ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 08-08-2023 18:08   Güncelleme : 08-08-2023 20:42

Kasketli Meçhul Adam -1 / Hakkı Yıldıran

Yazan: Hakkı Yıldıran -KASKETLİ MEÇHUL ADAM /1

Kasketli Meçhul Adam -1 / Hakkı Yıldıran

KASKETLİ MEÇHUL ADAM /1

Hacet ihtiyacı için uyanmıştı. Pencereye baktı. Henüz gün ağarmamış göz gözü görmüyordu. Korkuyordu bu saatlerde yalnız tuvalete gitmeye. Odanın içerisinde herkes uyuyordu. Bir müddet daha direndi ama dayanamadı. Yatağını ha ıslattı ha ıslatacaktı, 'Evin arka bahçesindeki baraka tuvalete bu karanlıkta gidilmez.' diye düşündü. Gitmedi. Evlerine bitişik ahırın damına çıkılan salondaki diğer kapının arkasına sonradan uydurma öteki tuvalete de…

Evin giriş kapısının önündeki tahta merdiven boşluğundaki korkuluklarının arasından aşağıya işedikten sonra kedi gibi tıkırtısız gelip yorganın içine gömülecekti. 

Gitti. Korkuluklara dayandı. Tam yapacaktı ki, karşı komşunun evini çevreleyen biriket duvarın dibine çömelmiş, kasketli bir adam gördü. Ürperdi. Aynı anda kasketli adam çömeldiği yerden doğrulup ayağa kalktı, sokağın kenarları ağaçlıklı dar ve zifiri karanlık yolunda gözden kayboldu. Anda gördüklerinden bedeni buz kesmiş, tüyleri diken diken olmuştu. Zaten ne olur, olmaz açık bıraktığı kapıdan zehir zemberek içeri attıverdi üflesen uçuverecek cılız bedenini.

Korkusunu kapının arkasındaki sokağa kilitledi. Hemen pencereye yöneldi. Perdeyi araladı. Kim ve ne olduğunu anlamaya çalıştı. Anlamadı.

Ayak uçlarına basıyor olsa da korkusundan olacak becerememişti sessizliği…

Kapının gıcırtısından, tahta tabanların tıpırtısından, aşağı camii imamı “Essaletu hayrun minen nevm” demeden önce uyanmıştı anacığı.

Oğlunun bu saatte tuvalet ihtiyacından uyandığını bilmesi için müneccim olmasına gerek yoktu. Biliyordu evdeki tuvaletlerin durumunu ve bu nedenle oğlunun tedirginliğini “Hadi! Gel seni tuvalete götüreyim de yat.” dedi.

Ahırın damına tam da çatının altına denk gelen yerdeki sonradan uydurma tuvalete götürdü. İhtiyacını yaptırdı. Annesi, kendisini gözetlemese; bu saatte tövbe o tuvalete ne gecenin karanlığında, ne de gündüzün aydınlığında tek başına gitmeye cesaret etmeyeli çok olmuştu.

Önceki yıl tam o uyduruk tuvaletin içine, yukarıdan evin çatısının altından kerpiç duvarın dış yüzeyinden sarkan kocaman bir yılanın kınını görmüştü. O günden beridir bu tuvalete bir daha bir adım dahi atmamıştı.

Ah o kim olduğu bilinmedik kasketli adam! Gecenin köründe zaten evdeki her iki tuvaletten birisine gitmeyecek, evde kimseye belli etmeden, karanlıktan da istifade her zamanki yaptığını yapacaktı. 
Annesi de her zamanki gibi soracaktı: “Yine mi oraya işedin?" O da yine yeminle yalan söyleyecekti. "Vallaha ben yapmadım anne…"

Öğleye doğru uyandığında karşıdaki komşularının evinin önündeki kalabalık insanları gördü. Sebebini, gözlerini ovuşturarak annesine soracak oldu. Annesi ortalıkta yoktu. Ablası evin önlerini süpürüyordu. Evin tahta merdivenlerinden aşağıya indi. Gitti, ablasına; “Annem nerede, bu kalabalıkta neyin nesi?” diye arka arkaya iki kere sordu. “Git başımdan, görmeyon mu? Mısdıva dayı ölmüş.” deyivermişti ablası.

Kalabalık giderek atıyordu. Acı haber çok geçmeden köyün minaresinden de duyulmuştu. Evin önündeki biriket duvarın arkasında kazanlar kaynamış, Mustafa dayının cansız bedeni salın üstüne getirilip yıkanmış kefenleniyordu. Ağıtlar her yeri inletiyordu. Öğle ezanından önce merhumu gömmek için acele ediyorlardı.

Bütün bu olanları tekrar yukarı çıktıktan sonra merdiven korkuluklarının arkasından gizlice seyrediyordu.

Geceden şu karşı duvarın dibine çömmüş gördüğü kasketli adam geldi birden aklına. Onun hakkında ara sıra kulaktan kulağa fısıldananlar şimdi yerli yerine oturur gibi oldu.

**

Devam edecek...

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi