu.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi