ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 30-10-2022 15:18

Kedi ve Ben

Yazan: Elmas Tunç - KEDİ ve BEN

Kedi ve Ben

KEDİ ve BEN

Bugün evdeyim. Her günkü gibi.Yıkanacak çamaşırların birikmesi ve tezgâhta ekşi, yağlı ve öğürtü hissi uyandıran nahoş kokulu tabak çanaklar dışında sorun yok. Burnum kokudan ölmüş bugün.

Belki de dün. Hatırlamıyorum. Kahvaltıya oturmadan burnuma mandal taksam ne kadar dayanırım acaba? Oda parfümüyle duş aldırıp camı açayım. Daha mantıklı. Sonra da yumurtaları haşlamak için ocağın gözüne koyarım. Altı yeter mi? Anca. Midem kazınıyor. İçimde tenya olsa şimdiye semirirdi. Ama işe bakın ki semiren ben oldum.

Gözleriyle bel simitlerimi, antrikotlarımı, kaba yerlerimi kesen akrabalarım, kurbanda niyeti bozup ortaklaşa beni kesmezler umarım. Hep aynı sorularla yolumu kesip "kısmet yok mu?" diye darlamaları da cabası. Olsa ne olacak? Beyaz eşyamı mı alacaksınız? Daracık gelinliklerin içine mi sokacaksınız? Damadı alıp... Tövbe tövbe....

Kedi az önce kumda eşinip defi hâcetini gördü. Obsesif obsesif yalanıyor. Sonra da akşama kadar yatar. Ye, iç yat. Ha bir de yalan dur. Hayat sana güzel Kokoreç Hanım. Artık isminin kusuruna bakma. Açken koydum. "Yerim seni" diyorum ya bazen motokurye gecikince kısa süreliğine de olsa şekerim düşüyor sanırsam; o an bir tatlı geliyorsun gözüme. 

Yumurtalar işveli işveli fıkırdamaya başladı. Buhar da çıkıyor. Şimdi mesele şu tezgahı görmezden gelip kahvaltı hazırlamada. Ekmek de kalmamış. Kim yürüyecek şimdi bu havada bakkala. Kokoreci sarkıtsam sepetle aşağıya. O alıp gelse keşke.

Mahallenin mart gelince kuduran ergenleri tebelleş olurlar şimdi. Otursun oturduğu yerde. Ekmek bulamazsan makarna ye Filiz Hanım!

 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi