ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 26-09-2023 13:17

Can Dostum / Mine Borazan

Yazan: Mine Borazan -CAN DOSTUM

Can Dostum / Mine Borazan

CAN DOSTUM

Daha otuzundan gün almamış Ahsen, ensesinde topladığı saçlarını açıp şöyle bir savurdu. Nasıl da güzeldi ipeksi sarı saçları. Boyu 1.70, kilosu 55’ti. Deniz mavisi gözleriyle balkondan öylece baktı geceye...
“Bir insanın tipi güzel olacağına, bahtı güzel olsun.” diye avazı çıktığı kadar bağırmak geliyordu içinden.

Annesinin inci-mercan kızıydı, babasının gül bebeği… Anne-babasının “sırça köşkünde” sevgiyle büyümüştü…
İyi bir dereceyle bitirmişti üniversiteyi. Her genç kız gibi evlilik hayalleri kurmuyordu öyle. “Önce mesleğim, evlilik olursa olur, nasip işi…” diyordu.

Ailesi Ege kasabalarının birinde, mütevazı bir yaşam sürüyordu... Birkaç sene olmuştu İstanbul’a geleli. Bir hukuk firmasında stajyer avukatlık yapıyordu. Ayaklarının üzerinde duran bir genç kadındı… Nasıl girmişti Timur hayatına?  Nasıl âşık olmuştu ona? En yakın dostu Ela Ahsen; “Benim bu adamı hiç gözüm tutmadı.” dediğinde, kızcağızı kovmaktan beter etmişti...

Çok geç anlamıştı Ahsen, Timur’un daldan dala konan bir hercai olduğunu. Evlenmeyi düşündüğü adam, ona ihaneti yaşatmıştı... Avukatlığı da bırakmış, ruhsal bunalıma girmişti… Nasıl girmesin? Âşık olduğu adam, onu maddi manevi zarara uğratmıştı. Nasıl anlatabilirdi, memur emeklisi babasına bunu?..

Derin derin dalmışken düşüncelere, zil sesiyle kendine geldi. Kimseyi görecek durumda değildi. Dağılmıştı…

Kapıyı açtığında Ela’yı gördü karşısında… Hiçbir şey söylemeden, yılların yorgunluğuyla sarıldı can dostuna... Anlatmak istediği ne çok şey vardı oysa. Derin bir sessizlik kapladı yüreğini:
-Aç mısın bir şey yedin mi? dedi Ela, üzgün ses tonuyla...
- Yiyecek durumda değilim.
Gadasını aldığım, diye söze başladı Elazığlı Ela:
- İtiraz istemiyorum, ben de yemedim. Şimdi üniversite yıllarımızdaki gibi menemen yapacağım. Bandırırken dertleşiriz. Bu gece kovsan da gitmem...
Çay, menemen, peynir-zeytin koydular balkondaki masaya. Gecenin ayazında üşümemek için birer hırka giydiler...

Ela hep iyi gelmişti Ahsen'e. Gerçek dostlar, sanki “ışınlanmış” gibi hep dostunun en zor ihtiyaç duyduğu anında yanında olurmuş:
- Ela, sen nasıl bir insansın? Ben, seni hiç değmeyecek biri için üzdüm. Sen yine benim yanımdasın.
- Menemen hatırına, diyen Ela bir kahkaha patlattı.
- Normal bir durumda olsam, sana eşlik ederdim, diye söylendi Ahsen…
- Hatırlıyor musun Ahsoş? Bir gün okuldan gelmiştim ve sen bana bol soğanlı, acı biberli bir menemen yapmıştın. O kadar açtım ki hepsini yemiştim. Oysa ben menemeni soğansız yiyengillerdenim. Ölümüne kapışırdım soğanlı yapanlarla. Bana soğanı sevdirdin sen. Ama acıyla aram hâlâ iyi değil, barışırız belki…

Yemek bitmiş, çaylarını yudumlarlarken kolunu açmış, Ahsen’in başına yaslamıştı:
- Göğe bak yıldızları izle dostum. Çünkü ben ne zaman umudumu kaybetsem, göğe bakıyorum. Sohbet ediyorum yıldızlarla. O anda içimden bir Frida çıkıyor...
- Her kadında bir tutam Frida var, cancağızım. Umudunu hiç kaybetmeyen...
- Her erkekte de oldukça fazla Diego genleri var. Kadın ruhundan hiç anlamayan, kıymet bilmeyen... Hassas ruhları darmadağın eden; bencil, aldatan, duygusuz, vicdan yoksunu Diegolar... Onlar, nedense Frida gibi hassas, naif, kırılgan, duygusal kadınlara denk gelirler. Yakarlar, yıkarlar ama asla tamir etmezler...
- Sonunda Frida gibi hassas, ruhu yorgun kadınlar; hercai Diegolardan vazgeçerler, yol verirler. Çok sevseler bile… 
- Ah Ahsoş! Biz Fridalar, umudumuzun kırıldığı yerden yeniden filizlenir, kök salarız. Anka Kuşu gibi küllerimizden doğarız…
Ela, Ahsen’e hep Ahsoş diyordu…
- Çayın bitti mi Fridam?
Ahsen, bir çırpıda yaşadığı travmayı anlatmıştı can dostuna...
- Giden gitsin, biten bitsin. Zararın neresinden dönersen kardır. Borcunu hallederiz. Seni kaybeden, kaybettiğiyle kalsın. Sen, işlenmemiş bir mücevhersin. Ne bilsin senin kıymetini Timur gibi Diegolar?..
- Biz Fridalar, artık bizi kimsenin üzmesine izin vermeyeceğiz. Zırhımızı, kalkanımızı kuşanacağız ve buna asla müsade etmeyeceğiz...
- Kendi ayaklarımızın üzerinde dimdik duracağız. Sen, haksızlığa uğramış tüm kadınların sesi olacaksın Ahsoşum. Onlara güçlü olmayı öğreteceksin, “Adalet terazinle...” Hiç bir kadın, “hercai adamların” sevgisizliğinde kaybolmayacak. Yıldızlar gibi yönünü bulacak…
- Sen, bir insanın sahip olmak isteyeceği en iyi dostsun Ela’m. Merdivenleri çıkarken hayata dair hiç bir umudum yoktu. Sen gelmeseydin, belki de...
“Sus!” diye haykırdı Ela:
- Asıl bundan sonra hayatın daha güzel olacak. Acılar insanı güçlendirir. Sabır, şükür, tevekkül; en güzel mükâfatların habercileridir belki de... Gün doğmadan neler doğar. Yarına, “hayatımızın ilk günüymüş” gibi başlayalım.
“Hayatımızın Ela’m.” diyerek sarıldı Ahsen can dostuna, bir yıldız kayarken...
Umutları yeniden yeşerirken…

Editör: Hamit Gözümoğlu 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi