DENEME
Giriş Tarihi : 22-09-2022 03:01   Güncelleme : 22-09-2022 03:07

İletişim

Yazan: Betül Eren - İLETİŞİM

İletişim

İLETİŞİM 

Çocukluk ve gençlik yıllarımda herhangi bir olaydan haberdar olabilmek çok saatler sonra mümkün olabiliyordu. O yıllarda televizyon bile yeni yeni yayılıyor ve akşam haberleri önce radyo kanalıyla sonraki yıllarda televizyon üzerinden takip ediliyordu. İletişimin şahı sayabileceğimiz gazeteler bile yavaş yavaş yok olmaya başladılar. Eski devirlerin anlı şanlı köşe yazarlarının pek çoğu, dijital platformlarda yayın yapma peşindeler artık.

Bu yüzyıl, insanlık tarihinde ilk kez birbirimizle bu kadar hızlı ve kolay bir şekilde bağlantı kurabildiğimiz bir dönem oldu. Hepimiz her an ulaşılabilir durumdayız. Bilgi çağı dört bir yanımızdan kuşatmış bizi. İnternet; sosyal medya, sohbet uygulamaları, mesajlaşma, e-posta gönderme ve daha birçok iletişim biçimi aracılığıyla belki de yaşamlarımızı kısıtlıyor.  Aslında bu kadar hızlı iletişim kurmanın hem faydası hem zararı var. O kadar bağımlı olmaya başladık ki çocukları engellemeye çalışırken bizler de o bağımlılığın içine düştük.

Hayatımızın en önemli parçası cep telefonlarımız ve artık onsuz bir  yaşamı neredeyse unuttuk. Evimizden çıkarken öncelikle cüzdan veya kimlik yerine telefonumuzu kontrol ediyoruz.  Ofislerimiz önce bilgisayarlarımızın içine girdi klasör klasör, şimdilerde bilgisayarlar da sahneyi terk edecek gibi görünüyor ve cep telefonlarımız giderek daha da önemli olacak…

Emekli olduğum yıllardı, sosyal medyayla tanışmış ve hemen büyüsüne kapılmıştım. En gencimizden en yaşlımıza artık onsuz da yaşayamıyoruz.  Bu sihirli iletişim aracıyla hiç tanışmadığımız hatta hiç tanışamayacağımız insanlarla bile arkadaş olmaya, dostluklar kurmaya başladık. İletişimin boyutu, ayrıca dünyada olup bitenler hakkında bilgi edinmemize veya dünyadaki diğer kültürlerden pek çok bilgiyi  öğrenmemize yardımcı oluyor.

Daha internetin yeni yeni yaygınlaşmaya başladığı yıllarda o zamanki internet uzmanlarından biri: “Bir kere dijital dünyaya girdiniz mi mutlaka bir yerlerde iziniz kalır. Geçmiş olsun…” demişti. Çok doğruydu.

Sosyal medyaya bir kere girdikten ve gönüllü olarak hakkımızdaki bütün bilgileri paylaşmaya başladıktan sonra isteyen herkes internet üzerinden bizi bulabiliyor ve hakkımızdaki bilgilere erişebiliyor. Bu devirde, neredeyse herkesin bir e-posta adresi var. Devlette bizi tanımlayan bir numaramız ve adresimiz var. Sadece bu da değil, sağlık bilgilerimiz, kişisel verilerimiz de bulunuyor. Sonrasında da bizler, bilgilerimiz paylaşılıyor diye ağlıyoruz. İyi de başlangıçta onları zaten güle oynaya biz vermemiş miydik?

Filmler, haberler ve anlatılanlar nedeniyle internet iletişimi hakkında bütün ağızlardan birden bir korku iklimi yayılmaya başladı ve insanlar internet üzerinden iletişim kurmakta bir süre oldukça isteksiz davranmaya başladılar. Ama bu isteksizlik o kadar kısa sürdü ki…

Bilgi çağı, iletişim biçimimizi değiştirdi. İnsanların iletişim için yüz yüze buluştuğu günler geride kaldı. Günümüzde insanlar birbirileriyle iletişim kurmak için sosyal medyayı, anlık mesajlaşma uygulamalarını ve sohbet robotlarını veya toplantı yapabilmek için bazı uygulamaları kullanmaya başladılar.

Bilgi, artık dünyanın en değerli kaynağı hâline geldi ve bilgiye erişim, kendi alanlarında tekel oluşturmuş bir avuç şirket tarafından kontrol edilmeye başlandı. Sonuç olarak dünyadaki bütün bilgiler, bu bilgiler üzerinden kâr amacı güden birkaç şirketin eline geçti. Bilgi tekelleri kâr peşinde koşarken insanların üzerindeki kontrolleri artıran yeni teknolojileri de benimsediler.  Biliyoruz ki artık sosyal medya, insanları kontrol etmek için bir araç olarak kullanılıyor.

Bilgi çağında yaşıyoruz. Bilgiyle çevriliyiz ve bu ezici olmaya başladı. Nefes aldırmıyorlar, farkında mısınız? Günümüz toplumunda  o kadar bol miktarda bilgi var ki bir veri denizinde boğuluyormuşuz gibi hissedebiliriz. Akan verileri kısıtlamak veya gelişini engellemek aslında elimizde olmasına rağmen bunu gerçekten istiyor muyuz?

Dijital platformlar, her gün birileri tarafından geliştirilen algoritmalarıyla bizleri daha çok etkilemeye çalışıyorlar. Bazen düşündüğüm bir şeyin, sosyal medyamda karşıma çıkması beni hayrete düşürüyor. Hâlâ sosyal medyası olmayan, hatta elinde akıllı telefonu bile olmayan çok insan var mı etrafımızda? Peki ya dünyada? İnternet erişimi olmayan kaç kişi var? Yani hâlâ zihinlerine ve kendilerine erişilemeyen? Bunun için ironik ama yine internet üzerinden bilgi aldım.
“Dünyada interneti kullanmayan kaç kişi var?” diye sorduğumam:
“Birleşmiş Milletler bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) küresel internet kullanımı ile ilgili rapor yayımlamış ve raporda, dünyadaki 2,9 milyar insanın hiç internet kullanmadığı belirtilirken, bunun nüfusun yüzde 37'sine denk geldiğini bildirmiş.”

Yani dünyadaki insanların bir kısmı çok mu şanslı yoksa çok mu şanssız? Ne dersiniz? Peki, bizler bu insanlarla nasıl temas kurabiliriz? İlginç değil mi?
Bence, bizler muhtemelen medeniyetimizin bebeklik devresinde dünyaya geldik. Sahi, bizleri daha neler bekliyor?

Benim babam internetle tanışamadı, ben orta yaş civarında yakaladım, oğlum onunla beraber büyüdü ve torunum onsuz yaşamın ne olduğunu bilmeyecek.


 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi