KİTAP ANALİZİ
Giriş Tarihi : 25-03-2023 19:50

Bir Kitap: Türklerin Kökeni / Osman Karatay

Yazan: Hakan Cucunel -BİR KİTAP: TÜRKLERİN KÖKENİ / OSMAN KARATAY

Bir Kitap: Türklerin Kökeni / Osman Karatay

BİR KİTAP: TÜRKLERİN KÖKENİ / OSMAN KARATAY

TÜRK ve TÜRKÇE konusunda belgelere dayanan, bilimsel bir kitap okumak isteyenlere önerilebilecek eşsiz bir kitaptır. Ben yazarı, bir arkadaşımda rastlantı sonucu görerek tanıdım. Tanıtmaya çalıştığım kitabı okurken yazarın incelediği konuları ne kadar tarafsız ele aldığını fark ettikçe kitabı daha çok sevdim. 

Konu Türk ve Türkçe olunca ülkemizdeki küreselcilik aşığı yarı-aydın ve yarı-solcular tam bir inkâr ve ters çevirme çabası içinde oluyorlar. Konuyla ilgili okuma yapanların bildiği bir durumdur bu.

Bir de bunun tam tersi davranarak gülünç olanlar var. Onlar da ellerinde bilgi, belge olmadan her veriyi kendi düşünceleri yönünde yorumlamaya bakarlar.

Osman KARATAY, her iki cenahtan da uzak durmaya çalışarak fakat bunlardan biri gibi görünmekten sakınmadan belli konularda tespitler yapıyor. Akademik bir metin olmasına karşın, bu metinlerin sıkıcı bir dili yok. Yazar sıkça ince göndermeler yapıyor. Kimi zaman söylemleri ustaca mizahi oluyor. 

Hiç bilmediğimiz birçok bilgi ve değerlendirme buluyoruz kitapta. Ama bu bilgilerin bir kaynağının olduğu güveniyle okuyoruz. Nüfus değişkeninin ne kadar belirleyici ve hayati olduğunu ilk sayfalarda anlıyoruz. Gittikleri yerlerde nüfusça azaldıktan sonra kalabalığın içinde eriyip yok olan halklardan geriye bazı sözcüklerin kaldığını okuyoruz.

Sayfa 40’ta “Milliyet bir gönül işidir. Kader birliği oluşturur” diyerek aslında etnik bir TÜRKÇÜLÜĞÜN anlamsız olduğunu belirtiyor. Bence bu çok önemli bir ifade ve son derece bilimsel bir yaklaşım.

MÖ. 700’lü yıllarda Hakkari’de Sakalar kalmıştır. Bugünkü Hakkârililerin çoğu onların torunudur. 

“GELEMEYECEKMİŞ” sözcüğünün İngilizcedeki tam karşılığı

IT HAS BEEN LEARNED THAT HE WİLL NOT BE ABLE TO COME, biçimindedir. Türkçenin anlatım kolaylığına bakar mısınız?
—k  eki eski Türkçede ikiz-çoğul yapma ekidir. 
Ada-k
Baca-k
Kula-k 
Duda-k
örneklerinden anlaşılıyor. Belki  yana-k örneği de eklenmelidir.

Macarca ve Türkçe arasındaki benzerlik şimdiye kadar belirlenenlerden çok daha fazladır. Türkçeden Macarcaya ve Sırpçaya geçen sözcükler binlerle ifade edilir. Macarlar en eski zamanlardan beri kendilerine TÜRK demektedirler. Hatta Macar kralının Roma İmparatoruna gönderdiği hediye tacın üzerinde TÜRKLERİN SADIK KRALI GEZA yazmaktadır.

İngilizce’deki PRİMUS sözcüğünün kökeni Türkçedeki 'BİR' sözcüğüdür. İngilizcede bugün kökenleri anlaşılamayan onlarca sözcüğün Türkçeden geçtiğini doğrudan Avrupalı dilbilimciler söylemektedir. Ancak bu sözcük alışverişini sıradan birinin söylemesi zinhar haramdır. Etnikçiler hemen alay etmeye, yalanlamaya kalkarlar.

Yine ilk defa bu kitapta okuyabileceğimiz bazı bilgiler de şunlardır:

MS 175 yılında Roma İmparatoru Marcus AURELİUS, YAZIĞ Türkleriyle bir savaş yapar. Bu savaşta Yazığ-lar yenilirler. Roma, Türklerden 5500 askeri, savaş tazminatı olarak ister. Bu 5500 Türk askeri Britanyanın kuzeyinde İskoç-İngiltere sınırına muhafız olarak gönderilir. Bu askerler gittikleri yerlerde kalırlar. Bu topluluktan İngilizceye birçok Türkçe sözcük geçer. Ve İngilizlerin çok bilinen KRAL ARTHUR efsanesinde de bu Türklerden isimler ve figürler geçer. Bu konunun ayrıntıları kitapta belgeleriyle verilmiştir.

Ayrıca Kuzey Avrupalıların Tanrısı ODİN’in de yine Türk kökenli bir kralın adı olduğu ve bu kralın zamanla Tanrı olarak kabul edildiği de anlatılıyor.

Diller arasındaki bu ödünçlemenin sonucu olarak bugün İngilizcede kökenleri belirlenemeyen big-büyük, true-tovru/doğru, dark-daruk/karanlık, say-söyle gibi pek çok sözcüğün miras kaldığı da anlatılıyor.

Osman KARATAY Hunların yazı kullandıklarının kanıtı olarak Hun diline çevrilen İncil’i de örnek olarak gösteriyor.

Son olarak özetlemek gerekirse; bu kitap belirlemeleri de yapıyor.

1-Türkler göçebe bir topluluk değildir. Eğer öyle olsalardı, SAKALAR gibi büyük devletleri o çağlarda kuramazlardı. Sakalardan kalan ALTIN ELBİSELİ ADAM hakkında internetten bir araştırma yapılabilir. Bu mezarda bulunan bir kasenin üzerinde bulunan yazı Türkçedir.

2-Türkçe, anlatım olanakları çok yüksek ve gelişkin bir dildir. Bazı Avrupalıların dediği gibi ilkel bir kabile dili değildir. GÖKTÜRK yazıtlarındaki anlam derinliği, kullanılan deyimlere bakmak bunun için yeterlidir. Bu konuda merhum SERVET SOMUNCUOĞLU’nu anmak yerinde olacaktır. Onun da ifade ettiği gibi Göktürk yazıtları, Türkleri taşa yazdıkları ilk değil son yazıdır. Öncesi vardır.

3-Çevresinde yaşayan halkların dillerine binlerce sözcük veren Türkçe güçlü ve köklü bir dildir.

4-Bütün Türkler bildiğimiz ve sürekli tekrar edildiği gibi çekik kara gözlü, kara kaşlı değildir. Bir çok gezginin de yazmış olduğu gibi sarışın ve mavi gözlü olanları da pek çoktur.
Türkler soykırım yapan barbarlar değildir. Mustafa Kemal Atatürk’ün belirlediği Türk Kimliği etnik bir tanım değildir. Türklük, Genetik olarak gelen değil kişinin kendi kabulüyle beliren modern bir tanımdır.

Kitabı okumayı düşünen arkadaşlara önerim şu olacak, konu TÜRK ve TÜRKÇE olduğunda araştırılmadan kabul edilmiş pek çok yanlış bilgi var. Konuya bilimsel bakmak için Osman KARATAY’ın bu kitabı çok önemli bir başucu kaynağıdır bence. Ayrıntıda yoğunlaşmak isteyenlere rahmetli AHSEN BATUR’un “Kürdoloji Yalanları” adlı başyapıtı ve benim yüksek lisans tezimi önerebilirim.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi