ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 22-01-2023 15:08   Güncelleme : 05-02-2023 22:52

Hacer Anne

Yazan: Nevin Aktekin Gülfırat -HACER ANNE

Hacer Anne

HACER ANNE

Hacer anne oğlunu çok genç yaşta bir trafik kazasında kaybetmişti.

Mümkün olduğunca her perşembe akşamı öncelikle acısını hâlâ yüreğinde hissettiği oğluna hem de diğer ölmüşlerinin hayrına elleriyle ya bir şeyler yapar ya da  parayla satın alıp sevabını onlara bağışlayarak dağıtmayı adet edinmişti.

Yine bir Perşembe akşamıydı. Elleriyle gün içerisinde hazırlayıp sardığı dolmalardan alıp bir tabağa koyarak alt komşusu olan  Gülbahar’ın kapısının zilini çaldı:
-Merhaba güzel kızım dolma yaptıydım, bir tabakta sana getirdim yersin çocuklarla tabi bir Fatiha da okursan ölmüşlerimin hayrına sevinirim, dedi.

Gülbahar:

-Allah kabul etsin Hacer anne teşekkür ederim. Ne zamandır dolma da yemiyorduk. İyi oldu malum iş hayatımda olunca biliyorsun  pek vaktimde olmuyor öyle uzun uzadıya dolma sarmaya ne güzel ince incede sarmışsın ellerine sağlık.

-Afiyet olsun kuzum ben  yapınca yine getiririm, sana dedi.

O arada tabaktaki dolmaları gören evdeki ufaklık tabaktan bir tane dolmayı kaptığı gibi ağzına attı:

- Ooo ellerine sağlık Hacer anne çok güzelmiş, mis miss..

Ufaklığa kızgın bakış atan annesi:

- Hadi içeri bakayım sen, yiyeceksin şimdi kafana terliği.

Annesinin tehditine hiç aldırmadan yine aradan sızan  afacan çocuk dolmalardan bir tane daha kapıp yarısını ağzına atarken yarısınıda annesinin ağzına tıkıştırdı:
-Baksana anne ya bu dolmalar çok güzeller ama, dedikten sonra Hacer annenin yanına giderek kocaman sarıldıktan sonra yanaklarından öptü.

Gülbahar Hacer anneye seslenerek:

- Kusura bakma çocuk işte illa muzurluk yapacak ama haklı olduğu da bir şey var gerçekten tadı nefis olmuş ellerine sağlık, ölmüşlerinin ruhuna, en çokta oğlun Ali’nin ruhuna değsin inşallah!

-Teşekkürler kuzum. Biliyor musun bugün bütün gün yemekle uğraştım. Evdeki çocuklar (çocuk dediyse hepsi yirmiyi devirmiş, otuzlu yaşlarda )yediler de dolmayı biri de demedi ki  "Ellerine sağlık annem." diye evlat işte. Yine de canları sağ olsun  insan bir evladını genç yaşta toprağa verince daha da bir  hassaslaşıyor derken kendide Gülbahar’da duygulanmıştı.Gülbahar’ın omuzuna hafifçe dokunan Hacer anne:
- Neyse kızım seni de üzdüm kusuruma bakma ben gideyim  artık merak ederler belki neredeyim, diye iyi akşamlar kızım.

- Olur mu öyle şey ne kusuru imtihan dünyası bende iki evlat büyütüyorum anlıyorum seni, iyi akşamlar, dedikten sonra  içi buruk bir şekilde evine girdi.

Ah ah anneler ve şimdinin kıymet bilmez bir teşekkürü çok gören evlatları...

Hani bir gün bir adam Peygamber Aeyhisselamın(s.a.v.) huzuruna  gelerek:
-Ey Allah’ın Resulü iyi davranıp hoş sohbette bulunmama en ziyade kim hak sahibidir?
Hz. Peygamber: -Annen! 
Adam tekrar:
-Sonra kim? 

Resulullah:
-Annen!

Adam tekrar: 
-Sonra kim? 

 Resulullah yine:
-Annen! 
diye cevap verdi. 

Adam tekrar sordu: 
-Sonra kim?

Resulullah bu  seferde:
-Baban!
diye cevaplamıştı ya peki biz ne ara cennetin ayakların altında olduğu annelerimizi, büyüklerimizi kendimize paspas eder olduk.

Hiç anne baba olmayacak, hiç yaşlanmayacak
hiç onları kaybetmiyecek mişiz gibi.

Oysa ki;

"Biz insana, anne babasına en güzel bir biçimde davranmasını emrettik...” (Ankebut Suresi 8 de ki) gibi Rabbimizin emriydi ana babaya iyi davranmak bu emri ne çabuk unuttuk...

 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi