KİTAP ANALİZİ
Giriş Tarihi : 19-10-2023 20:48

Bir Kitap: Rüyalar Anlatılmaz / Nermin Yıldırım

Yazan: Arzu Ortaören -BİR KİTAP: RÜYALAR ANLATILMAZ / NERMİN YILDIRIM 

Bir Kitap: Rüyalar Anlatılmaz / Nermin Yıldırım

BİR KİTAP: RÜYALAR ANLATILMAZ / NERMİN YILDIRIM

Anlatılan kâbuslar gerçek olur, tatlı rüyaların da hayrı kaçar. Unutma; ne görürsen gör, kendine sakla, rüyalar anlatılmaz.

Barcelona'da yaşayan Pilar ve eşi Eyüp; birbirini seven, mutlu bir çifttir. Son günlerde huzursuz uykularından ve rüyalarından şikâyetçi olan Eyüp, bir uzmandan destek almaya karar verir. Doktor; “uyanır uyanmaz rüyalarını bir deftere not etmesini.” tavsiye eder. Sonrasında bunların üzerine konuşarak huzursuzluğa bir çözüm arayacaklardır birlikte...

Eyüp, başlarda garip bulsa da bu yöntemi, zamanla rüya defterine içini dökmek hoşuna gitmeye başlar. Gün geçtikçe hatırladığı rüyaların sayısı artarken olaylar gittikçe karmaşık bir hal alır.

Günün birinde Eyüp bir anda ortadan kaybolur. Polise başvuran Pilar, onun uzun yıllardır ayrı olduğu ve nedense pek bahsetmediği memleketine, İstanbul'a döndüğünü öğrenir. Kocasını aramak için yola düşer…

Eşinin yıllardır görüşmediği ailesinden başka yardım alacağı kimse yoktur, Pilar’ın. Hiç tanışmadığı bu insanlar, onun gelişiyle büyük şaşkınlık yaşarlar. Ablası ve abisinin de Eyüp'ten haberi yoktur uzun zamandır. İstanbul'da olduğunu duymak aile üyelerini çok eskilere, karanlık sırlarına götürür. Pilar'ın elindeki tek dayanak ise rüya defteridir bu gizemli kayba ulaşma yolunda...

Aile üyelerinin ve Pilar'ın anlatımıyla ilerliyor hikâyemiz. Arada rüya defterine alınan notların da eşlik ettiği hüzünlü, sarsıcı bir öyküydü. Daha önce de bir eserini okuduğum yazarın bu kitabını da çok sevdim. Anlatım oldukça akıcı. Nermin Hanım’ın kalemiyle tanışmış olanlar, katılacaktır bana sanrım. Aile kavramına, iletişim eksikliğine, anlaşılmamaya, söylenmeyen belki de söylenemeyen sözlere dair gerçekten soluksuz okunan bir kitap oldu bizim için. Veysel'e, Müesser'e, Perihan'a ve Eyüp'e ayrı ayrı üzüldüm. Ara ara bir yumru oturdu boğazıma. Ah dedim ahhh! Keşke konuşabilseydiniz birbirinizle. Sözün özü, okuyun mutlaka bu etkileyici eseri…

Ne var ki biri için ölmek, onun için yaşamaktan daha kolaydır zaten.

En fenası, insanın kendini anlatamamasıdır. Sonradan öğrendiğin bir dilde kendini ne kadar anlatabilirsin ki? Zaten bence, topraktan çok sesi özler insan. Anadilin sesini... Dilin, senin vatanındır.

Acaba bazen hiç sevilmemek, “borçlu kalacak kadar” sevilmekten evla olabilir miydi?

Büyükler, herkesi budayıp kendilerine benzetmek isterdi; ancak çocuklar, “kahramanları, oldukları gibi sevecek” cesaretteydi. Ve insan nedense en çok, “sevgisine kıymet vermeyenleri” seviyordu...

Sakın korkularını çağırma kızım. Hem zaten korku, başına gelebilecek pek çok şeyden daha korkunçtur..

Keder, her zaman mutluluktan daha çok saygı görüyor; başkalarının acısı, kendi şansıyla avunmak isteyenlere, “için için” iyi geliyor… İnsan, “içinde sakladıklarıyla” yorulup kirleniyor en çok…

Keşke onu daha çok sevebilmiş, sevdiğini söyleyebilmiş olsaydı...

Küçükken insanın kalbi geniş, sevgisi cömert oluyor. Ama büyüdükçe artık kimseyi sevmekle uğraşmak istemiyor…

LÜTFEN KİTAP OKUYALIM!!!

Editör: Hamit Gözümoğlu 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi