GEZİ YAZISI
Giriş Tarihi : 24-02-2024 23:24   Güncelleme : 25-02-2024 05:25

Midyat Mardin Diyarbakır Gezisi-1 / Servet Bardak

Yazan: Servet Bardak -MİDYAT MARDİN DİYARBAKIR GEZİSİ /1

Midyat Mardin Diyarbakır Gezisi-1 / Servet Bardak

MİDYAT MARDİN DİYARBAKIR GEZİSİ /1

Sabah erkenden kalkıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra, ilk işim valizimi yani sırt çantamı hazırlamak oldu. Oğlumu kaldırdıktan sonra beni taksiyle Batman’a gitmek için otogara götürmesini rica ettim ve ikimiz beraber ilk önce çarşıya gittik.

Oğlum bana; “Kahvaltı yapmadın, sana büryan kebabından bir dürüm yaptırayım, arabada beş dakika bekle, geliyorum baba” dedi.

Fazla zaman geçmeden, elinde büryan kebabından dürüm yaptırmış olarak gelen oğlumla birlikte taksiyle sabahları Batman’a giden dolmuşların kalktığı kahvehanenin önüne geldik.

Oğlum beni dolmuş durağında indirdikten sonra gidence, ben de kahvede oğlumun yaptırdığı dürümden yedim, üzerine bir çay içtim ve biraz bekledim. Kısa zaman sonra, Batman’a hareket etmek için dolmuşa bindim.

Herkes yol ücretlerini verdi, sonra Batman’a doğru yola çıktık Bir saat on beş dakikada Batman’a vardık.

Mardin’e gitmek için, Mardin otobüs dolmuş yazıhanelerine gidip Mardin’e gitmek istediğimi söyledim.

Yazıhanedeki görevli; “Mardin arabası az önce gitti, ikinci sefer öğlen saat bir gibi gidecek“ deyince, “Peki şu an nereye giden otobüs var?” diye sordum bu kez.

“Yirmi dakikada bir Nusaybin seferleri var, istersen Nusaybin’e git, oradan da Mardin’e geçersin” dedi.

“Olur, bakayım bir araba bulmasam gelirim” dedim.

Otogarı biraz gezdikten sonra, az ötede ilçe otogarında on dakikada bir Midyat’a giden dolmuşların kalktığını, bir adamdan öğrendim.

Hiç zaman kaybetmeden ilçe garajına gittim. Söylendiği gibi, yirmi dakikada bir dolmuşların kalktığını gördüm ve Midyat için hemen biletimi kestirdim.

Batman Midyat arası tam bir saat mesafede ve bir saat sonra Midyat’a vardık. Daha sabahın erken saatleriydi; öğlene üç saat vardı, yani saat on buçuktu. Şimdi Midyat’a gidince gezmeden olmaz diye düşündüm.

“İlk önce, değişik kültür, inançların ve dillerin olduğu bu güzelim ilçeyi gezmeliyim” dedim kendi kendime.

Ve şehir merkezine yani eski Midyat olarak tabir edilen yere doğru yürüyerek, sokak aralarına karıştım. Yolumun üstünde, “Şairim” yazan bir müze gördüm.

Aynı sokakta, az ileride Süryani kilisesi olan Mor Barsavmo Kilisesi vardı ve bu kilisenin kapısını açık görünce, ziyaret etmek istedim.

Kilise avlusunda bir görevlinin masada oturduğunu görünce, yanına giderek; “Kiliseyi gezebilir miyim?” diye izin istedim. Kilise avlusunun hemen yanındaki, sınıf gibi sıralarda oturan bir kaç çocuğun, Süryanice ders almak için gelip beklediğini gördüm.

Kiliseyi dolaşırken bir iki kapıyı açmak istedim ama kapalı olduğu için içeriye giremedim. Avlu içindeki, dama çıkan merdivenlerde resim çeken üç genç kızla tanıştım. Kerbora’dan ziyarete geldiklerini öğrendiğim bu üç genç ziyaretçiden, birkaç kare resim çekmelerini rica ettim.

Sonra sokakta gelip geçenlerden de, birkaç resim daha çekmelerini rica ettim. Sonra, Midyat’ta gezilecek yerleri çarşıdaki insanlara sordum.

Dizilerin çekildiği konakların bulunduğu eski Midyat’ın olduğu yerlere yürüyerek giderken yanımda bir taksi durdu. Camı açan şoför; “Konakların bulunduğu yere mi gidiyorsunuz? Gelmek isterseniz binin arabaya” deyince; “Olur. Gezilecek tarihi neresi varsa burada, bana söyleyebilirsiniz, ziyaret etmek isterim. Ben de komşu ilden geliyorum. Buraya ilk gelişim, çok heyecanlıyım gerçekten. Değişik medeniyetlerin, dinlerin olduğu, farklı dillerin konuştuğu bu kadim şehri tanımak istiyorum” dedim.

“Ben de Adanalıyım, bir dükkanımız var; arkadaşımla birlikte çalıştırıyoruz” dedi ve konakların bulunduğu bölgeye çok yakın bir yerde indirdi beni. Biraz yürüyünce, yurdun her bölgesinden ve yurtdışından gelen insanların, rehberler eşliğinde gezdiğini gördüm.

Tarih ve kültür kokan yerleri, konakları ve müzeleri inceliyorlar, bir yandan da bu eşsiz güzel tarihî yerlerin tarihçesi hakkında bilgi alıyorlardı. Ben de onlara karıştım ve bu güzelim yerler hakkında tarihi bilgileri dinledikten sonra içeriye girdim.

Sonra, Mardin Müzesi’ne gittim.

Yurdun her yöresinden, ilinden ve yurt dışından gelen, yerli ve yabancı turistleri gördükçe, kendimi yabancı bir ülkenin şehrinde hissettim.

Gerçekten de masal gibi bir şehir; tarihi dokusuyla açık hava müzesini andırıyor ve insanı kendine hayran bırakıyor Mardin.

Mardin, geçmişinde birçok kültüre ve medeniyete ev sahipliği yapmış, hatta günümüzden 50.000 yıl öncesinden itibaren yerleşim görmüş.

Mardin, bu zamana kadar; Akadlar, Babiller, Hurriler, Mitanni Krallığı, Roma ve Bizans İmparatorluğu, Selçuklular, Artuklular gibi önemli medeniyetlerin merkezi sayılmış.

Mardin Müzesi de, bu medeniyetlerin birçoğunun günümüze kadar gelen eserlerini, ziyaretçileri için sergilemektedir.

Mardin Müzesi içindeki eserler, müze gezi planı yardımıyla çok rahat gezilmekteydi.

Aşağıdaki bölümlerde anlatılacağı üzere; müze, temelde beş bölümden oluşmaktadır.

Bunlar; Kazılar, İnanç, Ticaret, Sahte Eserler ve Yaşam Salonu’dur.

Ayrıca bir de “Arkeopark” olarak adlandırılan ve kentsel arkeoloji konusunun işlendiği müzenin alt katındaki bahçede bulunan bölüm bulunmaktadır.

Daha sonra, çarşısında ve dar sokaklarında yürüdüm, eski Mardin Valiliği önünde resimler çektim.

Mardin’de yaşayan, Amerikalı aktris ve fotomodel Marilyn Monroe’ya benzerliğiyle ünlenen Melek Karahan adındaki bir hayvansever, kazancının yüzde doksanını harcayarak yaptırdığı; “Kedi Sığınma Evi” sokağında birçok resim çektim.

Editör: Serhan Poyraz 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi