ANI
Giriş Tarihi : 26-08-2022 15:09   Güncelleme : 26-08-2022 16:52

Hayatımı Değiştiren O Acı...

Yazan: Sami Çelik - HAYATIMI DEĞİŞTİREN O ACI...

Hayatımı Değiştiren O Acı...

HAYATIMI DEĞİŞTİREN O ACI...

Sami Çelik Truva Edebiyat Dergisi'nde bugünkü  köşe yazasında iç burkan ve çok üzücü bir anısını yazdı. 

***

BENİ YIKAN ve HAYATIMI DEĞİŞTİREN O ACI... 

Cağaloğlu'nda yayınevindeyim.

Yanılmıyorsam 94/95 yılları.

Rahmetli Ahmet Kekeç de yanımda.

Çok sık misafiri geliyor ve saatler süren sohbetler yapıyoruz yayınevinde.

Bazen kahkahalarımız Cağaloğlu yokuşunun hemen başındaki  Evren Pasajı' nın her katından duyuluyorcasına coşkulu ve keyifli...

Bir gün, yine benim tanımadığım ama Ahmet Kekeç'in bir arkadaşı geldi yayınevine.

Mehmet Nuri bey.

Çok beyefendi, yaşça bizden büyük olsa da saygılı ve çok sakin görünüşlü birisi.

Uzun uzun sohbet ettik ve akşama doğru yanından hiç eksik etmediği çantasını alıp gitti.

O gittikten sonra rahmetli Ahmet Kekeç ile Mehmet Nuri Bey'i konuştuk.

Hukuk fakültesi son sınıftan dersleri olduğu için mezun olamamış, evli, iki çocuğu olan bir arkadaş.

Bir avukatın yanında çalışıyormuş ve geçimini oradan aldığı az bir para ile sağlıyormuş. 

Alabilirse...

Düzenli bir para alamadığı için maddi olarak büyük sıkıntılar içerisindeymiş.

Çok sıkıntılı ve zorluklar içerisinde kıvranıp duruyormuş kısacası.

Mehmet Nuri Bey daha sonra sık sık yayınevine gelip gitmeye başladı.

Rahmetli Ahmet Kekeç yayınevinde olmadığında da geliyor, onunla saatlerce dertleşiyorduk.

Bir gün yine geldi. Morali sıfırdı. Canı burnundaydı.

"Abi, gel senle vaktin varsa Sultanahmet Köftecisine köfte yemeye gidelim." dedim.

"Olur." dedi.

Yayınevi Cağaloğlu yokuşunda. Sultanahmet köftecisine gitmek için beraber çıkmaya başladık meşhur Babıali yokuşunu.

Birden durdu yokuşu tırmanırken.

Bir baktım gözlüğünü çıkarmış, gözlerinden sicim gibi yaşlar süzülüyor.

Ne yapacağımı,  ne diyeceğimi şaşırdım.

Belliydi, çok sıkıntılıydı o gün, konuşurken dalıp dalıp gidiyordu.

Benim şaşkınlığım arasında ben bir şey sormadan o konuşmaya başladı.

"Sami Bey. Ben hayatta hiç bir şeyi başaramadım. Ben adam gibi bir baba olmayı bile başaramadım."

Hıçkırıyor,  hıçkırıktan sözlerini tamamlayamıyor, kesik kesik konuşuyordu.

Donup kalmıştım.

Ne diyeceğimi de şaşırmıştım, şaşkınlıkla sadece onu dinliyordum yokuşun ortasında.

"Dün sınıfta çocuklara öğretmeni dergi vermiş. Her çocuğa verince benim oğlum da almaya gitmiş.

Benim oğluma vermemiş.

Neden biliyor musun. Derginin fiyatı bir TL imiş ve o öğretmen ilkokul birinci sınıftaki çocuğuma, tüm çocukların içinde: ‘Siz fakirsiniz. Veremezsiniz parasını.’ demiş.

Çocuğum eve ağlalayarak gelmiş. Akşam eve gittiğimde bana, ‘Baba biz çok mu fakiriz de öğretmenim sınıfta herkese dergi verdi bana fakirsiniz diye vermedi.’ dedi. Ben oğluma bir TL'lik dergiyi bile alamayacak, onun arkadaşları içinde gururunun kırılmasına neden olan hayırsız bir babayım. "

Ne diyeceğimi şaşırdım.

***

DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN...

 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi