DENEME
Giriş Tarihi : 16-01-2024 19:55   Güncelleme : 16-01-2024 21:19

Çocuk ve Ödev / Musa Serin

Yazan: Musa Serin -ÇOCUK ve ÖDEV

Çocuk ve Ödev / Musa Serin

ÇOCUK ve ÖDEV

“Eğitim Öğretim Yılı” birinci dönem sonunun yaklaştığı şu günlerde, bütün televizyon kanallarında “akıl daneler” boy göstermeye başladı. Nasıl ramazan ayı yaklaşırken ömründe bir gün oruç tutmayanların, oruçlu iken şöyle yiyin, şöyle için, rahatsızsanız aman oruç tutmayın kabilinden ahkâm kesen "akıl danelerin" bir örneğini de eğitim öğretim yılı başlarken, yarıyıl sona erirken ortaya çıktıklarını görüyoruz. Ömründe belki de sahaya inip bir gün sınıfta eğitim öğretim faaliyetine katılmamış, sadece masa başında öğrendiği ve/veya ezberlediği şeyleri başlıyor anlatmaya.

Türk Millî Eğitimine yön veren bu “akıl daneler” sayesinde eğitimimiz adeta bir yamalı bohçaya dönmüş durumda. Yamalı bohçadaki yırtıkları nasıl yamayalım diye uğraşan, çilesini çeken öğretmenlere soran hiç yok. Bıyık altından “yarım elma gönül alma” kabilinden sorulan sorulara da verilen cevaplar önemsenmiyor. Ne yazık ki, bir kısım anne ve babalar da, televizyonların balon gibi şişirdiği bu “akıl danelerin” görüşlerine itibar ediyor, bu yüzden de öğretmen iki arada bir derede kalıyor. Öğretmen, ödev verse bir dert, vermese başka bir dert. Aslında öğretmen ödevi nasıl vereceğini, ödevin önemini çok iyi biliyor ama “ipin ucu puştun elinde” misalinin anlattığı gibi “iki arada bir derede” kalıyor.

Türk Millî Eğitimindeki bu açmazı açacak, doğru yolu gösterecek olan öğretmenlerin korkmadan yazmaları, bilgilerini paylaşmaları ve bu bilgileri mutlaka velilere anlatmaları gerekmektedir. Yaklaşık 29 yıl eğitim ordusunun neferi olarak çalışan, emekli olduktan sonra da öğrencilerinden ve velilerinden hiç kopmayan(İlk görev yerinden son görev yerine kadar bütün görev yerleri dahil), onlarla sürekli bilgi alışverişi içinde olan birisi olarak, birkaç kelimelik bilgiyi aktarmayı görev sayıyorum. Aslında, bizler bu bilgiyi aktarmadığımız için birileri “akıl danelik” yapıyor.

Anne babalar, sevgili veliler öncelikle çocuklarınızı anlamaya çalışın. Bir kaç dakika durun ve düşünün! Siz, onların yerinde olsanız ne yapardınız ve nasıl davranırdınız. Ve size nasıl yaklaşılmasını isterdiniz. Öncelikle çocukların yerine kendinizi koyun bir an. Yani modern anlamda “empati” yapın. Unutmayın ki; çocuk, bir yetişkin gibi sabah erkenden kalkıp okula gidiyor ve günün büyük bir kısmını okulda geçiriyor.

Okulda ne kadar da ders arası teneffüs saatleri olsa da bütün gününü sıkıcı bir programla geçiriyor ve tıpkı sizin gibi, sıkıcı ve yorucu bir iş gününden sonra hemen eve dönmeyi iple çekiyor. (Unutmayın ki evde de sıkıcı bir program olursa veya evde huzur olmaz ise aile fertlerinin eve dönmek istemeyecekleri gibi çocuklarda yolda sokakta vakit geçireceklerini de unutmayın) Okulun sıkıcı programıyla yorulan çocuk, eve döndüğünde daha kapıdan içeri girer girmez “hemen ödevlerini bitiriyorsun” gibi “ödev” kelimesinin söylenmesi ve okulla ilgili bir şeyin duyulmasına tahammül edemez.

Bütün gün evini özleyen çocuğun, eve döndüğünde tek istediği, biraz olsun okulu unutup, dinlenmek, evde eğlenceli vakit geçirmek, annesinin veya babasının (belki de diğer evde bulunanların) boynuna sarılacak ve; “Anneciğim sizi çok özledim” deyip sizleri “öpücük kutusu”nun içine hapsedecektir. (Sizin için en tatlı hapis değil mi bu?) Kısacası, evde olmanın tadına varmak istiyor. Bu sebeple, çocuk eve geldiğinde çocuğunuzu sevgiyle karşılayın ve yeterince dinlenmesine izin verin.

Ne yapması gerektiğini söylemeyip çocuğunuzu sıcak bir “hoş geldin” deyip sevgiyle karşılayın. Onu kucaklayın, yanaklarından öpün; “A, benim oğlu veya kızın şimdi ne de yorulmuştur,” deyip ona onun içinde bulunduğu durumu anladığınızı gösterin. Belirli bir süre geçtikten sonra; “Haydi benim minik kuşum, serçem bu gün neler yaptınız” diye okulda yaptıklarına bakıp yaptıkları şeyler kötü de olsa, hoşunuza gitmese de; “Aferin, benim minik kuşum ne de güzel şeyler yaparmış” deyip içinde bulunduğun sıkıcı durumdan kurtarın onu. Ama biraz sonra yaptıkları şeyler içinde en güzelini gösterip; “Ama bunu daha da güzel yapmışsın” deyip güzelin hangisi olduğunu da gösterin. Unutmayın ki, çocuk sizlerden aldığı bu güzel iltifatlarla ödeve biraz sonra başlayacaktır.

Ödevleri yaparken, “Güzel olmayan yazıları sildirip, tekrar yazdırmak. Özelikle 1. 2. sınıf öğrencilerinde bu, ödev konusunda isteksizliği artırır. Kötü kısma değil de, iyi kısma odaklanmak önemlidir. ‘‘Bak bu iki sırayı çok güzel yazmışsın, eminim zamanla diğerleri de daha güzel olacak’’ gibi teşvik edici, yönlendirici davranışlarla ödevlerine yardım edin, Zevkle ödevlerini yapmasını sağlayın.

Çocuğu motive etmek için, yaptığı ödevlere övgü dolu notlar yazın: “Çok iyi gidiyorsun, seninle gurur duyuyorum”, deyiverin.  En beğendiği, en çok gurur duyduğu, en çok hoşuna gittiği ödevi bir yere asıp evdeki bütün aile fertlerinin, hatta eve gelen misafirlerin de görmesini sağlayın.

Aldığı notlardan çok, beğenilmek duygusu çocuğun daha çok çalışmasına, eğer notları düşükse notlarının da düzelmesine faydalı olacağını göreceksiniz. Özellikle motivasyon problemi olan öğrencilerde çocuğun öğretmenle ilişkisi de çok önemlidir. Öğrenci, sevdiği öğretmenin dersini her zaman daha iyi çalışır. Çocukla olumlu bir ilişki kuran, ufak başarılarını görüp övgü dolu iltifatları kullanan öğretmen ve anne baba çocuğun kendine güvenmesini, okulu sevmesini ödevlerini elinden geldiğince yapmasını sağlayacaktır.

Çocuk ödevlerini yaparken dışarıdan gelecek arkadaşlarının sesleriyle ödevini yarım yamalak yapabilir. Çocuğa; "Ne çabuk bitirdin?", "Hadi çabuk odana geç ödevlerini kontrol et." şeklinde sürekli uyarılarda bulunmanızın, ödeve karşı soğukluk duymasına sebep olacağınızı da unutmayın.
Bazı anne babalar, öğretmenden çok ödev vermesini istemektedirler. Bu zaman da çocuk ödevleri yaparken zorlanıyorsa, o zaman ödevi küçük parçalara ayırın. Mesela, on beş, yirmi problemi yapması yerine ‘’Beş problemi çöz, getir bana göster’’ deyin ve çocuğu yanından ayrılın. Çocuk beş problemi çözüp getirdiğinde, çabasından dolayı onu övün. “Şimdi, beş tane daha yap, sonra tekrar bana göster” deyin. Hatta, arada sırada alnına ve yanaklarına öpücükler de kondurun.

Çocuğunuz ev ödevini yaptığında, değerlendirmek sizin göreviniz değildir. Sadece hata gördüğünüzde ikaz edin. Fakat bu yüzden onunla; “Hemen hatanı düzelt, doğrusunu yap” şeklinde münakaşaya girmeyin. Çocuğun, okula düzeltilmemiş haliyle ödevi götürmesine izin verin. Öğretmen, çocuğun nerede problem yaşadığını görsün ki, tedbirini ona göre alsın. Eğer siz çocuğu hep düzeltilmiş ödevle gönderirseniz, öğretmen çocuğu olduğundan daha farklı bir şekilde tanıyacak ve öğretmeni yanıltmış olacaksınız.

Bazı velilerin, ödevini yapmayan çocuğa hakaret ettikleri, aşağılayıcı sözlerle ceza verdikleri de duyulmaktadır. Bunu sakın yapmayın. Çocuğa söylenen aşağılayıcı her söz ve davranış çocukta “özgüven” probleminin doğmasına sebep olacaktır bunu da unutmayın.

Ödevini yapan çocuğa, sakın “ödevini yaptığında veya dersine iyi çalıştığında, sınıfı pekiyi ile geçtiğinde sana şunu alacağım” şeklinde bir şey söylemeyin. Çocuğun yaptığı faaliyeti maddi bir ödüle bağlamayın. Maddi ödüle bağlamayın ki, çocuk yaptığı faaliyetin kendisi için başarılması gerekli bir iş olduğunu kavrasın.

Özellikle çalışan anne ve babalar, bazen çocuğunuza gösterecek sabrınız olmayabilir. Yorgun bir iş gününden sonra, ödevler konusunda çocuğunuza yardım edemeyebilir ya da ödevlerine yardım ederken çok sinirli ve sabırsız davranabilirsiniz. İş yerindeki problemi eve taşıyıp bastıramadığınız öfkeyi, evde çocuktan çıkarmayın. “Eşeği dövemeyen semerini dövermiş” kabilinden bu davranışınız çocuğu olumsuz etkiyeceğini unutmayın. Bu sebeple, çocuğunuza ödevlerini yaparken yardım edebilecek bir başka insan bulabilirsiniz. Bu yeğeniniz, komşunuzun oğlu veya kızı veya özel bir öğretmen de olabilir. Önemli olan derslerine yardım edecek bilgi ve beceriye sahip, sabırlı ve güler yüzlü birinin bulunmasıdır. Bu hareket de, ödev yapmayı daha eğlenceli hale getirecektir. 
Ödevlerini yaparken yardımdan kastımız, çocuklar yorulduğunda onların yerine çocukların ödevini yapmak değil, nasıl yapması gerektiği konusunda onu bilgilendirmek, sözlüğe nasıl bakacağını, bilgiye nasıl ulaşacağını öğrenmesini sağlamak ve bunları kendi yapabilecek hale gelene kadar yönlendirici, yol gösterici olmaktır. Böylelikle, çocuğun hem ödev yapma alışkanlığı kazanmasına zemin hazırlamış hem de kendisiyle ilgilenildiği hissettirerek duygusal gelişimine de katkı sağlamaktır.

Ödevlere yardım konusunda asla abartıya kaçılmamalıdır. Ödevlerin tamamının ya da büyük bir kısmının anne baba ya da aile büyükleri tarafından yapılması, çocukları rahatlığa ve tembelliğe sürükleyebilir. Bazen de, çocuklar ödev yapımı sırasında anne ya da babalarından birinin mutlaka yanında durmalarını isteyebilirler. Çocuklara ödevlerin bağımsız olarak kendileri tarafından yapılması gerektiği açıklanmalı ancak gerektiği durumlarda ölçüyü kaçırmadan müdahale edilip yol gösterilmelidir.

Sevgili veliler, sevgili anne ve babalar, 
Geleceğimiz, çocuklarımızın bilgili, kültürlü, “özgüvenini” kazanmış, geleceğe emin adımlarla yürüyen ve sağlam bir bakış açısıyla bakıp hadiseleri değerlendirebilen nesillerin yetişmesine bağlıdır.

Bunun da, bizlerin bilgili, kültürlü, hadiseleri iyi yorumlayıp, çocuklarımıza anlatabilmemize bağlı olduğunu da unutmayalım.


                                                                                                             

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi