ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 25-08-2022 05:07

Merhaba Yapay Zeka

Yazan: Betül Eren - MERHABA YAPAY ZEKA

Merhaba Yapay Zeka

MERHABA YAPAY ZEKA 

Bugün mucitleri düşünerek başladım güne. Hayatımızı kolaylaştıran icatları yapan o değerli insanlar… Neler neler kazandırdılar bizlere. Bu buluşlardan biri de düdüklü tencere, özellikle biz kadınların en önemli yardımcısıydı çalışırken… En zor pişecek yemekleri bir saat içinde hazır edebilirdiniz. Muhteşem bir buluştu. Düdüklü tencerenin tarihçesine baktığımda oldukça eski bir buluş olduğunu gördüm. Düdüklü tencereyi bulan Fransız bir bilim insanı Denis Papin.

Denis Papin 17. yüzyılda yaşamış ve  yaşamının büyük bir bölümünü memleketi Fransa’dan uzakta İngiltere ve Almanya’da geçirmiş ve adını bir fizikçi ve mühendis olarak duyurmuş. Kendisi buhar makineleri tasarlamış ancak fikirlerini hiçbir zaman ticari olarak pazarlamayı düşünmemiş. Tarih onu düdüklü tencerenin mucidi olarak tanımış. Aslında en ilginci de, tıpkı şimdilerde gençlere ailelerin istediği eğitimi almaları için baskı yapıldığı gibi; Papin’e de tıp eğitimi alması için baskı yapılmış. Bizlere, özelikle de kadınlara müthiş bir armağanı olmuş bu bilim insanının. Aslında erkekler duymasın ama ev içinde o kadar çok buluş var ki kullandığımız, sanki sadece biz kadınları düşünerek yaratılmışlar…

Gerçekten de hayatlarımızı kolaylaştırmak için bilim insanları neler neler bulmuşlar insanlık tarihi boyunca. Ben, en önemli buluşun elektrik olduğunu düşünürüm her zaman. Ya elektrik olmasaydı? Bir başkası cep telefonu diyebilir, bir başkası internet, bir diğeri matbaa…

Peki ya sizce? En önemli buluş nedir? 
Tekerlek dediğinizi duyar gibiyim, kimileri de ateş dediler, bir başka kesim para, çelik, büyüteç, telgraf, penisilin, buhar makinesi, araba, uçak… O kadar çoklar ki…

Şimdilerde belki de en önemli buluş yapay zeka ve robotlar. İnsanları giderek yok etmeye azimliler sanki. Yapay Zeka, ilk önce bizleri yenmeye geldi. Neredeyse düşüncelerimize bile nüfuz edecek. Neyi düşünsek karşımızda, neyi hayal etsek onu da çıkaracak bir gün. Korkutucu bir hızla ilerlemeye devam ediyor. Neredeyse bizler kaçtıkça o kovalayacak hale geldi. Evlerimize girdi, iş yerlerimize girdi, hatta yapay zekanın kontrol ettiği üsler bile olması çok yakın bence. Düşünsenize; dünyanın çevresi yaklaşık olarak 40.000 km. Bir çok firma tarafından uydular peş peşe uzaya gönderiliyor. Çok kısa bir süre sonra, dünyanın çevresindeki uydu sayısı şimdilik planlandığı gibi en az 40.000 adede ulaştığında (gelecekte çok daha fazla sayıda olabilir.) her 1 kilometrede bir uydu olacak. Yani kısaca dünyaya nefes alacak yer bile kalmayacak. Hani diyorlar ya iklim krizi falan diye, belki de en büyük iklim krizi atmosferi baştan başa saran bu uydular yüzünden olacak. Buna kim hayır diyebilir ki? Aksini savunacak da, doğru kabul edecek de veri henüz elimizde yok. 

Cep telefonları, akıllı telefonlar, internet v.s derken gizli saklı hiçbir şey kalmadı hayatlarımızda. Buluşları yapanlar sanırım bunları düşünmediler. Hepsi insanlık için güzel bir şeyler yaptıklarını düşünerek yola çıktılar ama sonuçta insanlığın elleri kolları görünmez ağlarla bağlanmaya başladı bile. Çözüm var mı? Bilmiyorum, ama galiba yok. 
Benim bildiğim kadarıyla, atom bombasını Hiroşima’ya atan pilot nelere sebep olacağını bilmiyordu. Bir düğmeye basmakla binlerce insanı bir anda yok ediverdi. Doğrusu ya onun yerinde de, bu buluşu yapanın yerinde de olmak istemezdim.
Tarımda kullanılan makineleri seyretmek bir mühendis olarak beni çok etkiliyor, hatta büyülüyor. Bir yandan da düşündüğümde ne yazık ki basit işçilere yapacak iş bırakmıyoruz. Aynı şey aslında sanayinin tüm dalları için geçerli. 

Robotların hizmet etmeye başladığı lokantalar çok yakın bir zaman diliminde yaygınlaşacak. Sadece o da değil, kısa bir süre sonra robot doktorlarla da tanışacağız ve bir robot sadece kendisine öğretileni yapacak olursa, suiistimaller de yolsuzluklar da ortadan kalkacak ama ya bu robotları işleten yapay zeka onlara başka türlü hükmetmeye kalkacak olursa? Olmaz demeyin hemen, olabilir de neden olmasın? Yapay zekanın ellerinin kollarının nerelere kadar uzanacağını şimdiden kim hayal edebilir ki?
Aslında robotları nerede kullanmıyoruz ya da kullanamayız diye baksak belki çok daha kolay olur. Çünkü tıptan endüstriye her alana girdiği gibi, sadece o da değil hizmet sektöründe de çok yakında örneğin kuryeler yerine robotları görmeye başlayabiliriz. Şimdilerde robotlardan oluşmuş bir bakanlar kurulu sizlere çok ütopik gelebilir ama bir zamanlar cep telefonuyla haberleşmek ve internette öyleydi. Ya da savcılar, hakimler, kısaca mahkemelerde de robotlar kullanılabilir mi?

Elbette… Robotlardan oluşmuş bir meclis, siyasi parti, parti başkanı ve sonunda “Aman Tanrım” dediğinizi ve nefesinizi tutmaya çalıştığınızı görür gibiyim, devlet başkanları, başbakanlar, parti liderleri falan derken, bizim olan her şeyi robotlara kaptırabiliriz. Ah zavallı insanlar, yani bizler, elimizdeki her şeyi kendi yarattığımız Yapay Zeka’ya kaptırdığımızı ne zaman fark edeceğiz?  

1984 adlı kitabında George Orwell’in yazdıkları neredeyse gerçek olmadı mı? Hem de elli yıl gibi bir zaman diliminde. Artık teknolojinin ilerlemesi, yaydan fırlatılmış bir ok gibi. Nerede duracak neler olacak hiç birimiz bilmiyoruz. Belki tahayyül bile edemiyoruz. Bir gün insanlar için yapılan binaların, ofislerin pek çoğunun işe yaramaz hale geleceğin ve pandemi koşullarının herkesi başka bir düzene doğru iteleyeceğini 2019 yılının ekim-kasım ayında kim ya da kimler tahmin edebilirdi ki? Yoksa tüm bunları bilerek planlayanlar var mıydı?

Aslında yazımın başında da dediğim gibi, her şey elektrikle başladı. Olmasaydı, pek çok buluş bu kadar yaygınlaşamazdı. Biz son derece basit konularla uğraşıp dururken, bilim insanları, biz zavallıları daha nasıl kontrol edebiliriz diye yeni yeni stratejiler geliştirmeye devam ediyorlar. 

Şimdi şöyle bir düşünelim, örneğin madenlerde çalışan robotlar, maden işçilerinin değil ama maden sahiplerinin işlerine gelir mi gelmez mi? Gelir… Kesinlikle gelir. Bütün maden işçileri işsiz... Tarım işçileri yerine kullanılan ekim yapan, sonrasında hasadı sağlayan robotlar, tarla sahibinin işine gelmez mi? Gelir… Kesinlikle gelir. Tıpkı traktörün ilk kullanılmaya başladığı zamanlar gibi. Yeni metrolar sürücüsüz olarak hatlarda çalıştırılıyor. Eee bu da yerel yönetimlerini işine gelir mi? Gelir… Hem de nasıl gelir…O kadar sürücü de işsiz kaldı. Üstelik bu robotların sendikası da yok, ikramiyesi de, yan ödenekleri de, yemekleri de, servisleri de, çay paydosu da, yıllık tatili de… Yani insanlar gibi değiller. Hiçbir şeye ihtiyaçları yok! Yok belki tam da öyle değil, arada bu robotlarında bakımlarının yapılması gerekebilir. Ya da güncellenmeleri…
Herhalde uzun hazırlıklar sonucunda oluşturdukları stratejileri tüm insanlığın hayrına kullanacaklarını düşünecek kadar da aptal değiliz. Amaç ne?

İnsanlığı kontrol altında tutmak. Bir gün yapay uzuvları yapmayı da başarırlarsa, hele ki kafa nakli falan gibi konuları da becerirlerse, aman tanrım dünyadan kaçmak istesek de kaçacak yerimiz yok. 

Şimdilerde ülkeyi terk etmek bazılarına çözümmüş gibi görünse de o devirler geldiğinde dünyayı terk etmek mümkün olacak mı? Batı uygarlığı bu konuda çok akıllı hamleler yapıyor önce strateji kurumlarında neler yapılacağını planlıyor sonra da nadasa yatıyorlar. Arada bir, geliştirdikleri stratejilerden birini ortaya sürüp, ünlü gazetelerin köşe yazılarında falan bahsetmeye başlıyorlar. Ya sonrası? Bence işte o zaman dilimi çok önemli. Aynı anda, aynı konuları işleyen pek çok film çekiliyor, kitap yazılıyor, beyinler çorba ediliyor ve aslında korku salınıyor içlerimize. İşlenen konular da hep aynı. “Dünyanın sonu geliyor, nüfusumuz çok fazla, dünya bu kadar canlıyı besleyemez, robotlar bizim her işimizi yapabilir, basit insanlara da hiç gerek yok.” 

Bir yandan başka gezegenlere gitmek için hazırlıklar yapılırken, sürekli bu dünyada artık yapılacak bir şey kalmadığı önce fısıldanarak, sonrasında yüksek sesle hepimize defalarca anlatılırken, neden bir yandan da dünyadaki en verimli topraklarını ellerine geçirmeye çalışan bir konsorsiyum var?

Siyasetçiler bu teknolojik devrim yıllarında bile hala dünyayı kendilerinin şekillendirdiğini düşünüyorlarken, aslında yapay zekayı üreten mühendisler tarafında yönlendirildiklerini ne zaman anlayacaklar? 

Çok kısa bir zaman dilimi içinde bu kadar gelişim göstereceği belki de hiç düşünülmeyen yapay zeka üreten beyinler, ülkelerin ve dünyanın finansmanını idare etmeye başladıklarında artık çok geç olmayacak mı? Farkında mıyız bilmiyorum ama kripto paralar her tarafımızı sarmaya ve bazı ülkeler de bu paraları milli para olarak kabul etmeye başladılar bile…

Gelecek nesillerde bence en önemli ve para edecek konu, bilgi olacak ve her şeyin üstünde konumlanacak. Teknolojik sıçramanın gerçekleştiği bugünlerde, ne siyasetçiler, ne de kalabalık yığınları oluşturan halkın büyük çoğunluğu konunun farkında bile değiller… Yapay Zekanın, zeki beyinler tarafından üretilmiş algoritmaları yavaş yavaş bir bulut gibi ortalığı kaplamaya başladı.
Abraham Lincoln, “Tüm insanları bir süre kandırabilirsiniz, ama tüm insanları sürekli kandıramazsınız…” demiş. Şimdilerde tüm siyasi organlar, bu kandırmacayı medya üzerinden yapmaya çalışıyorlar. Medyayı kontrol altına almaya çalışan yönetimler, olayları istedikleri gibi göstermeyi başardılar. Ama bu ne kadar sürebilir?

Ya yapay zeka medyayı da kontrole başlarsa?
Bir gün, yapay zekanın işsiz bırakmaya başladığı yığınlar, birleştiklerinde ve mücadeleye başladıklarında, kim daha kazançlı çıkabilir? 2050 yılına ulaştığımızda, teknolojinin bizlere sağladığı imkanların neler olacağı konusunda sadece tahminlerimiz var. Kimse gerçekte neler olacağını bilemiyor. Tarım devrimiyle birlikte bir arada yaşamaya başlayan insanlar, endüstri devrimiyle birlikte, rahatlığı keşfettiler. Sizce bu konfor alanlarından çabucak vazgeçebilirler mi?

Yapay zekanın girmediği alan yok derken, pek de şaka etmiyordum. Edebiyat, müzik ve resim gibi sanat dallarında bence en önce, müzikte yapay zekanın bestelediği müzikleri dinlememiz mümkün olacak. Bir roman düşünün, çeşitli olasılıklara göre yönlendirilerek, çok sayıda seçenekten yararlanarak, romanın gelişimine de, sonucuna da siz karar veriyorsunuz. Yani, yazarın değil, sizin seçimlerinizle şekillenen kitaplar var. Aman Tanrım, Tolstoy’lar, Charles Dickens’lar, Thomas Mann’lar ne yapacaklar şimdi? Aynı olasılıklar zinciri, diziler, sinemalar, tiyatrolar için de geçerli olduğunda, hayran olduğumuz beyinlere ne olacak? Yani, bu mesleklerin de elimizden gitmesi olası değil mi? Ya aynı şeyleri gazete haberlerine uygulayan ve manipüle eden yapay zeka? Nelere sebep olabilir? Kısaca, şimdilik(!) insanların üstün olduğunu düşündüğümüz her alana girebilirler. 

Yapay zeka hakkında düşünmeye başlamış ve biraz beyin jimnastiği yaparken, belki de onun en önemli özelliği, bir ağ üzerinden birbirlerine bağlanabilir olması, yaygınlaşması, bakımlarının kolay yapılabilir olması ve yazılımında herhangi bir güncelleme gerektiğinde, tek bir tuşla güncellenebilecekleri konusudur. Güncelleme ya yanlış gelirse?

Korkutucu sonuçlara yol açarsa? Her zaman ve her olasılıkta doğru sonuç alacağımızın garantisi ne? 
Şimdilerde var olan, yazılımcıların kabusu olan Hacker’lar, yapay zekayı etkilemek için de uğraşmayacaklar mı? Yani kısaca, “Yapay Zeka Hacker’ları”  ortaya çıkmayacak mı? Bence kesinlikle olacak. Hatta belki “Yapay Zeka Mafyası” bile oluşacak…

Gelecek günlerde, belki de en doğrusu, insan ve yapay zekanın birbirlerine rakip olmaları değil de, birlikte hareket edebilmeleri olacaktır. Yani, yakın gelecekte bu hiç de göz ardı edilecek bir konu olmayacak bence.

İyi düşünün, tüm bu saydıklarıma “Hadi canım, sen de! Çok hayalcisin, kurgu muhteşem ama insanlar birbirlerine bu kadar kötülüğü yapmaz, yapamaz…” diyebilir misiniz?

Belki dersiniz ama ben inanıyorum ki çok kısa bir süre sonra, hayalini bile kuramadığımız pek çok konu birer birer önümüze serilecek. O halde?

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi