KİTAP ANALİZİ
Giriş Tarihi : 23-03-2023 23:13

Bir Kitap: Türkmenler Arasında / Henri de Couliboeuf de Blocqueville

Yazan: Hakan Cucunel -BİR KİTAP: TÜRKMENLER ARASINDA / HENRİ DE COULİBOEUF DE BLOCQUEVİLLE

Bir Kitap: Türkmenler Arasında / Henri de Couliboeuf de Blocqueville

BİR KİTAP: TÜRKMENLER ARASINDA / HENRİ DE COULİBOEUF DE BLOCQUEVİLLE

Bir Fransız soylusu olan yazarımız, İran Şahı'nın ordusunda görev almak amacıyla bölgeye gider. Aklından geçen askeri rütbeyi alamaz. Yazar fotoğraf çekebilecek ekipmanlara sahiptir. Şah da onun bu özelliğini kullanmasına imkan tanır. Bir askeri birliğe dahil eder. Umduğunu bulamasa da yazarımız buna razı olur ve İran askerleriyle birlikte sahaya çıkar.

Bu zaman aralığında İran ordusu ile göçer Türkmenler arasında bitmeyen çatışmalar vardır. Yazar da Teke Türkmenlerinin yerleşim alanı olan İran’ın kuzeyinde 1860 ve 1861 yılları arasında 14 ay geçirir. Geçirdiği bu süre boyunca yazar, gözlemlerini ayrıntılara boğmadan gözlemler ve yazar. Bu notlarını daha sonra kitap olarak yayımlar.

1860 yılı bizim için ilk özel gazetenin çıkarıldığı tarihtir. Tanzimat ile birlikte doğan ve daha sonraları romanlara öykülere konu olan züppe ve yarı-aydın Türk tipler artık belirmiştir. Bu yarı aydınlar, azalmadan tam tersine artarak o yıllardan bu günlere ulaşacaktır.

Yazarımız, bu coğrafyada 14 ay gibi uzun bir süre geçirir. İran şahının ordusu dağınık, düzensiz ve disiplinsizdir. En azından yazar böyle gözlemler. Türkmenler, bu askeri birliği sürekli olarak baskınlarla yormaktadır. Coğrafya ve iklime alışkın olan Teke Türkmenleri bir baskın sırasında yazarı da esir olarak alırlar.

Esir almak, Türkmenler için ciddi bir gelir kaynağıdır. Avrupalı olduğunu anladıkları yazarı esir olarak tutarlar. Gereken para 14 ay sonunda ödenir ve yazar özgürlüğüne kavuşur. Bir yabancının hatta bir esirin gözünden bakan yazar, Türkmenleri hayatlarını gözlemler ve bizim daha önce Avrupalı ve Arap gezginlerin yazdıklarıyla uyuşan belirlemeler yapar. Aralarından ayrıldığında, bu insanlara neredeyse hayran kalmıştır.

Burada birkaç dikkat çekici gözlemini belirtmekle yetineceğim. Bir zamanlar Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bastığı kitaplardan bir olan "TÜRKMENLER ARASINDA'yı" okurken o zamanlara özendim. Milli Eğitim Bakanlığı yayınlarından onlarca değerli kitap okumuştum. Bu tür yayınların okura ulaştırılmasının çok değerli bir hizmet olduğunu düşünüyorum. Hatta bu kaynakların diğer Türki Cumhuriyetlerin de okuyabileceği biçimde yeniden düzenlenmesinin, Türk Kültür tarihi açışından çok değerli bir hizmet olacağına inanıyorum.

Kitabı okurken görüyoruz ki tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi İran’da da toprak düzeni bozulmuştur. Üretim yavaşlamış hatta durmuştur. Bütün bunların sonucu aslında aynıdır. "Vergi Gelirleri" azalmıştır. Vergiler adilane toplanmamaktadır. Askerlik hizmetine Osmanlı’da olduğu gibi yine fakirler gitmektedir. Zenginler, para, hediye veya rüşvet vererek kendilerinin yerine bir fakirin askere alınmasını sağlamaktadır. Zenginlerin çocukları, yerlerine parasız bir genci asker olarak göndermektedir.

Askeri rütbeler bile para, hediye ve rüşvetle satılmaktadır. Bunların doğal sonucu da elbette yenilgi ve dağılmadır.

Yazar Türkmenleri şöyle betimliyor: Bedenlerinin kasları dikkat çekecek derecede belirginidir. Ortadan uzun boylu, güçlü ve sağlam yapılıdırlar. Beyaz tenli, badem gözlüdürler. Bakışları canlıdır. Yanlarında mutlaka hançer, tüfek veya tabanca taşırlar. Ateşli silahları büyük bir ustalıkla kullanırlar.

Türkmen kadınları, erkeklerden hiçbir konuda aşağı değillerdir. Her konuda söz söyleme hakları vardır. Kadın ve erkek beraberlerdir. Kaç göç durumu yaşanmaz. Kadınların takıları, süsleri pek gösterişlidir. At üzerinde kadınlar da en az erkekler kadar usta ve hünerlidirler.
Türkmenler bir sorun yaşadıklarında :
"AKSAKALLI’lar" ön plana çıkarlar.
Bu aksakallılar, ilginçtir. Türk'ün ve Türklüğün olduğu her coğrafyada anlatılmışlardır.

Her kabilenin ve boyun kendine özgü bir sembolü vardır. Bu sembol / Tamga ya da görsel "ANADAN KIZINA İNTİKAL EDER." Anadan kıza süregelmesi ayrıca incelenmesi gereken bir olgudur. Eski Türklerin kadını ne kadar özel bir değer verdiğinin de göstergesi olan bu durum incelenmelidir.

Yazar şöyle diyor: “Bir Türkmen kadınıbir kabileden diğerine hiçbir gönül rahatlığı ile gider gelir. En ateşli tartışmalarında bile Türkmenlerin çirkin sözler söylediğine, küfür ettiklerine denk gelmedim.

Türkmenlerin, çocukların okumalarına önem verdiklerini de belirtmiş yazar. Yılın belli zamanlarında köylere gelen ve MOLLA olarak bilinen kişiler gelip çocuklara okuma yazma öğretmektedir. Bu da ayrı ve önemli bir ayrıntı bence.

BAKSI’ların varlığına ve onlara duyulan saygıyı, bunların önemli olduğunu, bu kişilerin DÜTAR eşliğinde şiirler okuyup hikayeler anlattığını, Türkmen erkeklerin GÜREŞMEYİ sevdiğini de belirtiyor yazar. İçeriğindeki pek çok ayrıntı ile 1860’lı yıllarda o bölgede nasıl bir hayatın olduğunu anlar gibi oluyoruz. Bu kitap aynı zamanda ciddi bir halk bilim çalışması olması yönüyle de önemli.

Bu ve bunun gibi değerli tanıklıkların yeniden basılması ve "TÜRKÇE'NİN" konuşulduğu her bölgeye ulaştırılmasını diliyorum.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi