ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 01-07-2023 20:55

Tek Başına Kalırsın / Mehmet Karakaş

Yazan: Mehmet Karakaş -TEK BAŞINA KALIRSIN

Tek Başına Kalırsın / Mehmet Karakaş

TEK BAŞINA KALIRSIN

“Güne merhaba” diyen usta, takımları hazırlayarak arabaya yerleştirdi.  Elini, alnına siper yapıp “güneşin kavurucu sıcağı yeryüzüne ulaşmadan” arabaya binerek gideceği adrese yol aldı.

Arabadaki radyoda yılların unutturamadığı eski bir sanatçının türküsü çalıyordu. Elini direksiyona vurarak; “Ah yalan dünya, ne varsa alıp gittin, yeter!” dedi. Gözlerinden akan yaşlar yüzünden süzülerek üzerindeki gömleğe düşüyordu.

Bir saatlik yol bitmiş iş yapacağı evin kapısında durmuştu. Zile dokunduktan sonra pencereden bakan ev sahibi; “Hoş geldin usta” diyerek kapıyı açtı. Takımlarını içeri taşıyıp; “Bismillahirrahmanirrahim” dedikten sonra işe başladı. 

Su sızıntısının nereden geldiğini bulmaya çalışan usta su tesisatını incelerken bir yandan da çayını içerek derin düşüncelere daldı.
“Bu su nereden sızar?” diye sağa sola bakarken bir alt kata inip kafasında bir plan oluşturmaya başladı. Tekrar yukarı çıkarak incelemeyi sürdürdüğünde sızıntının bu kattan olduğuna dair düşüncesi güçlendi.

“Olur ya bir hata yapıp etrafı boş yere kırıp dökebilirim.” diye düşünürken şamandıranın bozuk olduğunu ve gömme rezervuardan taşan suyun fayans arasından sızarak bir alt kata aktığını fark etti.

Çay içerken ev sahibinin telefonu çaldı. Ev sahibi uzaklardan arayan doktor oğlu ile hasbihal ederken birden yüzünün rengi değişerek; “Bak oğlum bu kışın soğuğunda evde donuyoruz, bakkaldan ihtiyaçlarımızı aldıracağımız kimsemiz yok; karda, soğukta perişan olduk, iki de bir elektrikler kesildiği için doğal gaz çalışmıyor, evin içinde soğuktan durulmuyor.” dedi.

Konuşmasına devam eden ev sahibi, birden ayakları titremeye başlayınca; “Nursultan çabuk gel.” diye hanımına seslendi.

Koşarak gelen hanımı; “Hemen bir taksi çağıralım!” diye feryat ederken birden telefonun diğer ucundaki oğlunu hatırlayarak; “Oğlum baban yine rahatsızlandı, hastaneye gideceğiz, ben seni tekrar ararım.” diyerek telefonu kapadı.

“Evlat yetiştir yanında olmasın, elin garip memleketinde görev yapsın, burada da hastane var oğlum, memleketinde de görev yapabilirdin, elin kızının sözünü dinledin, içeride ve dışarıda işlerimi takip edecek kimsem yok.” diye düşünüp cebindeki mendili çıkararak gözyaşlarını sildi.

İşlerini bitiren ve dükkânına dönen ustanın kulaklarında ev sahibi hanımın son sözleri çınlıyordu:
“Evlat yetiştir, büyüt, vakti zamanı gelince yine “tek başına” kal!”

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi