ANI
Giriş Tarihi : 15-09-2022 02:46   Güncelleme : 15-09-2022 02:50

Telefon

Yazan: Reyhan Mete Erdoğdu - TELEFON

Telefon

TELEFON   

Milenyumun başlarıydı. Daha cep telefonunun lüks olduğu zamanlarda ilk maaşımla gidip kendime simens telefon almıştım. Çok havalıydı, açınca palyaçonun biri çıkıyordu ekranda. Tabi telefonumu hem seviyor hem de ona gözüm gibi bakıyordum. Gündüz üniversite öğrencisi, gece de tek başıma doksan çocuğa bakan bir süpermendim kendimce. 

Daha on sekizime yeni girmiştim. Erzurum'da nisan ayı bile zemherinin buz gibi soğuğunu aratmıyordu.
Loijmanda kalıyorduk İki yüz üzeri kızla... Küçücüktü odalarımız ama sıcacıktı kahkahalarımız. Bütün üzüntülerimizi, özlemlerimizi, sevinçlerimizi daracık odalara sıkıştırmıştık. Bir odaya on kişi sığma gücümüz vardı.

Yine böyle soğuk bir gecede sıcak, küçücük odaya sıkışmış konuşup gülüşüyor, bir yandan çekirdek çitliyor, çok iyi bir halt ediyormuş gibi bir yandan da sigaralarımızı tüttürüyorduk. Oturacak yer yok ya; yatağın üzerine doluşmuştuk. Kahkahalarımız yine geceyi şenlendirmişti. Gece ilerleyince kızlar birer ikişer uyumaya kendi odalarına geçtiler.

Baktım oda çok havasız, göz gözü görmüyor, dumanlar içinde... Açtım pencereyi, buz gibi Erzurum ayazını içeriye davet ettim. İçim ürperdi soğuktan. Gözüm yatağımın üzerindeki battaniyeye kaydı. Çekirdek kabukları, cips kırıntıları dökülmüş. "Bu kızlar ne kadar pis" diye geçirdim içimden. İlahi adalet! Battaniyeyi tuttuğum gibi topladım, camdan aşağı silkeledim. "Çatt' diye bir sesle irkildim. Bir baktım karlar, buzlar arasında siyah bir leke. Gözüm odada hızla telefonu aradı. Hayır, karlar içinde yatan benim palyaçolu telefonumdu!

Merdivenlerden nasıl indiğimi bilmiyorum.
Üzerimde incecik pijama ama benim yanaklar alev alev. Gözümden yaşlar akıyor. Allah' tan sağlammış telefon. Kırık yok, çizik yok ama palyaçom da yok. Üzerinde sadece "Acil arama" yazıyor. Yukarı çıktım, telefonun bana söylediğini yaptım. Arama tuşuna bastım. Karşıdaki "Alo" der demez;
" Hanımefendi telefonum üçüncü kattan aşağıya düştü" diyorum, bir taraftan ağlıyor, diğer taraftan burnumu çekiyorum.  "Hanımefendi çok acil! Telefonum..." diyorum, "Düştü" diyorum. Konuşmasına fırsat vermiyorum. "Bir şeyler yapmalısınız diyorum. Anlamıyor musunuz? Çok zor durumdayım"

Karşımdaki bir ara benden fırsat bulup konuşuyor.
"Sus be kadın, yeter! Burası 112!" Ben kıpkırmızı özür dileyip telefonu kapatıyorum.

Hastane lojmanında hemşire sıfatıyla yaşamamdan başka bir sorun yok.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi