BİR AŞK HİKAYESİ...
Senden ayrı kaldığım ilk senenin yazıydı
Namlusu dolu olan bir silahtan daha güçlü
Tehlikeli şiirler yazıyordum
Umuda sahip olmayı seçebilmemizin olanağı ve
Anı yaşamaya dair bir yeteneğimiz yoktu
Ölü bir ağacın yapı maddelerinin toprağa geri dönüşü gibi
Biz de bir gün geri dönüşe uğrayacaktık kim bilir...
Kendine ait masumiyetleri yitirmiş öfkelerimiz vardı
Sonbaharın sonunda düşen yaprakların yerini almayan
Yapraklar kadardı umutlarımız
Yapabilirsen yakala beni diyen muzipliğin takılı kalmış hatıralarıma
Keşke yapmış olsaydım listemde ki pek çok pişmanlığım gibi
Parlaklık ölçeğinde sönük kalıyordu yıldızlarımız...
Oysa ben sadece masumiyettim
Evsiz insanları akşam yemeğine davet eden o saf masumiyet gibiydim
Yalnız ve yaşlı adamın pişmanlıklarını sakinleştirmek için
Sert ve kuru toprağa yağan nazik bir yağmurdum ben...
Lakin yağmur olup yağmadığım zamanlarımı bilemezsin
O zaman ateşten bir resim gibi batardı güneş
Yaklaştıkça uzaklaşan bir ufuğum vardı
Her günümün çilesinin kendime yettiği günlerdi
Kendimce avazım çıktığı kadar susardım
İşte böyle başladı kaderimiz, ayrılığımızın öncesiydi
Sanırım bu sevilecek herkesi seven adamın hikayesiydi...