ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 11-10-2022 23:05

O Zaman Dans

Yazan: Elmas Tunç - O ZAMAN DANS

O Zaman Dans

O ZAMAN DANS

Annemlerin, "Son düzlüktesin, yirmi dokuzuna girmeden bunu da kaçırırsan evde kaldığının resmidir." dedikleri, öve öve bitiremedikleri şu sünepe miydi? Yani payıma düşen. Of Allah’ım!

"Yemeğe çıkalım, oradan da dansa gideriz." deyince bir göbek atmadığım kalmıştı."Romeo'mu buldum, kıskananlar çatlasın!" diye instagramda paylaştım bir de. Sen tut, en şık elbiseni giy, kuaförde saçını, makyajını yaptır. Sonra gele gele... Aklıma geldikçe cinlerim tepeme çıkıyor. İnsanların ağlamasından da mı anlamadın be kızım! Bu nasıl bir yokluk! Kız evi zannedip ağlaşan insancıklara yüzünde güller aça aça: "Hayırlı olsun. Gittiği yerde sonsuza dek mutlu olsun!" demek nedir ya! Hele o kılkuyruğun: "Etli pidenin yanına soğuk ayranla turşu getirin yeğenim!" demesi yok mu ümüğüne çökmemek için zor tuttum kendimi.  "Neymiş, soğansız yenir miymiş. Kendi neyse de benim suçum ne? Tıkıştırdı ağzıma görgüsüz! Iyyy!"

...

Oradan kovulmadığımıza dua edeceğine düğün evine çöktü pinti öküz. Allah'tan tanımıyorlar da beni... Şuna bak her yerinden ter damlıyor hâlâ halay çekme derdinde hava yastığı! Buraya mı geliyor o?

"Sibel Hanım, oturmaya mı geldik yahu?"
"Ben almayayım. Siz devam edin hızınızı almışken Fadıl Bey. Halay niye durdu?"

Tombik yanakları kızardı, hafiften sırıtarak:
"İkimiz için Kalbimin Tek Sahibini istedim."

Allah’ım! Hay görmez olaydım dişinin arasında kalan maydanozla şarkı mı istemiş bir de kerkenez.
"Orkestra başladı bile çalmaya."

Başka zaman olsa kafamın içindeki tilkiler düğün konvoyuna çıkar da yine kuyrukları birbirine değmez. Şimdi gemici düğümü oldu tükürdüğümün kuyrukları, tövbe açılmıyor.

"Başım ağrıyor da biraz."
"İyi o zaman. İyileşecek hastanın ayağına doktor gelirmiş. Kendinizi dansın büyülü kollarına bırakın." diyerek çekiştiriyor beni.

Manifatura dükkânından kumaş alıyor sanki hödük. Cevabımı bile dinlemeden soğan ve ter kokulu bedeniyle pistin ortasına götürüyor beni stilettolarıma basa basa. Hoparlör yüzünden İrem Derici kulağımın içinde bağırıyor. Göğüs kafesim ekolu sesle geriliyor. Konfeti patlatıyorlar. Bu sırıtıyor. Ben içimden yardırıyorum bugün burada olmama sebep olanlara. Nefesim daralıyor, afakanlar basıyor. Bu kez ben sürüyorum onu düğün salonunun dışına. Çipil gözlerini iyice belertmiş yüzüme bakıyor. Ağzı bir miktar açılmış. Düğüne gelen davetlilerden pala bıyıklı birine takılıyor, gözlerim. Elini belindeki silaha atıyor. Düşünmeden atılıyorum ileriye. Çevik bir hamleyle silahı kapıyorum elinden.
"Allah'ını seven beni tutmasın! Kurtarın şu pofidikten!" diye silahı şakağına dayıyorum

....

Gözümü açıyorum. Sıcak yatağımdayım demeyi isterdim ama ne yazık ki manzara gene aynı. Nezarethanedeyim. Annemler iyi bir avukat tutsun diye dualar ediyorum. Buradan bir çıkayım, ne kadar ağaç varsa çaput bağlayacağım. Bir daha söz kesmeden, düğünden bahsedecek olurlarsa hemen sözlerini yarıda keseceğim. Söz veriyorum Allah’ım!

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi