DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Ümit Polat
Ümit Polat
Giriş Tarihi : 07-01-2022 19:45

Ayşegül Genç’in Ceylan Uykusu

Eserimiz 19 kısa  öyküden oluşmakta olup bildiğim kadarıyla yazarın öykü türünde yayınlanmış tek eseridir. Bu nedenle Ceylan Uykusu'nu okumak aynı zamanda yazarın öykü anlayışı üzerine değerlendirmede bulunmak için size yekün bir olanak sağlar.

“Kendimi anlatmaya kimin yarasından başlasam.” sözü Ayşegül Genç’in öykücülüğü üzerine söylenebilecek tek anahtar cümledir diyebiliriz. Bu sözü bizzat kendisi, “Başkanın Adamı” adlı öykünün girişinde kullanmıştır. Bu kitabı oluşturan öykülerin çoğundaki ortak nokta toplumun çoğunluğunu oluşturan Anadolu insanı diyebileceğimiz sıradan insanın hayatında sıradan olmayan devasa yaralar açan dramatik olayların işlenmiş olmasıdır. Bu öykülerdeki olayların tek ortak noktası dramatik öykü türüne yaklaşmaları değil aynı zamanda anlatıcının hayatında da büyük oyuklar açmış olmalarıdır. Ayşegül Genç, işte bu derin izler bırakmış olguları yine anlatıcının kendisinin yaşamış ya da tanık olmuşcasına samimi ve bir o kadar da gerçekçi bir şekilde dile getirir. Aslında bu denli bir samimiyetin perde arkasında büyük bir acı, yalnızlık ötekileştirilmişlik, çaresizlik yatmaktadır. Çünkü anlatılan hayatlar ve kişiler toplumun genelini oluşturan ve çoğu kez görmezden gelinen ama tabana yayılmış büyük bir yığını temsil etmektedir. Böylelikle bu kitlenin yarasına sadece anlatacak kişi değil okur da ortak olmalı/olmakta ve o yaralarda kendisini anlayıp bulmaktadır.

Ayşegül Genç’in öykülerindeki dramların en önemli müsebbibi genellikle maddeci dünya anlayışına ve ruhsuz modernleşmeye farkında olarak ya da olmayarak entegre olmuş ya da olmamış kişilerin maruz kaldığı acılardır. Kahramanlar bu acılar karşısında çaresizdir çünkü değişen dünyanın hızına yetişemeyip yayan kalmışlardır ve bu yayan kalmışlığın ezikliğini yaşamaktadırlar. Öyküler genellikle bir kahramanın etrafında şekillenen bu durumu yansıttıkları için portre öykü tekniğine uygun yazılmıştır. Çoğu zaman bu kahramanlar her ne kadar zamana, ölüme, maddeye postmodern dünyaya yenik düşse de nadiren de olsa tüm bu etkenlere karşı direnebilen, kaybettiklerine karşın kendini ve ideallerini kaybetmeyen kişilerden de seçilmiştir. Bu tür hikâyelerde ise tezli öykü özellikleri portre öykü ile kaynaştırılmıştır. “Çözülme” ile “Başkanın Adamı” bu tarz öykülerin en önemlileridir.

Çözülme’de sözde çağdaş hayatta kendine yer bulmaya çalışan genç kızın tüm baskılara tüm kuşatılmışlığa rağmen yine de kendisinden, değerlerinden, yaşantısından taviz vermeden tekrar hayatın karşısına dikilmesi anlatılmaktadır. Aynı zamanda Çözülme, yazarın ülkenin siyasi gündemine göndermelerde bulunduğu öykülerinden biridir. 28 Şubat Dönemi, sosyal, siyasi ve ekonomik krizi ile hüküm sürmektedir, genç kız bu durumun en büyük mağdurlarından olmasına rağmen tutunmaya çalıştığı dava arkadaşları tarafından da sükutuhayale uğratılmıştır. Yazar bu durumu zora düşmüş 28 Şubat mağdurlarının mağduriyetlerinden faydalanma yoluna giden ve bu mağduriyetleri kendi çıkarları için kullanmaya çalışan kişileri örneklendirerek çoğu kişinin muzdarip olduğu bir derdi ironik bir şekilde, nokta atışı ve bir o kadar da çağrışımsal olaylarla dile getirmiştir.
Ayşegül Genç’in bir diğer karakteristik teması ya da kurgu metodu diyebileceğimiz yönü ise maddenin insan üzerindeki görünür ama fark edilmez acınacak tahakkümünü gözler önüne sermesindeki başarısıdır.

İnsanın kendi eliyle ürettiği, hayatında kendisine kolaylık sağlasın diye kullandığı bir madde, araç dahi insandan daha uzun ömürlü, onu üreten kişiden sahibinden dahi daha kıymetli olabilmektedir, aynı zamanda bu maddeler öyküde birer imge olarak kullanılmaktadır. Bu eşyalar kahramanların hayatına ve acılarına birer şahit birer kanıt niteliği taşımaktadır. Bu tür öykülerin başında ise “Ağlamaklı Kızlar Gibi Sessiz Sedasız”,“Reisin Tost Makinesi”, “Sonsuz Şimdi ve Dün” ile “90 Artı 1 Evler” isimli öyküler gelmektedir.

Kitaba ismini veren Ceylan Uykusu isimli öykü ise kitabın sonuna dahi geldiğimizde üzerimizdeki çarpıcı etkisini asla kaybetmemekte hatta kitabın geneli sürekli bu öykünün gölgesi altında bizi kendine misafir etmektedir. Ceylan Uykusu didaktizme kokan bir sohbet ile bizi karşılamakta sonra kurguya geçmektedir, okur; olay içinde olayla karşılaşmaktadır çünkü kahramanımız olan kız, ölüm döşeğindeki babasının başında beklerken sürekli geriye dönüşlerle çocukluğuna, öğrencilik yıllarına gitmekte sonra tekrar hastane ortamına dönmekte hatta babasının hastane sonrasındaki ahvaline dahi gitmektedir. Bu gidiş gelişler sırasında yazarımız, iç konuşma ve iç monolog teknikleri ile bizi karakterin hüzünlü dünyasına konuk etmekte onun iç sesine kulak kesilmemizi, bu hüzne ortak olmamızı, kahramanla bütünleşmemizi sağlamaktadır. Bu öyküdeki imgelerden en önemlisi üniversitedir.

Ayşegül Genç’in öykülerinde belki de fark edilmeyecek ama bir o kadar da alıcısına kendisini fark ettirebilecek bir yön ise onun hikemi yönüdür.  Yazar az ama öz hikemi ifadelerle dışarıdan küçük görünen ama kapısı aralandığında bir o kadar daha büyük olduğu görülecek sorunlara bizi götürmektedir, bu hikmetlerden biri Çözülme adlı öyküde görülmektedir. “İki kişi aynı suçtan yakalanıp içeri tıkılınca dost olurlar, yanlarında cellat belirinceye kadar birbirilerine aklamaya devam ederler. Sonra biri diğerini kurban eder.”  Bir diğeri de: “Yaşlılar, sözlerini söyler, kenara çekilir; gençler çığlıklarıyla ortada kalır.” sözüdür. Bir diğeri hikem de İçimde Bir Şey adlı öyküde geçen ve öyküyü sona bağlayan: “Ellerine bir tebligat, arama kararı, yakalama emri geçmeyenlerin ve hırsızlık yapmayanların, gaspa karışmayanların albayraklı tabutlar gelirdi evlerine.” ifadesidir. Bu hükümler az sözle çok düşündürmenin yanında bir o kadar da çok hüzünendirmektedir.

Yazarımız ; olayları, durumları ve kahramanları anlatma tekniklerinden ziyade gösterme teknikleri ile ifade etme yoluna gitmiştir. İç konuşma, iç monolog geriye dönüş, iç çözümleme teknikleri aynı zamanda anlatıcının okurda samimi hisler uyandırmasını sağlamıştır. 

Genç’in öykülerini portre öykü, anı öykü, dramatik öykü, tezli öykü ve hatta mizahi öykü ekseninde gruplandırabiliriz.

Özetle Ayşegül Genç kusursuz dil işçiliği, atmosfer oluşturmadaki başarısı, okuru o atmosfere dahil etmesi, somut öyküler kurması, ben öykücüsü değil aksine beni toplumsal benin içine eritebilen bir yazar olmasıyla insanın ve maddenin hızla akan modern hayattaki rolünü sorgulayan ve de okuru, eşyanın şahitliğinde bu sorguya ortak kılan samimi, çarpıcı dili ile az ve öz öyküleri ile öykü dünyasında kendine unutulmaz bir yer edinmiş yazarlarımızdan olmuştur. 

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA