DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Ümit Polat
Ümit Polat
Giriş Tarihi : 24-08-2022 22:36

Muhammet Erdevir’in Prelüt’ü Üzerine

Muhammet Erdevir’in Prelüt’ü
“Dinledin, dinledin, dinledin ve… Öykülerin arasına şiirler gizliyormuşum.”
“Okudukça anlamı çoğalan şiirler gibi.”

Muhammed Erdevir'in Truva Yayınları'ndan yayınlanan Prelüt isimli eseri 19 öyküden oluşmaktadır. Söz konusu eserden alınan yukarıdaki alıntılar aslında yazarın anlatı tarzını özetlemek ile kalmaz Prelüt’e hakim olan genel havayı da yansıtır. Aşk, özlem, ayrılık, varoluş sancıları, kaos, ruhsal devinimler, karamsarlık, melankoli; Erdemir’in öykülerini özetleyebilecek temalardır. 

Öykülerin geneli belirgin bir olay örgüsüne yaslanmaz. Eserde; klasik kurguya benzeyen, olay örgüsünün daha belirgin olduğu iki öykü bulunur, bunlardan biri “Siste Kerem: Yakın Şiir, Uzak Aslı” dır. Bu metinde yazar, okuru içine çektiği atmosferi bir anda çarpıcı sonla bitirir ve bütün taşlar yerine oturur. Erdevir bu öykü ile başlattığı metin içinde farklı bir anlatıcı ile iç ses geçişini ve bu geçişi daha çok şiirsel anlatım  ya da şiir alıntıları ile tercih yolunu bundan sonraki “Firari, Beraber Susacağız” gibi öykülerde de devam ettirir. Belirgin olay örgüsüyle dikkat çeken diğer metin “Hafifleyen Önce Çoğalan Sonra” adlı öyküdür. Burada da beklenmedik son bizi hem hayatın gerçeklerini tekrar düşünmeye hem de metnin başından beri sıradan gelen olayları tekrar başa dönerek ciddi bir algıyla yorumlamaya iter. Çünkü hayatta her daim rastladığımız dışarıdan; kuvvetli, vurdumduymaz, acımasız gibi görülen tiplerin aslında iç dünyalarında ne kadar da zayıf, çıtkırıldım bir ruh taşıdığına şahit oluruz.

Bu iki öykünün dışındaki metinler genellikle ben öyküsüdür. Bunların keskin hatlarla çizilmiş bir kurgusu yoktur, bu öyküler daha çok içsel izdüşümleri yansıtan, anlatıcının ruhsal devinimlerine bizi şahit tutan, yer yer denemeye çok yaklaşan, bazen anı ve mektup türleri arasında yol alan çağrışımsal metinlerdir. Yazar bu metinler aracılığıyla kahramanın varoluş sancılarını; genellikle aşk teması üzerinden ve çoğu zaman gerçek, yer yer hayale çalan sevgili karşısında dertleşmelerle, iç dökmelerle dile getirir. 
“Beraber Susacağız” adlı öykü ise teatral öykü niteliklerini barındırır ama bu metinde teatral öykü diyaloglardan ziyade kahramanların hareket tasviri ve dekor tanıtımı ile kendini hissettirir. Hem bu öyküye hem de tamamen bilinç akışı tekniği ile oluşturulmuş  “Birtakım İncelikler” e bu farklılıklarından dolayı deneysel öykü dememiz uygun olur. 

Erdevir eserin genelinde olaydan çok olayın kahraman üzerinde bıraktığı büyük yıkıcı etkileri kendisine sırdaş olarak seçtiği okura aktarır. Metin çoğu zaman birkaç küçük paragraf ya da cümle ile somut bir gerçeklikle başladıktan sonra aniden soyut anlatıya döner. Bu soyut anlatı çoğu öyküsünde aynı formatta geriye dönüşlerle başka bir kurguya bağlanır. Anlatıcı bu geriye dönüşlerden hareketle tekrar asıl amacına yani kahramanın iç dünyasındaki ruhsal bunalıma, varoluş problemine döner. Eserdeki birçok öykü bu ortak izlek etrafında atmosfer oluşturmayla sürerlilik kazanır. Kahraman ne tamamen yılgın, geçmişe dönük ne de tamamen ümitvar ve yüzü geleceğe dönüktür. 

Yazar özellikle de her öyküde tipleştirilmiş kahramanın ve onun karşısında olan genellikle sevgili rolündeki tipleştirilmiş, vefasız, soğuk, yitik sevgiliye ve bazen de onu bahane ederek hayata, topluma bazen de aileye karşı hissettiklerini çağrışımsal, tamamen imgelere ve örtük anlama büründürülmüş anlatıyla ifade yolunu seçer. Bu anlatı o kadar sembolleşir ki bazen izdüşümsel bir hâl alır. Erdevir’in öykülerindeki özgünlük tam da bu noktada kendisini belli eder. Onun öykülerindeki farkındalık, seçtiği izleklerden ziyade bu izlekleri okura sunduğu bu tarz bir biçemle kendini hissettirir.

Muhammed Erdevir dil işçiliğinden ziyade biçem işçiliğine yönelmiş, şair imgelerinin ince dokunuşu gibi ruhsal betimlemeleri titiz bir şekil ve anlam çalışmasından geçirmiş, mümkün mertebe her okurun ya da aynı okurun her okuyuşta farklı anlamlar çıkarmasını sağlamaya çalışmıştır. O, bu tarz bir anlatım ile aynı zamanda öykülerinin hepsine yoğun bir atmosfer kazandırır, metinlere çok anlamlılık katarak okurun metinle yoğrulmasını, metne yeni anlamlar katmasını, metni yeniden yazmasını ister. Bu amacına ulaşmak için söz konusu anlatım tekniğini belirgin yerlere koyduğu kilit imgellerle daha da sağlam kılar.  Metinlerin satır araları dikkatli okunduğu zaman yazarımızın aslında çoğu öykünün izleğine uygun olan bazı simgesel kodları metin içine gizlediğini görebiliriz. 

Bu imgelerin ve benzetmelerin bu şekilde kullanımı ve de kurulumu Muhammed Erdevir’e özgünlük katan bir başka yöndür. “Ateşten ve Duman'dan” adlı öyküde geçen: “İşte ölüm o son lokmayı tabakta bırakmak kadar doğal ve sıradan bir şekilde gelip kuruldu evin ortasına.” “Bilir ki her teselli aslında bir vedadır.” Firari' de geçen:  “Beni kör kuyularda merdivensiz bırakmaya azmetmişçesine konuşuyordu.” Son Gül İçin Prelüt adlı metinde geçen: “İçimde boğuluyor sesim. Korumak için Gönül kuşumu kafese koyup hapsediyordum.” Hafifleyen Önce Çoğalan Sonra adlı öyküdeki “Kaybola kaybola bulmak kaybettiklerini.” türünden çağrışım gücü yüksek, derinlikli ifadeler söz konusu durumun en iyi örneklerinden birkaçıdır. 

Yazar, öykücülügünü kurgu hastalığından ve planlı vurucu bitirişlerden ziyade atmosfer oluşturma ile anlatı becerisi üzerine kurmuştur. Erdevir, klasik anlatı ve halk geleneğinin ürünlerinden de hatırı sayılır derecede faydalanır. Kuyu, maksut, kafes, Kerbela, Aslı, Kerem gibi gibi tarihî, dinî, geleneksel motifleri yine sembolik anlatımına derinlik kazandırmak için kullanılır.

 Mekân ve zaman, işlevsel olup klasik mekân ve zaman kavramının dışında kahramanların ruh hâllerine çoğulluk katarak bu karakterleri kuvvetlendirmede birer somut imge görevini üstlenir. “Ada Karışıklığı” öyküsündeki ada ile diğer metinlerdeki bank, eylül, otobüs gibi kavramlar aynı zamanda birer metafor görevini de üstlenir.

Muhammed Erdeviren’in kendine has bu anlatım tarzı her ne kadar tekrara düşmek gibi bir handikapa onu düşürmese de beraberinde çok uzayan, okuru atmosferden koparabilen, onu ana izlekten uzaklaştırabiliren ve hatta sabırsız okuyucuları sıkabilen bulutlu sisli bir havaya dönebilmektedir. 

Eserimiz, Ada Karışıklığı isimli öyküden itibaren Papağan ve Fesleğen, Karlı Dağın İç Sesi, Bekleyenin Şarkısı vb. öykülerle devam eden birbirinin devamı niteliğinde tematik ortaklıkla ve kurgusal döngüyle hareket ederek zamanla okuru bir melankoliye düşürmektedir. Yazarın söz konusu çağrışımsal anlatı şeklinde özetlenebilecek bir biçemi ısrarla devam ettirip uzun soluğa büründürmesi her ne kadar hiçbir öyküyü arabesk bir atmosfere düşürmese de dramatik öykünün sınırlarını zorlar ve metinleri melodram ile karşı karşıya getirir.

Erdemir’in anlatımı ve ben anlatıcısı aynı zamanda içinde toplumsal ironi ve hikmetler de barındırır. Bekleyenin Şarkısı adlı öyküdeki “Dünyaya borcumuzu ödemenin bir yolu olarak acı çekmek…” Karlı Dağın İlk Sesi adlı öyküdeki “Başkasına zincir vuran son halkayı kendi boynuna geçirmiştir.”  türünden ifadeler yazarın dili ince kullanımındaki anlam derinliğini hikmet oluşturmada da sağladığının kanıtıdır. 

Muhammed Erdevir, ben öyküleriyle Selim İleri’yi hatırlatır; karamsar anlatısı, sürekli özlenen ve sahip olunamayan karaktere seslenişi, hesaplaşmaları serzenişleri, varoluş süreçleri, somut gerçeklikten uzaklaşması ile Oğuz Atay'ı ve Kafkaesk tarzı anımsatır. Yine yazarın deneme türüne yaklaştığı metinlerinde Cezmi Ersöz’ü hatırlamamak elde değildir. 

Muhammed Erdevir, tamamen postmodern özellikler gösteren Bir Takım İncelikler adlı eserinin dışında ve kendisinin olay örgüsüne pek yer vermemesi, yazar-eser-kahraman üçlüsüne okuru da dâhil etmesi gibi postmodern nitelikler dışında kurgu, hayal-rüya-gerçek birlikteliği, geleneği-toplumu yerleşik düzeni terk ediş, kahraman-anlatıcı belirsizliği, metinlerarasılık, üstkurmaca gibi unsurlara pek yer vermediği için onu daha çok modernist çizgiye oturturuz. Gerek eserin tümüne hakim olan benzer izlekler gerek şiirsel anlatım gerek geriye dönüş tekniğini sık sık kullanması, varoluş konusunu sürekli canlı tutması olaydan çok birey üzerindeki etkileri işlemesi ve atmosfer oluşturmadaki tutumu sebebiyle onun tam bir modernist öykücü olduğunu söyleyebiliriz. 

Sonuç olarak Prelüt, okuru kendisine paydaş eden tutumu, kapalı anlatımı, çağrışımlarla uzayan melankolik havası ve hep bireyi işleyen yanı ile özel alıcısını bekleyen ve herkes tarafından alınıp giyilemeyen nadir bir kumaştır. Bu nedenle her türden okuru değil de kendisini sabırla arayıp bulacak ve titizlikle okuyacak okura hazinelerini açmak için onları beklemektedir.

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA