ANI
Giriş Tarihi : 06-03-2024 19:03

Evvel Zaman İçinde / Nevin Yavuzcan Ceylan

Yazan: Nevin Yavuzcan Ceylan -EVVEL ZAMAN İÇİNDE

Evvel Zaman İçinde / Nevin Yavuzcan Ceylan

EVVEL ZAMAN İÇİNDE

Bazen, günlerce elime kalem almak istemiyorum. Bazen de, olmadık düşünceler yaz beni diye zorluyor.
İşte yine öyle bir zamandayım. Komşumun deyimi ile "Dam-samanlık" başlayalım.

Çok eski yıllarda, köylerde uzun kış geceleri, evlere yapılan komşu gezmeleri ile değerlendirilirdi. Köy insanı yaşamını biraz da doğaya göre ayarlamak zorundaydı. Gündüzlerin çok kısa olduğu günlerde havanın kararması erken olduğu için, damdaki hayvanların bakımı da erken başlardı.

Hayvanlar çeşme veya dereye sulamak için götürülürdü. Damlar temizlenir, yemler verilir ve sütleri sağılırdı. Sütler bazen akşamdan, bazen de sabah sütü ile birlikte süt toplama yerine götürülürdü.

Bu süt satım işleri bazen çok abartılırdı. Bunun nedeni fazla para alabilmek mi, yoksa uğraşmak mı zor gelirdi bilmiyorum? Çoğu evlerde peynir ve yoğurt bulunmazdı.

Hayvanların bakımlarının yapılmasının ardından, akşam yemeği de yenince gece başlamış olurdu.

- Haydi bakalım, bu gece hangi eve misafir gidelim?

Bu soru bazen önceden yanıtlanır ve haber gönderilirdi. Televizyonların yeni çıktığı dönemlerde, tercihler televizyonlu evlerden yana olurdu. Hangi akşam Türk filmi var, o zaten önceden bilinirdi.

Televizyon olmadığı dönemler aslında daha güzeldi. Sohbetler daha sıcak ve doyumsuzdu. Anlatılan anılar, eski özlenen günler, köy içindeki haberler paylaşılırdı. Bir araya gelen çocuklar rahat durur muydu hiç? Boş oda veya hayatta körebe, köşe kapmaca hatta saklambaç bile oynarlardı.

Eğer ev sahibine önceden haber verildi ise, kabak pişirir, nohut kavurur, küllü mısır kaynatır veya mısır patlatırdı. Yazdan kurutulan elma, armut erik kuruları da güzel ikramlık olurdu doğrusu! Genelde ortaya konulan bu ikramlıklar neşe ve muhabbet içinde yenirdi.

Çocuklara bilmeceler sormak, bunları yanıtlamak da eğlenceli olurdu. Hatta bazı evlerde çeşitli kıyafetlere girilerek, orta oyunları bile sergilenirdi.

Köyde gece gezmeleri de, öyle geç vakitlere kadar sürmezdi. Zira hayvanlara bakmak için erken kalkmak gerekiyordu. Nur içinde yatsın Remzi amca; “Saat onda kahveler bile dağılıyor” diyerek karşılardı. Ama yine de güzel günlerdi.

İşte böyle akşam gezmelerine giderken, komşum Naciye abla torununa; “Bak Ertan, öyle DAM - SAMANLIK konuşma sakın” diye öğüt verirdi. Ben de “dam - samanlık” yazdım işte! Anlaşılmayan yer kaldı mı acaba?

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi