ANI
Giriş Tarihi : 01-02-2024 00:19   Güncelleme : 01-02-2024 06:21

Sivas Çavuşbaşı Mahallesinde Simit Satmak / Mehmet Aydoğan

Yazan: Mehmet Aydoğan -SİVAS ÇAVUŞBAŞI MAHALLESİNDE SİMİT SATMAK

Sivas Çavuşbaşı Mahallesinde Simit Satmak / Mehmet Aydoğan

SİVAS ÇAVUŞBAŞI MAHALLESİNDE SİMİT SATMAK

1950 yılının yarısında, simit satmayı düşündüm. Biraz da ailemin rızası olmadan. Bir arkadaşım vardı. O beni simitçi fırınına götürdü. Fırıncı neler yapacağımı anlattı. Simidi satıp parasını vermek üzere anlaştık.

Ertesi gün, sabah erkenden simitçi fırınının kapısından içeri girdim. Benim için siyah tablada yüz simit hazırlanmıştı. Simit tablasını başımın üstünde nasıl taşıyacağımı bir güzel anlattı fırıncı. Hayırlı işler diyerek fırından çıktım. Ama nerelerde satacaktım bilmiyordum. Birden aklıma; "Çavuşbaşı Mahallesi’nde satabilirim" diye bir fikir geldi.

Doğru rotayı oraya çevirdim. Ne de olsa ben de Mehmet Paşa Mahallesi’nden idim. Mahalleli, bekçi babamı tanıyorlardı. Benden alırlar simiti diye düşündüm. Hemen Çavuşbaşı karakolunun bulunduğu sokağa girdim. "Simit!" diye bağırdım. Karakolun önünde bekleyen bir polis ilk müşterim oldu. "Sen bizim bekçi Bekir'in oğlu musun?" dedi.

Baktım beni tanıyorlar. Kendime güven geldi. Daha çok sesim çıkmaya başladı. "Siimitçiii!" diye. Derken sesimi duyan bir evden üç çocuk çıktı, simit istediler. Bu arada anneleri geldi, parayı verdi. Üç simit aldı. Öğlene kalmadı simit bitti. Gittim fırına, parasını ödedim. Bana kalanı aldım, eve gittim. Anneme verdim. Çok sevinmişti oğlum para kazandı diye.

Böylece Çavuşbaşı Mahallesi’nde simit satmaya başlamıştım. Ve para kazanıyordum. Yine böyle bir gün sabah, her gün üç simit alan evin önünde "simiiit!" diye bağırınca, evin annesi çıktı. Bana dedi ki "Bir daha bizim evin önünde "simit" diye bağırırsan, tablayı başına çalarım" dedi. Yine üç simit aldı, evine döndü. İyi müşterimdi. Her gün üç simit alıyordu. Bırakamazdım. Ertesi gün yine oradan geçerken "simit" diye bağırdım. Evin annesi çıktı.

“Ben sana burada bağırma demedim mi?” dedi. Simit tablasını başımdan aldığı gibi yere savurdu. Bütün simitler sağa sola yayıldı. Çoğu da bölük pörçük oldu. Kadın evine gitti. Ben de ağlayarak simitleri toplarken, iki belediye zabıtası geldi.

"Kim yaptı bunu?" dediler.

Ben de; “Şu evin kadını yaptı" dedim.

Zabıtalar, kimin oğlu olduğumu sordular. "Bekçi Bekir'in oğluyum" deyince, babamı tanırlarmış. Onlarda yardım etti simitleri topladım. Ama çoğu bölünmüş, bir işe yaramazdı. Bana dediler ki; "Bu simitleri satınca eline ne kadar para geçiyordu?" dediler. Ben de söyledim. Paramı çevredeki esnaftan toplayıp bana verdiler. Doğru fırına gittim parasını verdim; “Ben, daha simit satmayacağım" dedim ve simitçiliği bıraktım.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi