ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 22-02-2023 19:04

Garda

Yazan: Güneç Aydın -GARDA

Garda

GARDA

Çocuk eldivenlerini sürekli takıp çıkartıyor, parmaklarını çıtlatıyor, geriye doğru esnetiyordu. Ellerini nereye koyacağını, ne yapacağını bilemiyordu. Bu önemli uzuv işlevini yitirmiş sadece heyecan ve coşkusunun bir göstergesi olmuştu. 

Hem heyecanlı hem buruktu. Alıştığı şey yanında değildi. İki aydır avucunun içinde tuttuğu şey uzaktaydı. O yüzden elleri bu kadar acemiydi. Ne kadar çabuk alışmıştı sıcaklığına. Oysa ondan önce kimsenin elini tutmamış, varlığını hissetmemiş, yokluğunu ve kavuşmayı duyumsamamıştı. Şimdi zor geliyordu. 

Şarkılarda dile getirilen aşk acaba bu alışkanlık ve peşinden sürüklendiği yokluk duygusu muydu? Eğer böyleyse âşık olmak istemediğini düşündü. Ama bir yandan da tatmıştı ruhu o çırpıntıyı. Kolay mıydı dizginlemek?

Sadece iki gün olmuştu ama çok uzun iki gün. Hani böyle LGS sınavına gireceğin ama yeterince hazır olmadığını sadece senin bildiğin bir yıl gibi geçen iki gün. Alt tarafı babasını görmeye gitmişti Zeynep. Birazdan dönecek, otobüsten inecekti. Nerede kalmıştı ki bu otobüs? Zaten evde annesiyle babasının konuştuklarından duymuştu, kar yağışı nedeniyle uçak seferleri de durmuş, ciddi rötarlar yaşanıyormuş. Bu pek tabii karayolunu da etkilermiş. Yine de evden çıkmaktan alıkoyamadı bu sözler onu. Tam çıkması gerekenden de önce çıktı evden. 

Peşinden annesinin bağırışlarıyla, umursamadı. Bir dolmuş ve on beş dakikalık yürüyüşün ardından gelmişti gara. Kocaman bir karınca yuvası. Dışarıdan bakınca büyük içine girince küçük bir dünya.

Etrafındaki geniş boşluk mümkün olan en çirkin ve kaba şekilde değerlendirilmişti

. Yürüyen merdivenlerin ve çalışmayan asansörlerin çıkış kapılarının baktığı geniş alanda kolon diplerinde bazen bavul çoğu zaman naylon torba veya çuvallara sarılmış, çamaşır ipleriyle bağlanmış mukavva kutular, sağa sola düzensiz bırakılmış devasa boyutlarda küllükler ve birkaç bebek puseti vardı. 

Çığlık çığlığa ağlayan bir çocuk ve onu ağzına simit dayayarak susturmaya çalışan yorgun bir kadın. Arkasında genç bir kızın cep telefonuyla oynadığı bir çiğ köfte tezgâhı. Rengarenk ve karmaşık tabelaların altında ışıkları açık birbirinin aynısı ufak odalar ve bazıları önünde sıraya girmiş çoğunluğu koyu renk paltolu, keçe bereli, asık suratlı mutsuz adamlar.

Hiç kimseyi beklememişti bu kadar. Annesi ve babası onu beklerdi. Mesela okul çıkışı, antrenman çıkışı ve hatta banyo çıkışı. Ama o kimseyi hiç bu kadar heyecanla beklememişti. Ailesi de onu bu hissettiği heyecanla beklemiyordu.

Bu başka bir şeydi. Bu köpeğin mamayı, mısır gevreğinin sütü, külahın dondurmayı beklemesi gibiydi. Bu daha çok Tom’un kapı arkasında Jerry’i beklemesiydi. 

O ergen çocuk bilmiyordu; hayatı boyunca daha çok bekleyecekti. Bekletenler değişecekti ama hissettikleri yakın olacaktı birbirine. Sadece içindeki heyecanı tanımladığı kelimeler farklı olacaktı. Gecenin güneşi, kavunun rakıyı, yelkenin rüzgârı, toprağın suyu beklemesi gibi. Ama bekleyiş hiç bitmeyecekti.

Garın içindeki sürgü kapı açıldı. Birkaç adam hızla çıktı dışarı. Aynı içeride bekleyen adamlar gibi paltolu, asık suratlı ama aceleci. Ellerindeki çantaları sürüyerek gidiyorlardı. Kimse birbirinin farkında değildi. Herkes tek doğru üzerinde hareket ediyor, başkasıyla ilgilenmiyordu. Çoğunun elinde telefon vardı. Geldiklerini bildiriyorlardı. Ama sanki sevenlerine değil de alacaklılarına. 

Sever, müjde verir gibi değildi sesleri. Sanki azarlıyorlardı. Mutsuzlardı ve bu onlara karşılarındakini mutsuz hakkı veriyordu.

Sonra Zeynep çıktı içeriden. Omuzunun hemen altındaki ateş rengi saçlarını örten mavi beresi ve kırmızı paltosuyla. Portakal rengi ufak çantası elindeydi. Eldivenleri yoktu. Etrafına bakındı, önce göremedi çocuğu. Omuzları çökmüş gibi geldi çocuğa. İçinde bir dal kiraz açtı. Bir an sevdiğinin mutsuz olduğuna mutlu oldu. Sonra hemen elini kaldırdı. Daha da büyüdü koca garın içinde. Kız fark etti çocuğu o da hafifçe elini kaldırdı. 

Birbirlerine yaklaştılar. Çocukta çıkardı eldivenini. Kızın elini sıkıca tuttu. Beraber metroya doğru yürüdüler.

 

 

 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi