KİTAP ANALİZİ
Giriş Tarihi : 04-04-2024 14:07   Güncelleme : 04-04-2024 14:13

Bir Kitap: Çöken İstanbul / Suat Derviş

Yazan: Arzu Ortaören -BİR KİTAP: ÇÖKEN İSTANBUL / SUAT DERVİŞ

Bir Kitap: Çöken İstanbul / Suat Derviş

BİR KİTAP: ÇÖKEN İSTANBUL / SUAT DERVİŞ

“Sizden neden korkayım zavallı genç adamlar. İnsan insandan korkar mı? Siz de benim bir eşim değil misiniz? Vücudunuz aynı şekilde çalışmaz mı? Teneffüs, hazım, devran hepimizin vücudunda aynı şekilde değil midir? Siz de benim gibi bir anaya ıstırap vererek dünyaya gelmediniz mi? Ve siz de benim gibi bir gün ölüp yok olmayacak mısınız? İnsan insandan korkar mı hiç? Ben sizleri böyle ve beni, bizleri de yetiştiren cemiyetten korkuyorum sizden değil.”

Farklı bir Suat Derviş eseri… Roman yada öykü değil, 1935-1937 yılları arasında yayınlanan bir dizi röportajı bu kitap…

Yedi ayrı başlık altında toplanan bu röportajlar İstanbul'u ve İstanbulluları merkezine almış. Arka sokaklarda yaşayan, toplum dışına itilmiş, yolda görünce görmemezlikten gelinen hasta, yoksul, zavallı, suçlu insanların anlattıkları hayat bulmuş Suat Hanım’ın kaleminde. Yağmur, çamur, soğuk demeden, korkmadan dolaşmış bu insanlar arasında ve sessiz çığlıklarına ses olmaya çalışmış. Sadece insanlara değil değişen, bozulan belki de yok olan İstanbul'un çehresine de ışık tutmuş.

- İstanbul Halkı Nerelerde Oturur? 
- Düne Nazaran Nasıl Yaşıyoruz?
- Acı Bir Anket: Veremlilerle Konuştum
- Günü Gününe Yaşayanlarımız
- Çöken Boğaziçi 
- İstanbul'un Altında Kimler Yaşıyor? 
- Beyoğlu 

bu röportajların ana başlıkları…

İçim acıyarak, hüzünlenerek okudum o çaresiz insanların hallerini. "Çöken Boğaziçi" başlıklı bölüm özellikle İstanbul'u tanıyan, orada yaşayan dostların daha fazla ilgisini çekecektir diye düşünüyorum. Son sözü ise, Pınar Öğünç kaleme almış ve Suat Hanım’a sormak istediklerini, merak ettiklerini anlatmış bize. Ben de yorumumu alıntılardan önce Suat Hanım’a devrederek bitirmek istiyorum.

"Behçet Necatigil'e yazdığı uzun bir mektupta şöyle demiş Derviş: "Gazetecilikte yaptığım röportajlar beni hayatın gerçekleriyle çok karşı karşıya getirdi. Ben gazeteci olduktan sonra gerçekçi eserlerimi yazmaya başladım. Ve asıl sevdiğim romanlarım bu tarihten sonra yazdıklarımdır."

Gerçekten de gazetecilik yönü olmasa, içine doğduğu aile hayatını sürdürse yine yazardı elbet ama bu kadar gerçekçi, toplumsal konulara değinir miydi ne dersiniz?

“Bakınız şu halime, benim yaşımda şu halde gezen bir gence yaşıyor diyebilirseniz aşk olsun size... Ben yaşamıyorum, sürünüyorum.”

“Kapkaranlık ve rutubetli koridorda mektepten dönen çocuklarla karşılaşıyoruz.  Bütün sıkıntı ve yoksulluklarına rağmen evlatlarını mektepten mahrum etmeyen bu insanlar hakikaten diğer birçok insanlara numune olacak kadar iyi, vicdanlı ve şuurludurlar.”

“Hem ben senelerce kendi ekmeğimi kendim kazandım. Başkalarına bar olmak istemiyorum. Alnımın teriyle kazanıp yaşamak istiyorum. Ben çalışmak istiyorum. Bana işimi geri versinler.”

“Bütün hayatında çalış. Çalışmadığın gün lüzumsuz bir paçavraymışsın gibi bir kenara atıl! Bu doğru mu? İnsanlar birbirlerine daha kilit olmamalılar mı?”

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi