ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 08-05-2023 15:10   Güncelleme : 08-05-2023 16:56

İyilik Çoğalsın / Yusuf Sarıkaya

Yazan: Yusuf Sarıkaya -İYİLİK ÇOĞALSIN

İyilik Çoğalsın / Yusuf Sarıkaya

İYİLİK ÇOĞALSIN

Hafız Mustafa Dayı Osmanlı’nın sonu, Cumhuriyetin başında yaşamış hayırsever bir kişiydi. Köyde bakkallık ta yapardı. Dürüst birisiydi. Aldatmaz ve kimseyi de alacaklarından dolayı sıkıştırmazdı. Veresi defterini de Latince de yazmayı bildiği halde Osmanlı Türkçesi ile tutardı.

Hafız Mustafa Dayı, herkes tarafından sevilip sayılan birisiydi. Yaşadığı köye çeşmeler, köprüler yaptırmış, öğrenciler okutmuş elinden gelen maddi imkânları seferber etmiş kişiydi. Çocuklarını da dini tahsil yapan okullarda okutmuş ve örnek birer evlatlar yetiştirmiş. Hanımı Elmas Abla da eşi kadar vefakâr ve hayırsever, hatırlı bir hanımefendiydi. Hafız Mustafa Dayı’ya yakın köyden olan ve bütün hayatını hizmete adamış kayın biraderi olan Hacı Nazir ile damadı ilçe müftüsü Şakir Efendi’nin kendisine tesir ettiği muhakkak. Çünkü bu iki kişi hayatlarını hayırlı hizmetlere adamış kimselerdi.

Hayat inişli çıkışlıdır. Elde olan gençlik te, sıhhatte kalıcı değildir. İnsan yaşlanınca doğduğu gündeki gibi aciz bir varlık oluverir. Hafız Mustafa Dayı da yaşlandı. Eşini kaybetti. Gözleri zor görür, bedenini dizleri zor çeker oldu. Evlatları O’nu görev yaptıkları yerlere götürseler de O, terk edemediği evinden, barkından ayrılamadı.

Namazlarını asla terk etmemiş ve çocukluğundan beri aksatmamıştı. Vaaz ve nasihatleri can kulağı ile dinler, gözü sulu olduğu için her anlatılana ağlar, gözyaşı sel olurdu. Tabi bu hali kimileri tarafından pek anlaşılamazdı. Ancak inandığı kutlu Peygamberin “Allah’ım! Faydasız bilginin, ürpermeyen kalbin, ağlamayan gözün şerrinden sana sığınırım.” Sözlerini çok dinlemişti hocalardan. Bu bilgi O’nu her zaman coşturuyor ve içten gelen samimi hisle göz pınarlarından yaşları süzülüyordu.

Yaşlandığı için abdestini alırken abdest suyu elbisesini de ıslatıyordu. Bazen sıvadığı paçalarını indirmeyi unutur, yakası kalkık bir şekilde cemaatle namaz için camiye gelirdi. Oğulları köyde olduklarında babalarını takip ederlerdi, ama görevleri gereği köyde olmadıkları zaman da cami cemaati pantolonunun paçalarını indirir, ceketinin yakalarını düzeltirdi.

Hafız Mustafa Dayı ile ilgilenenlerden birisi de Şıh Mehmet Amcaydı. Hafız Mustafa Dayının bu hizmetlerini vefat edinceye kadar gördü. Vefatı tabi herkesi üzdü. Ama güzel bir ömür, hayırlı bir hayat sürdü. İyi bir kişi olarak anılacak işler yaptı. Arkasında halen suyundan içilen çeşmeleri, üzerinden geçilen köprüleri var. Gök kubbede hoş bir sadâ bırakmak her faninin amacı olmalı değil mi?

Cami önleri, namaz için gelen özellikle yaşlı cemaatin hatıralarını bir birine anlatırlar. Şıh Mehmet Amca, bir gün Hafız Mustafa Dayı ile ilgili yaptığı hizmetlerini anlatırken;

“-Kardeşlerim, yapılan iyiliğin hemen bu dünyada da karşılığının kişiye döndüğünü gördüm. Hayatımda bunu yaşadım.” Dedi.

Bunu duyan cemaatten bazıları hemen kulak kabartıp sordu:

“- Nasıl oldu bize de anlat. Biz de faydalanalım.” Dediler.

“- Anlatayım kardeşlerim anlatayım.” Diyerek sözüne devam etti. “ Hafız Mustafa Dayı’nın yaşlandığı sırada çoğu kez sıvanmış ve indirmeyi unuttuğu pantolonunun paçalarını, ceketinin kalkık yakasını ben indirirdim. Ben de yaşlandım gördüğünüz gibi. Çocuklarım büyüdü. Herkes bir yere dağıldı işleri gereği. Bir gün abdest aldım camiye girmek üzere iken birisi indirmeyi unuttuğum paçalarımı, ceketimin yakasını düzeltiyor. Merak edip kim diye baktığımda Hafız Mustafa Dayı’nın oğlu Abit Hoca olduğunu gördüm. Kendi kendime aman Allah’ım! Yapılan bir iyiliğin karşılığını bana bu dünyada da gösterdin. Sana şükrediyorum. “ dedim.

Cemaate şöyle seslenmeye devam etti:

“- Şunu anladım ki, değerli komşularım, iyiliği çoğaltmamız lazım. İyiliği tüm dünyada hâkim kılmamız gerekir. Bizim medeniyetimizin özü budur. Allah tüm geçenlerimize rahmet eylesin.”

 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi