DENEME
Giriş Tarihi : 21-04-2023 15:22

Herşey Olması Gerektiği Gibi

Yazan: Sedat İlhan -HERŞEY OLMASI GEREKTİĞİ GİBİ

Herşey Olması Gerektiği Gibi

HERŞEY OLMASI GEREKTİĞİ GİBİ 

Bilirsiniz, Merkez Efendi’nin menkıbesini okumuşsunuzdur. İnsanın içini bir hoş eden enginlik, düşünce, yaşam felsefesi…

Kabullenemiyorum ama uzaktan görünüyor. Uzatsam elimi ulaşacağım gibi. Oysa gerçekler uzakta olamaz, uzakta aranan gerçek bile olamaz, demiştim bir aralar. Cafcaflı bir söylem ama gerçek.

Herşey olması gerektiği gibi… Kesinlikle ama yine de sorularım var cevapsız, kendim için. Sakinliğe erebilmek, olur olmaz herşeye hayrolsun diyebilmek için.

Sokak felsefesi düşünüyorum. Bir delinin, kara cahilin cesareti var üzerimde. Nelerle karşılaşabileceğimi tahmin bile edemiyorum ama yaşamalıyım. Çünkü istiyorum. Cevaplarımı bulabilmek, hayatı akışına yaşayabilmek üzere…

Bir köşe başında bir masa, sandalye, şemsiye, bir kaç tabela… "Burada her soruya cevap verilir“ Kimlerin ilgisini çeker böyle bir davet veya nasıl bir beklenti ile gelinir? Denemeli…

Yıllanmış dostlarla konuştuk bu konuyu, defalarca hem de ama bir adım bile ilerleyebildiğimizi hissedemeden. Hayrolsun. Oysa bildim dediğimizde öğrenme kapısını kapatıveriyoruz, farketmeden. Sorumluluklarımızdan kurtuluyoruz, masumane ancak çözümsüz. Odaklanabilirsek, odaklanabildiğimizce yüzeysel malumatlara sahip olduğumuzu görebiliriz. Veya bilginin, bilmenin hikmeti, gayesi,, meyvesi ne ola ki…

Sorulan her soruya bilmiyorum cevabı verebilirim yani. Yalan olmaz bu. Adımı sorsalar bilmem. Bir dost, deli olduğumu söylemişti mesela. Serzenişte bulununca veliye eviriverdi. Ne deliliği kabul edebilirim ne de velilik iddiasında bulunurum. Ama yalan diyemem. Dostlara verdiğim mesaj bu demek ki, dostların penceresinden görünen "Ben"

Veya soranın niyeti? Öğrenmek olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bilgi heryerde, kolayca ulaşılabilmekte. Çünkü insan bilmediğini soramaz. Bildiğini sandığından emin olmak ister, bildiği ile yetinmez, daha fazlasına ulaşmaktır gayreti. Ve sorularımız direkt bizi anlatır, tecrübelerimizi, düşünce sistemimizi, özlemlerimizi…

Bilmiyorum, bir cevaptır ve yalan değildir. Tabii ki, niyet önemli. Bilmediğinin farkındalığı ile söylenmiyor ise iletişimi kesmek olur yapılan veya dalga geçilmek olabilir hissedilen…

Bir salon düşünüyorum, fazla büyük değil ama kapılar açık, tüm dünyaya… Küçüklükteki gücü hissedebilmek, elde edebilmek, yaşamak istiyorum.

Bir soru sorsam, en basit bir şey. Olmazsa olmazımız, vazgeçemediğimiz, vazgeçmememiz gereken, hayallerimizi süsleyen, ütopyalarımızdan bir demet…

Ya kimse cevap vermeyecektir. Kültürümüzün açmazı bu. Birileri gelir anlatır. Diğerleri dinler. Anlatılan kime ne ifade eder, arada kaynar gider. Belki sadece kültürümüzün de değil, insanlığımızın…

Bir sosyal deney videosu seyretmiştim. Ünlü bir kemanist, metro girişinde sanatını canlandırır. Sokak sanatçısı olarak görülür. Oysa oradan geçen bazılarının cebinde bir kaç gün sonra gerçekleşecek olan konserin bileti bulunuyor olabilir. Veya söz, söyleyene göre değer kazanıyor nedense, kabul görüyor, ret ediliveriyor…

Ya da herkes ne düşünüyor ise söyleyecektir, seyretmelik… Sanırım ben bunu istiyorum. Kabul edemesem de, isyanlarımla, sanki gökyüzünden yere süzülüyorum paraşütsüz…

Pek çok şey söyleyebilirim. Bildiklerimiz dostlarımıza ne ifade ediyor, farkında mıyız? İstiyoruz ama yolumuzdaki gölgemiz dağ gibi, geçit vermiyor ki ulaşalım…

Böyle bir salonda hayal ediyorum kendimi. Etkisizliğimin korkusu, insanlığımızla yüzleşmenin heyecanı, farklılıklarımızla güzelliklere bir yol bulma ümidi…

Ama her şey olması gerektiği gibi, ne bir gram eksik ne de fazla…

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi