ANI
Giriş Tarihi : 13-02-2024 23:18   Güncelleme : 13-02-2024 23:32

İnatçı ve Cayırtı Koparan Bir Çocuktum / Hamdi Tabanlı

Yazan: Hamdi Tabanlı -İNATÇI ve CAYIRTI KOPARAN BİR ÇOCUKTUM

İnatçı ve Cayırtı Koparan Bir Çocuktum / Hamdi Tabanlı

İNATÇI ve CAYIRTI KOPARAN BİR ÇOCUKTUM

Aklımın kıt sat erdiği yaşlardaydım, derler ya, işte benim de o yaşlarda hatırladıklarımın yanında bir de aklımın ermeye başladığı zamanlarda çok iyi hatırladıklarım var.

Neler yapmadım ki? Yapmadığım muzurluklar mı kaldı?!. Bana bulaşmak ya da dokunmak demek, başına püsküllü belâyı sardın demekti. Ya kapıyı pencereyi taşlar, ya da ağlarken kıyâmeti koparırdım.

Beni avutan babaannem rahmetli olduğunda 4-5 yaşlarında bir çocuktum, onunla yaşadıklarım hep kıt sat hatırlama sınıfındadır. Asıl hatırladıklarımın çoğu ondan sonraki çocukluğumdur. Müdüre rica minnetle yedi yaş yerine beş buçuk yaşında okula başlatılan çocuk ne yapmaz ki?!

Bilenler bilir, o zamanlar köydeki çocuklar yazın ya yalın ayak gezer ya da lastik ayakkabı giyerdi. Kışın da lastik çizmeler, elde örme likrasız ayağa zor giyilip çıkartılan hele ıslandı mı sırt üstü yatarak birinin çekmesi ile ancak çıkartılan yün çoraplar üzerine geçirilirdi. Potin ya da iskarpin denilen ayakkabılar var olsa da, maddi imkanı olanların çocukları bile cızlavat lastik ayakkabılar giyerdi.

Bir bayram öncesi, bahar zamanı, babam benden iki yaş büyük olan ağabeyime bir çift potin alıp da beni es geçince olan oldu, kıyamet koptu. Bir cayırtıyla beraber ayakkabıları aldığım gibi avludan dışarı kaçarak harman yerine vardım. Doğal olarak babam da arkamdan fırladı. Beni tutmak ne mümkün!..

Babamla aramızda 30-40 metre mesafe var. Bana efelenmek sökmüyor... Mecburen anlaşacak... Pazarlık başladı. Öteki bayramda da bana alınacak ama kabulü mümkün değil... İlla  bu bayram olacak diyen ben, oracıkta iki yumruktan iri iki taşı elime geçirerek şantaja başladım. Taşın biri altta, üstünde ayakkabının teki, bir elimde de diğer taş, ayakkabıyı ezmekle tehdit ediyorum. Babamın beni ikna etmesi zor, lakin bir ümitle iknaya çalışıyor. O bana diller dökerken, ben ilk uygulamaya çoktan geçmiştim bile. Önce ayakkabıdan ayırdığım bağı göstererek ilk ezme işlemini onun üzerinde yaptım.

Babam baktı durumun şakası yok. Dur yapma alacağım dese de ben ikna olmuyordum. Maksadım, ona hemen alacağına dair yemin ettirmekti. Zira o zaman, Allah adına yapılan yeminlerin bir ciddiyeti vardı.

Aynı ipe ikinci hamleyi vurmak için kolumu kaldırdığımda, adeta yalvarırcasına ama bir tebessümle zavallı babam, teslim olarak; “Tamam, vallahi billahi, yarın gidip alacağım” deyince taşı elimden atarak ayakkabıları getirip verdim. Henüz sinirimin tam geçmediğini gören babam beni tatlı dille okşayarak sakinleştirip eve sokmuş, ertesi gün de gidip bağcıklı potinimi almıştı.

Allah mekanını cennet eylesin.

Editör: Ümmügülsüm Hasyıldırım 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi