ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 21-11-2022 13:28   Güncelleme : 21-11-2022 13:35

Korku

Yazan: Ümmügülsüm Hasyıldırım -KORKU

Korku

KORKU 

Gecenin korkunç yalnızlığında içi titredi. Alev topu yutmuş gibiydi. Aldığı her nefes, yine nefesini kesiyordu. Genişlemiyordu yüreği. Derin derin of çekti. Olmadı. Kısa kesik nefesler eşlik etti. Yetmedi. Yetmiyordu.

Hüznünü libas edip giymişti bir kere. Yapışmıstı üzerine sanki. Kalktı. Camı açtı. Başını gökyüzüne kaldırdı. Uzun uzun dolunayı seyretti. Bütün oksijeni yutmak istermiş gibi derin derin nefes aldı. Gecenin ayazı yanaklarına öpücük konduruyor ama o yine de rahatlayamıyordu. Göğsünde patlayan volkanın önüne geçemiyordu.

Gözlerini asağıya kaydırdı. Aklından olmadık düsünceler geçmeye başladı. Uçuverse aşağılara. Yaşadığı ne varsa bırakıp, alıp başını gitse ne güzel olurdu. Heyecanlandı. Garip bir histi bu. Aşağıya alıcı gözlerle ve özlemle baktı. Orada da elem denizi kabarıyordu. O denizde boğulmak istedi. Cazip bir davetti sanki. O davete icabet etme fikri sabitlendi beyninde. Ellerini aşağıya doğru uzattı. Gelgitler ard arda pervane gibi dönüyordu beyninde. Sonra  yavrusunun maviş gözleri göründü o denizde. Bütün büyü bozulmuştu. Gözyaşı ırmağı çağladı aşağılara.

Onu tutan, bırakmayan o el, evladının sevgisiydi belli ki. Silkelenip çekildi geriye. Doğru oğlunun odasına gitti. Mışıl mışıl uyuyordu. Ne kadar da masumdu. Günahsız, minicik. Onun sevgisine muhtaç. Bütün enerjisi buharlaştı o anda. Gerçeklerle yüzleşmek kolay değildi. Olduğu yere yığıldı. 

Kendine geldiğinde oğlu ağlıyordu. Uykusuzluktan ve ağlamaktan şişen gözlerini kırpıştırıp mavişini kucağına aldı. Uyutmaya çalıştı. Yüzüne bakmaya ar ediyordu. Bir müddet sonra uyuyunca doğru banyoya koştu. Duşun altında bütün kirlerden arınmak istermiş gibi sıcak suyun altında dakikalarca durdu. Köpük köpük akan suya baktıkça irin akıyormuş gibi geldi. Bütün şampuanı boşaltmış ama o arındığına ikna olmamıştı. 

Göğsünde hissettiği acıyla kendine geldi. Boğuk boğuk gelen sese kulak verdi. Havluya sarınıp koştu oğlunun yanına. Kuzusu ağlamaktan mosmor olmuştu.

Panikledi. Ne yapacağını bilemedi önce. İliklerine kadar korkuyla sarsıldı. Nefesi kesildi. Gözleri kocaman açılmıstı. Can yangını yaşadığı bütün acılardan üstün geldi. O ne amansız acıydı!

Kusmuğu tıkamış, nefessiz kalmıştı çocuk. Boğulmak üzereydi. Çılgına döndü. Kucakladığı gibi aşağıya çevirdi. Dili boğazına tıkanan yavru, nefessizdi. Bir parmak darbesiyle dilini çeken anne, oğlunun sesiyle kendine gelip, olduğu yere çöktü. Göğsü patlayacakmış gibiydi. Bağı çözülen dizlerinin üzerine çöktü. Öptü, öptü, öptü. Korkudan tir tir titriyordu.

Yaşadığı acılar, yediği dayaklar, gördüğü işkenceler anlamını yitirivermişti. Oğlunu kaybetme korkusu, tüm hücrelerini sardı. Az daha oğlunu kaybediyordu. Ya bir anlık boşluğunda düsüncelerini uygulasaydı, bıraksaydı elem denizine bedenini. Yavrusuna ne olurdu? Evladı ardından mı gelecekti? Ya da onu bu hale getiren zulmün ortasına, tek başına savunmasız, sahipsiz mi bırakacaktı?

Silkelendi. Vakit evladına sahip çıkma vaktiydi. Evlat acısı, ucundan yüreğine dokununca, o korku aklını başına getirmişti. Ölüm çare değildi belli ki. Onu yaşadığı cehennemden kurtarmak için alalacele hazırlanıp, bilinmezliğe doğru çekti kapıyı ve çıktı.

                               

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi