ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 18-02-2023 16:56

Bir Virgül

Yazan: Elif Güler -BİR VİRGÜL

Bir Virgül

BİR VİRGÜL 

- Neredeyse 40 gün oldu. Tüm gün camın kenarında, gözünü bir an bile ayırmıyor o caddeden. Hep aynı cümleleri tekrar ediyor. Ne yapsak, kiminle konuştursak fayda etmedi. Korkuyorum, ölene dek bu suçluluk psikolojisinden kurtulamayacak diye. Daha da kötüsü, kendine bir şey yapacak diye aklım çıkıyor. Ağabeyimden başka kimsem yok şu hayatta. Ona bir şey olmasına dayanamam. En son çare sen geldin aklıma Metin ağabey. Çok uzaklardan getirttik seni ama aynı acıyı yaşamış biri olarak belki sen onun dermanı olursun diye umut ettim. Ne olur konuş onunla.

- Tamam, elimden geleni yapacağım. Bizi yalnız bırak ama, olur mu? Kimseyi de kabul etme bugün. Dilim döndüğünce anlatmaya, onunla iletişim kurmaya çalışacağım. Belki hemen olmayacak ama o benim eski dostum, onun için günlerce denemeye değer. Biraz zaman ver bize.

- Elbette ağabey, sen ne kadar zaman istersen. Yeter ki dönsün aramıza artık; sabırla, inanarak bekleyeceğim hayatına devam etmesini.

Metin usulca girdi Cemil'in odasına. Sakince oturdu yanına. Hiç konuşmadan bir süre onu izledi. Cemil'in eli her zamanki gibi yanağında, dirseğiyle cam kenarındaki kanepeye dayanmış, yüzlerce kez baktığı yoldan gözlerini ayırmadan dalıp gitmişti yine. Metin biliyordu onun sürekli aynı yere baksa da aynı şeyleri görmediğini. Kendisi de geçmişti bu acının içinden, çok iyi bilirdi. Bu psikolojideyken insan her gün farklı senaryolar yazardı. “O gün şunu yapmasaydım, böyle olmazdı “, “O gün burada bulunmasaydık başımıza bu felaket gelmezdi.”, O gün hiç uyanmasaydım da, tüm bunlar yaşanmasaydı.” Diye uzun uzun devam ederdi tüm bu kurgular. Metin bunları düşünürken Cemil okumuştu sanki onun aklından geçenleri. Gözleri dolu dolu Metin'in yüzüne baktı:

- Onu dinleseydim, yargısız infaz etmeseydim, ona inanmasam bile kovmasaydım onu, elini sımsıkı tutup bırakmasaydım, o araba hiç geçmeyecekti belki oradan, Zeynep'imi alıp götürmeyecekti benden temelli. O, buz gibi toprağın altındayken bunun sebebi olan ben niye yaşıyorum hâlâ? Söylesene Metin.

- Cemil, Zeynep öldü, bu sonucu hiçbir şey değiştirmez ama bu sonuca giden sebepler zincirindeki yanlışları, hatalı düşünceleri değiştirmeye gücün var. Öncelikle şunu biliyoruz; o gün ona ne kadar kızgın olsan da, onu evden kovsan da onun ölmesini asla istemezdin, öyle değil mi?

- Asla, asla! Sadece gözümden uzak olsun istedim. Onu o gün kovarken bile hâlâ seviyorken nasıl isteyebilirdim onun ölümünü; asla aklımdan bile geçirmedim bu korkunç gerçeği ama oldu işte, oldu. Ben sebep oldum Metin, sadece ben.

- Cemil, hayır. Sen sebep olmadın. Ecel diye bir gerçek var. Zeynep'in bu dünyadaki görevi tam da o saatte bitmişti ve sen ne yaparsan yap, istersen onu eve kilitle bu neticeyi değiştiremezdin, anlıyor musun? Sen onu kovmuş olmasan, o kavgalar yaşanmasa aranızda belki o yine çıkacaktı evden bir yere gitmek üzere ve bu kaza yine gerçekleşecekti. Sebepler her ne olursa olsun sonuç değişmeyecekti. Vadesi dolmuştu. O veya bu şekilde bu dünyadan ayrılma vakti gelmişti. Kendini suçlamayı bırak artık. Biteviye kendini aynı cümlelere boğarak hayatına devam edemezsin. Hayatının artık sona ermesi gerektiğine de sen karar veremezsin. Senin hikayen henüz bitmedi. Hikâyeni yeniden yazmaya devam edebil men için bir virgül, küçücük de olsa bir virgüle ihtiyacın var. Bunu çok görme kendine. Oturup burada faydasızca kendini suçlayıp duracağına kalk, evden çık, o caddeye adımını at, acınla yüzleş önce ve sonra Zeynep'in adını yaşatmak için, kendini affedebilmek için bir şeyler yap ona dair. Anlayabiliyor musun ne demek istediğimi? Bu ayağa kalkışla dünya üstüne yıkılsa bile, denemek zorundasın. Ölüm seni bulduğunda, gücün varken yapmadıkların için pişman olmayı göze alabilir misin?

- Tek başıma çok çaresizim, başaramam. Yanımda ol kardeşim, ne olur! Zeynep için hâlâ yapabileceğim bir şey var mı? Kendimi bağışlayabilecek miyim? İnandır beni buna.

- Sen iyileşene kadar yanındayım kardeşim, sana söz. Mazimde başımdan geçenleri sana anlatmıştım. Olga gözümün önünde kaza geçirdi, tutamadım onu, engel olamadım bu elim kazaya. Çünkü bunu yapmaya kudretim yoktu. Bazı şeylerin önüne geçemiyoruz işte, bunu çok güç de olsa öğreniyoruz zamanla. Ben de az suçlamadım kendimi senin gibi. Yüzleşemedim acımla. Avustralya'dan kaçıp gelişim bundandı. Duramaz olmuştum artık Olga yokken orada. Hak etmiyordum oradaki hayatımı kendimce. Ama sonra gerçekleri idrak ettim. Bu hakikatten kaçıp saklanamazdım artık. Bir sene önce onu kaybettiğim yere döndüm tekrar. Evimizi tekrar açtım ve Olga'yı yaşatmaya karar verdim hayalleri ve fikirleriyle. 

Olga çocukluğundan beri müzikle tutunmuştu hayata çünkü anne babasını çok küçükken kaybetmişti. Hayali de yetimhanedeki çocuklara bir müzik odası kurmaktı. Ölmeden çok kısa bir süre önce bunun üzerine yoğunlaşmış, adeta seferber olmuştu ve ne mutlu bana ki onun hayalini hayata geçirebildim ve biliyorum onun ruhu şad oldu. Hissediyorum bunu. Şimdi sen de harekete geç ve Zeynep'in yarım kalan bir hayalini tamamla. Eğer bunu yapamıyorsan, o acı günden çıkardığın dersleri not et. Bir daha kimseyi anlamadan dinlemeden yargılama. Can kulağıyla dinle mesela artık yanındakileri, sevdiklerini. Hâlâ Zeynep için yapabileceğin bir sürü şey var. Unutma, onun ölümüne sen sebep olmadın ve bu gerçeği değiştiremezdin. Bunu görmeye çalış artık 

Metin ile Cemil yürek yüreğe, omuz omuza yürüdüler o günden sonra. Cemil bir virgül koydu tüm bu acılara. Hikayesine devam etmeye karar verdi ve bu hikayeyi Zeynep'in hayalleriyle süsledi; onları bir bir gerçekleştirmek için canla başla çalıştı. Zeynep hep bir botanik bahçesi olsun isterdi. Cemil'in yıllarını alsa da çok uğraştı ve Zeynep'in adını yaşatacak o bahçeyi yeşertti, büyüttü ve Zeynep gibi bu işe gönül veren insanlarla buluşturdu, güzelleştirdi bahçesini. Ve o günden sonra Cemil artık çok iyi bir dinleyici ve arabulucu olmuştu. Her kavga onun yanında yerini barışa terk eder ve nice Zeynep'ler evine huzurla döner olmuştu.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi