GEZİ YAZISI
Giriş Tarihi : 16-04-2024 00:41

Bir Semt Hikayesi - Feriköy - Bomonti / Ebru Bozcuk

Yazan: Ebru Bozcuk -BİR SEMT HİKAYESİ / FERİKÖY - BOMONTİ

Bir Semt Hikayesi - Feriköy - Bomonti / Ebru Bozcuk

BİR SEMT HİKAYESİ / FERİKÖY - BOMONTİ

Kırmızı tuğlaları ve mimarisi ile, zaman tünelinden çıkmış gibi bir bina karşılıyor sizi Bomonti'de...

Gökdelenlerin ve beton yığınlarının arasında, zamana direnircesine, tüm zarafetiyle selam veriyor size.

Bölgenin adı Feriköy... Eski adı; “Aya Dimitri”
olan küçük bir Rum köyüymüş bir zamanlar. Burada yaşayan Fransız soylusu Mösyö Ferry'nin, dönemin padişahı Sultan 3.Ahmet'e yaptığı bir iyilik sonrası, sultan tarafından o bölgeye; “Feriköy” ismi veriliyor.
1890 yılında İsviçreli Bomonti kardeşler tarafından kurulan Bomonti Bira Fabrikası nedeniyle de, fabrikanın etrafındaki alan; “Bomonti” olarak adlandırılıyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nda, modern bira üretim tekniği ile imalata başlamış olan ilk bira üretim tesisidir. Türkleri bira ile tanıştıran bu aile, aynı zamanda semte de adını vermiş olur. Bomonti Bira Bahçesi, 1930 'lu yıllarda, bu fabrikanın avlusunda Istanbulluların hizmetine açılmış. Bu hizmet 1950'li yıllara kadar sürmüş. O dönemin sosyal hayatı açısından, çok önemli bir buluşma yeriymiş.

Bomonti tarihi, Cumhuriyet dönemi öncesinden beri Ermeni, Rum ve Türklerin sıcak komşuluk hikayeleri ile dolu. O dönemde tüm şairler, tiyatrocular, ressamlar Bomonti bira bahçesinde vakit geçirirlermiş. 1950'li yıllarda farklı dini inançlara ve etnik kökenlere sahip insanların bir arada yaşadığı Feriköy'de, Bomonti Bira Bahçesi ziyaretçilerinin büyük çoğunluğu; Rum, Ermeni, Gürcü, Yahudi ve Süryani kesimmiş.

Doğuş grubu ve Yapı Kredi işbirliğiyle 2015 yılında “Bomontiada” olarak tekrar hizmete açılmış. Fabrika binası restore edilmiş.

Bu kompleksin içinde büyük usta Ara Güler’e ait muhteşem bir fotoğraf müzesi var. Ücretsiz gezmek mümkün. Kullandığı fotoğraf makinalarından, kişisel arşivindeki fotoğraflara, ilk gençlik yıllarından, ailevi belgelere kadar bir çok şey görülebiliyor.

Salvador Dali, Picasso, Churchill gibi bir çok ünlü isimle röportaj yapmış, fotoğraflarını çekmiş büyük bir sanatçıdır Ara Güler...

İstanbul'u böylesine fotoğraflayabilmek ne muhteşem bir ustalık...

Bence, İstanbul bir nevi Ara Güler, Ara Güler'de İstanbul'dur...

Bir şehrin hafızasını, bir fotoğraf karesine sığdırabilmek…

Işıklar, gölgeler, sesler, kokular her şey içinde sanki... Şehrin tüm fısıltılarını, gizlerini o fotoğraflarda duyabilir, görebilirsiniz. Galiba sihiri de bu, Ara Güler fotoğraflarının...

Yıllanmış tonozların arasında onun fotoğraflarıyla eski İstanbul 'u solumak şahane bir his...

Eski bahçelerin tadı kalmasa da, kırmızı tuğlalı o fabrikada üretildiğini hayal edip, soğuk bir bira içerek, eski İstanbul'u anmak büyük bir keyifti. 

Aklımda ARA Güler'in şu sözleri;  "Hayalimdeki İstanbul ya bir vapurdur ya bir kuş..."

Benimki neydi acaba diye düşünerek ayrılıyorum Bomonti'den...

Tüm gidenlere kalpten bir selamla...

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi