GEZİ YAZISI
Giriş Tarihi : 03-01-2024 20:49   Güncelleme : 03-01-2024 21:18

Anadolu Turu - Nevşehir Günleri / Nevin Yavuzcan Ceylan

Yazan: Nevin Yavuzcan Ceylan: ANADOLU TURU / NEVŞEHİR GÜNLERİ

Anadolu Turu - Nevşehir Günleri / Nevin Yavuzcan Ceylan

ANADOLU TURU / NEVŞEHİR GÜNLERİ

Sabah 07.30’da, Niğde’ye veda etmeye hazırdık. Her gittiğimiz yerde alışveriş merakımız yüzünden iyice
ağırlaşan bagajlarımız artık araçlara sığmaz oldu. Veda faslı ve ayrılık saatleri yine hüzün doluydu.

Terminale geldiğimizde kalkmakta olan 08.00 arabasına yetiştik. Saat 09.30’da Nevşehir günlerimiz başlamış oldu.

Nevşehir Otlukdere’de 1985 yıllarında öğrencim olan Nurdan Erdem bizi bekliyor. Hani bazı öğrencileriniz olur. Onlar sizin için çok özeldir, unutmadıklarınızdandır. İşte Nurdan kızım da benim için öyle bir öğrenci idi. Hiçbir uyarıya gerek kalmadan, görevini severek yapan birisi.

İçi daha o günlerde okuma sevgisi ile doluydu. Ailesi İstanbul'da olmasına rağmen, köyün mahzun değil mutlu kızıydı.

Hâlâ yerinde duramıyor. Garanti Bankası’nda müdür, sonrası yetkili. Zor bir meslek bankacılık, bayanlar için.

Emeklilik günlerine az kalmiş. “Ben artık hesap değil, salça yapmak istiyorum, turşu yapmak istiyorum. Kızıma vakit ayırmak istiyorum. Evimle uğraşmak istiyorum" diyor. Belli ki, evinin hanımı olmayı özlemiş.

Bu arada, bir konuda çok güldürdü bizi. "Bankada en büyük ben sayılırım, personel genç. Onlara göre de, ben çok büyüğüm. “İlkokul öğretmenim, ziyaretime gelecek” deyince, kafalarında bir soru oluşmuş “Sayın müdürüm, sizin öğretmeniniz kaç yaşında? Sizin ziyaretinize geliyor?"demişler.

Biz de, öyle değil miydik? Gençlik yıllarında, bu yaşlar bize ne kadar uzak, ne kadar büyük gelirdi.
Şimdi ise öyle mi ya? Henüz biz orta yaş sayılıyoruz, yaşlılık ise daha ileride olmalı.

Eşi ile de tanıştık kızımın, yani benim damat…
O ne tesadüf ki, kendisi Kalkım'ın  komşu beldesinden. Öğretmenini sordum, sınıf arkadaşım Ayşe Kolçak imiş. İnsanlar nereden nereye buluşuyor…

Öğretmeni ile görüştürüyorum telefonda.
Herkes neşeli, herkes mutlu!

Zor bir mesleği var onun da, Uzman jandarma.
Doğuda çalışanlardan. Her mesleğin kendine göre zorluklarını, içinde yaşayanlar biliyor. Yaşam denen süre,  bazıları için ne kadar zor geçiyor! Herkes emeklilik günlerini görsün, özlemlerini gerçekleştirsin. Elif torunuma da, başarı dolu günler versin…

Kaybedecek vakit yok. Cumartesi gününü değerlendirmek lazım. Kızım, araba kullanıyor. Öyle olunca, gezmek de kolay oluyor. Gezilecek yerleri de iyi biliyor. Anlayacağınız, her şey iyi gidiyor.

Bu yörelere, 1999 yılında sanıyorum, Karadeniz turu dönüşü, hızlı bir ziyaret yapmıştık. Hayal meyal görüntüler var hafızamda.

İlk durak, Aşk Vadisi idi. Göreme yolunda. Buralar, başlı başına doğanın sanat harikası… İnsanların bunları tasarlayıp yaratması bence mümkün değil.

Dev boyutlu, başında şapkası olan taşlar mı istersiniz? Göz göz oyulmuş gözlerle, bize bakan kaya evler mi? O kadar geniş alanları kaplamış ki bu görüntü… Burada, insanlar neler yaşamışlar, hayal etmesi bile çok zor.

Tekrar arabaya bindik. Bu kez yolumuz Paşabağlar (Peri Bacaları)…

Adı üstünde “Peri Bacaları”. Yazı ile nasıl anlatılır ki? Beyaz kül misali bir toprak, kaymadan yürümek zor.
Bacalara oyulmuş yaşam yerleri. Hatta, Peri Bacası içinde bir Polis Karakolu…

Peri Bacaları ince uzun, kurak havzalardan, vadi yamaçlarından inen sel sularının,  yeri aşındırmasıyla oluşan kaya oluşumları.

Peri bacalarının gövdeleri yumuşak minarellerden, tepesi sert kayalardan oluşur. Gövdeleri, genellikle konik şekildedirler. Tarihi 400 yıllarına dayanıyor. Üzerlerindeki şapka, koni şeklindeki bu yapıyı koruyor.

Buraların, yıllar öncesi aktif volkanların zaman zaman patladığı yerler olduğu biliniyor. Püsküren lavlar, bölgenin toprak yapısına karışmış. Bu lavlar söndükten sonra,  bölgede bulunan akarsular kayaları aşındırmış ve derin vadiler oluşmuştur.

Vadilerden esen sert rüzgarların, bu yapıları aşındırmasıyla da, Peri Bacaları oluşmuştur. Boyları, 1 -15 metre arasında değişiyor.

Girişte 70 lira ücret ödeniyor. Yaşını dolduran öğretmenlere parasız. Çok yoğun bir kalabalık var. İçeride de, bazı bölümler ücretli. Çeşitli kilise kalıntılarını inceliyoruz.

Bazılarına inip çıkmak çok zor. Ama çıkınca da, vadinin seyrine doyum olmuyor. Bol bol fotoğraf çekiyoruz. Karadeniz yeşilliğinin ortasından tamamen ağaçsız, beyaz bir görüntü…

Kendi görüntüsünden oluşan renkler…

Bize bakan kocaman veya küçük gözler!!

Bugünün son durağı, Ürgüp oldu. Ürgüp’te “Üç Güzeller” seyir yerinde, eski yirmi liraların arkasında bulunan Peri Bacaları var. Görüntü her yerde aynı, her yer doğa harikası…

Bu gezi, bizi epeyce yordu. Dik yokuşları çıkmak,  kaymadan inmek çabası, derken bayağı yorulmuşuz.

Artık eve dönmek istiyoruz. Evdeki yemek ve dinlenme faslından sonra, derin bir uykuya dalıyoruz…

Editör: Dilek Tuna Memişoğlu 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi